Paylaş
2010 Dünya Kupası’na gidemedik. Euro 2012’ye gidemedik. 2014’e gidemedik. Gitmeyeni dövdükleri Euro 2016’ya gittik, son 16’ya kalamadık. 2018’e gidemedik. Bizim seviyemizde bir futbol ülkesi 10 yıl kesintisiz “top 16”nın dışında kalıyorsa neşter gerekir, sürekli kaybeden ve bahane üreten nesle veda gerekir. Bu nesil değişikliğini 2018 elemelerinde “mış gibi” yaptık. Ama 2020 elemeleriyle beraber nihayet vurduk neşteri. Dün ilk 11’imizin 7’si 25 yaş altıydı. Kalan 4’ün üçü de (Mert, Hasan, Mahmut) sürekli yenilen ve adamlık edebiyatı parçalayan o milli çetenin parçası değillerdi. Bu yepyeni, tertemiz milli takım maç kazanabilir-kaybedebilir.
Dün iyi bir gündü sevindik. Yarın kötü bir gün olabilir, üzülebiliriz. Hayatta bunlar var. Ancak bu medeni çocukların bizi utandırmayacaklarına, başımızı öne eğdirmeyeceklerine emindim. Eğdirmediler. Çok da gururlandırdılar bizi dün. Dün Şenol Güneş sahaya teknik olarak çok güçlü bir 11’le çıkmadı, tercihi mücadeleydi. Ben saat 20:45’te ilk 11’i gördüğümde biraz endişe etmiştim; ama Güneş beni yanılttı, tercihlerinde yüzde yüz haklı çıktı. Üç temel fark yarattık dün Fransa’ya karşı:
1- Duran toplarda harikaydık. Güneş, aynen Beşiktaş’ta yaptığı gibi kornerlerde topu kalabalığın dövüştüğü penaltı noktası üzerine değil, ön ya da arka direğe çalıştırmış. Merih ve Kaan’la da fark yarattık duran toplarda.
2- Fransa, UEFA’nın esame listesinde verdiği gibi 4-3-3 değil; 4-2-3-1 oynadı. Göbekte Pogba-Sissoko, sağda Mbappe, solda Matuidi, santrfor arkasında Griezmann’la... Bizse sahaya 4-3-3 dizildik ve orta alanda 3’e 2 üstünlüğün tadını çıkardık. Mahmut-Dorukhan-İrfan presle kaç top kazandılar sayamadım ben.
3- Özellikle ilk devrede az faul yaptık. Dorukhan’ın rakibinin yakınına girip rahatsız etmesine rağmen faul yapmamasına bayılıyorum. İlk 30 dakikada biz tek bir faul yapmışken, Fransa’ya tam 9 faul çalınması ilk devrenin sırrı. Fransızlar, formalarını kirletmeden basit faullerle kazanmak istediler maçı. Çok geç anladılar gerçekten savaşmak zorunda olduklarını. Anladıklarında da iş işten çoktan geçmişti zaten.
YABANCI SINIRI İLKELLİĞİNİ ARTIK UNUTMALI
Dün 14 adamımızın dokuzu Süper Lig oyuncusuydu. Üçü Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitmiş adamlardı. Yani Fransa’yı gurbetçi ağırlıklı bir kadroyla yenmedik, dört büyükler karması bir takımla yenmedik; nüvemiz özbeöz Süper Lig’di. Herhalde artık hiç kimse millileri bahane edip yabancı sınırı ilkelliğini dillendirmez diye umut ediyoruz artık.
2019 TAKIMI 2003’E KARŞI
Bİz aslında 16 yıl önce de böyle genç ve dinamik bir takımla Fransa’yı çok zorlamış ama o gün yıkamamıştık. Haziran 2003’te Konfederasyonlar Kupası yarı final maçında Fransa’yla oynadığımızda yine karşımızda Henry, Desailly, Wiltord, Pires gibi efsaneler vardı; bizim takımımız yine gençleşme ve yeniden yapılanma kaygısı içindeydi. Dün ilk 11’de 25 yaş altı 7 gencimiz vardı; baktım o gün de 25 yaş altı tam 7 adam (Tuncay, İbrahim, Selçuk, Gökdeniz, Fatih, Okan, Yıldıray) varmış 11’de. O gün 3-2 kaybetmiştik, Okan 90’da bir penaltı kaçırmıştı. Dün 2-0 kazandık ve bence farkı orta sahada yarattık. 2003’te ön liberolarımız Toraman’la Selçuk’muş, sonradan Volkan Arslan girmiş. Bugünkü Dorukhan-İrfan ve yedekleri Ozan daha umut verici bir grup.
Paylaş