Paylaş
Rennes’deyken Fenerbahçe’ye karşı da bu futbolu oynatmıştı. Lille takımının damarlarına da enjekte etmiş fikirlerini. Geriden pasla çıkma konusunda saplantılılar. Örerek, satır satır çizerek çıkıyorlar ileriye. Ön alan baskısını kırıp çıkarlarsa zaten geçmiş olsun! Pozisyon yaratıyorlar. Ancak geriden çıkarken elbette kusursuz değiller. Hata yapabiliyorlar. İlk maçtan da gayet iyi biliyorduk bunu.
LiLLE’iN PANZEHRi ÖNDE BASKI
Lille, Kadıköy’e Fransa’daki 11’inin ve oyun anlayışının aynısıyla geldi. Yine beşli savunma oynadılar. Yine sağ stoper Meunier, sağ kanat bek Santos ve sağ açık Cabella ana çıkış planlarıydı. Bu Lille takımının panzehri önde doğru baskı. Fenerbahçe dün ilk 1 saatte önde baskıya gitti ancak çoğunlukla bir sorunu vardı bu hücum presin: Önde pres yapan 6 oyuncuyla geri dörtlünün mesafesi, yani takım boyu çok uzundu.
BÜTÜNCÜL BiR PRES YOKTU
Bütüncül bir pres değildi bu. Hatlar kopuktu. Haliyle de Lille takımı defalarca kırdı bu yalancı baskıyı. Oysa benzer şekilde Fenerbahçe geriden çıkarken Lille’liler bütüncül bir baskı yaptılar.
Forvetleri presteyken, stoperleri de en azından orta çizgiye basıyorlardı. O yüzden de presten sonuç aldılar zaten.
70’lere kadar böyleydi maçın kaderi. 70’li dakikalardan itibaren hem Lille tutucu davranmaya, her fırsatta yerde zaman geçirmeye başladı; hem de Mourinho kenardan taze takviyelerle değiştirdi takımının ritmini. En-Nesyri ve Cenk ile santrforları üçledi, Lille duvarına karşı yüksek toplara döndü. O yüksek toplardan birinde de maçı uzatmaya götüren gol geldi zaten.
OĞUZ FARK YARATABiLiRDi
210 dakika süren, deyim yerindeyse kan-ter ve gözyaşı dolu, iki hocanın satrançvari hamleleriyle geçen eşleşmenin kaderini şanssızlıklar belirledi. Toplam beş golün üçü savunma oyuncularının ters vuruşlarıyla geldi, bir de penaltı ekleyin o tabloya. Lille 10 kişi kaldığında, 109’da Oğuz Aydın girseydi keşke. Yorgun Lille’e karşı onun sürati fark yaratabilirdi sanki. Yazık oldu gerçekten.
Paylaş