Süper kadınlar ve diğerleri

Biz makul çoğunluğuz, süper olmayan. ‘‘Diğerleri’’ne giriyoruz yani, yetişemiyoruz. Ama o kadar çok yetişemeyen, iki arada bir derede kalan, birini yaparken öbürünü bozan, ne İsa'ya ne Musa'ya yaranan, bu arada da kendini parçalayan kadın varmış ki...

Oh be dedim. Aslında karışılıklı bir etki bu. Bazıları benim yazımı görünce oh be diyorlar, ben de onların mail'ini görünce oh be diyorum. Amaaa içlerinde bir mail vardı ki, okuyunca resman oha dedim. Okurken bile kafayı yedim, muhtemelen sizi de aynı son bekliyor. Nadir de olsa, var demek ki böyle kadınlar. Onları burada hep birlikte tebrik ediyoruz...

NEREDELER

Neredeler? Bulun çıkarın o mükemmel kadınları. Bence onlar yoklar! Onlar başarılarını gösterirken, başarısızlıklarını sır gibi saklayan kadınlar. Bizden daha vahim durumdalar. Yalancı çıkmaya razıyım, yeter ki çıksınlar. Ve bize hem seksi, hem çalışkan, hem zayıf, hem anne, hem bakımlı, hem hayvansever, hem sanatsever, hem sportmen, hem aşçı, hem, hem, hem... Nasıl olunur öğretsinler! (Elif Y. T.)

MI MI MI

Okulu bitir iş bul, işini süper yap, çok para kazan, aman ağdanı manikürünü pedikürünü ihmal etme, yok kilo aldın, yok sivilcen çıktı, yok yatakta başarılı ol, yok bağımsız güvenli kadın ol, çocuk da yapacağız efendim, daha evleneceğiz, beşinci dil kursuna da gideceğiz, spora da yetişeceğiz... Derken iki dakika bile kendine ayırama! Kariyer mi, aşk mı, eğitim mi, para mı? Mı, mı, mı, mı? Ben de bunlar yirmili yaş, okul sonrası bunalımları sanıyordum! Nasıl ferahladım anlatamam. Demek pek çok kadın bu durumda. (Lubna)

YALAN YANİ

Boşverin ya. Yetişenler, yetişsin! Ya yeterince titiz ya da hassas değillerdir ya da başka bir şey. Vardır bir eksiklikleri. Yalan yani herşeye yetişildiği... (Ali B.)

EKSİK KALIYOR

38'ime yaklaşıyorum ve hayatımın 20 senesini o ‘‘herşeyi beceren kadınlar’’dan olmaya çalışarak geçirdim. Tam da tarif ettiğiniz gibi; işi, çocukları olan, özel hayatında başarılı, bakımlı, güzel bir kadın! Ama sonra ne oldu biliyor musunuz? Anladım ki, ben yıllar yılı kendimi yormuş ve yok etme noktasına gelmişim. Herşeyi becereyim derken, hiçbir şeyi becerememişim. Böyle bir şey yok çünkü. Bu süper kadın tipini biz kadınlar kendi kendimize yarattık, şimdi de yarattığımız bu canavarla boğuşmaya çalışıyoruz. Aslında ya eviniz eksik kalıyor, ya işiniz, ya çocuklarınız, ya eşiniz... Ya da kendiniz! Peki ne yapacağız? Bilmiyorum... Ama çözüm süpermiş gibi görünen kadınlarda değil, onu biliyorum! O görüntü aldatıcı. Çok, çok aldatıcı... (Ceren)

BEN YETİŞİYORUM

19 yaşından beri çalışıyorum. Liseyi Robert Kolej'de okudum. Boğaziçi Üniversitesi'ni tüm gün çalışarak bitirdim. Dört yıl süreyle sadece öğle tatillerinde Fransız Kültür Merkezi'ne giderek Fransızca öğrendim. Daha sonra da para biriktirip Fransa'ya gittim. İndiana Üniversitesi'nde master yaparken oğlum iki yaşındaydı, arada üniversitenin ‘‘Eğitim Araştırmaları Merkezi’’nde çalıştım. Kızıma hamileyken Ohio State Üniversitesi'nde doktora yapmaya başladım. Tezimi yazarken eşim askerliğini yapmak üzere Türkiye'deydi, (yani ben ve iki çocuk tezimle başbaşa kaldık!); bitirdiğimde kızım 4 oğlum 11 yaşındaydı. Oniki yıl yaşadığımız Amerika'dan üçbuçuk yıl önce Türkiye'ye döndük. Döndüğümüzün ikinci günü özel bir ünversitede işbaşı yaptım. Şimdi oğlum 16, kızım 9 yaşında. İkisi de derslerinde başarılı. İki dilde eğitim yapan bir okula gidiyorlar, oğlum trompet çalıyor, kızım ise flüt. Onlara her akşam derslerinde yardımcı oluyorum. Okuldaki etkinlikleri hiç kaçırmam, tiyatro, konser ne olursa giderim. Bu arada benim üniversitede haftada 12 saat dersim, toplam 70 öğrencim var. Ayrıca bir eğitim grubunun danışmanlığını yapıyorum, okul gazetesinin de yayın kurulu üyesiyim. Günde en az 12 saat çalışmazsam, kendimi çalışmış saymıyorum. Her gece ya ders hazırlıyorum ya da yayın için araştırma yapıyorum. İkisini de yapmazsam mutlaka bir şeyler okuyorum. Her gün bir kaç arkadaşımla telefonda, bir kaçıyla da e-mail'le haberleşmezsem içim rahat etmez. Yemeklerimi kendim pişiririm, haftada sadece bir gün gelen bir yardımcım var, onun dışında evin idaresi ve alışverişi benden sorulur. Sabah 8:30 dersime bile makyajsız gitmem. Pedikürümü, manikürümü kendim yaparım, bakımsız gezmem. Onsekiz yıllık evliyim. Kocama hala aşığım, haftada en az üç-dört gün öğlenleri birlikte yemek yeriz. Bazen sabahlara kadar bir kitabı ya da bir konuya tartıştığımız olur, birbirimizle sohbete doyamayız. Salı geceleri dans derslerine gidiyoruz, rumbayı bitirdik, şimdi ça-ça öğreniyoruz. Çoğu arkadaşımız İstanbul'da yaşıyor, altı haftada onları da ziyaret etmeye gayret ederiz. İlkokul üçüncü sınıf, ortaokula ve liseden bu yana süren arkadaşlıklarım var. Robert Kolej'den mezun olduğumuz yıldan oluşan 135 kişilik e-mail grubumuza düzenli yazmaya çalışıyorum. Amerika'daki dostlarımla hala bağlantımı sürdürüyorum. Bunları kendimi methetmek için yazmadım. Sadece sizin ‘‘olağanüstü’’ olarak bahsettiğiniz bir durumun bazı sıradan insanlar için ‘‘normal’’ olacağını anlatmak istedim! Yani istenirse vakitler ikiye katlanır ve herşeye zaman yaratılır. (Y. A. O.)
Yazarın Tüm Yazıları