Paylaş
Maçın ilk düdüğünden itibaren oyunun kontrolünü rakibine hediye ve teslim eden Siyah-Beyazlılar, üçüncü çeyrekte başlayan agresif ve savaşçı savunma anlayışı ile direncini yukarı çekse de, en önemli yıldızlarının azizliğine uğrayarak geri dönüşü beceremedi ve (bu maçın karbon kopyası diyebileceğimiz) geçen haftaki Pınar Karşıyaka maçının ardından “galip”lik kültürüne bir istisna şerhi daha düştü.
Ligin hücum ribauntları konusunda en çekingen oyun anlayışına sahip olan Fenerbahçe’ye karşı bile Beşiktaş’ın ribaunt zaafı gözle görülür biçimde sahaya yansıyınca, basit top kayıpları ve tercih hataları da buna eklenince, Beşiktaş bu sezonki en kötü maç başlangıçlarından birisini yaşadı. Hücumda bir yarı saha takımı hüviyeti sunan Fenerbahçe, Beşiktaş’ın kendi oyununu oynamasına bir türlü müsaade etmedi ve sert savunması ile kısalarının delici Beşiktaş guardları önünde yaşayacağı zaafları telafi etti.
Rakibin erkenden faul problemine girmesini gerektiği kadar lehine çeviremeyen Kartallar, Strawberry ve Sertaç yerine Muratcan ve Clark’ı ilk beşte başlatmanın ne kadar hatalı olduğunu görerek kısa sürede benchten 4 yeni oyuncuyu sahaya sürdü. Güler Kardeşler’in tat katan düellosunu saymazsak, (Palacios transferi sonrası önümüzdeki hafta takımdan ayrılması beklenen) Lima’nın (12 sayı, 5’i hücum toplam 8 ribaunt) hücum ribauntları ve bireysel gayretleri hariç Beşiktaş adına sahada hiçbir olumlu unsur yoktu. İlk çeyrekte Datome kadar soğukkanlı bir ceza şutörü görevini yüksek konsantrasyonla benimseyen Guduric ve hücum ribauntlarının yanı sıra orta mesafeden de istediği her şeyi yapan Thompson, Fenerbahçe’nin periyodu 10-21 önde kapatmasını sağladı.
Asıl büyük darbe, ikinci çeyrekte geldi. Vesely ve Wanamaker’ın oyuna entegre olması ve Melli’nin zekâsı, Fenerbahçe’nin top paylaşımı, oyun konsantrasyonu ve de yarı sahada geometrik bakımdan iyi yerleşim yapma becerisi üzerinde muazzam bir katalizör oldu. Beşiktaş’ta Diebler, Boatright, Clark ve Strawberry’nin boş fırsatlardan bile yararlanamaması yüzünden skor 14-38’e, fark da 24 sayıya kadar tırmandı. Maçın ilk 16 dakikasında 0/8 üçlükle oynayan Siyah-Beyazlılar’da fitili yakan isimler, benchten gelip takımın ilk üçlüklerini kaydeden Erkan ve Weems oldu. Bu ivmeyle panik havasını dindirmeye çalışan Beşiktaş üst üste 4 üçlük isabeti bulsa da, Fenerbahçe’de ilk kez bu çeyrekte oyuna giren Datome gibi sürekli yeni isimler ön plana çıkarak farkın kapanmasına ve oyunun kontrolünün el değiştirmesine müsaade etmediler.
30-45 biten ilk yarının ardından Beşiktaş, bir türlü kendi ritmini bulamadığı için, aksayan düzen dışına çıkma riskini göze aldı ve sert savunma ile ayarsız enerjiyi birleştirip bireysel yetenekleri kullanma yoluna gitti. Bu sebepten dolayı 3. çeyrekte daha 1.5 dakika dolmadan faul hakkımız bitti ve bizim aksimize Fenerbahçe 17/23 ile faul atarak bu avantajı iyi kullandı. Burada tam istediği özgürlüğü yakalayan ve meydanı boş bulan Boatright (4/11 isabetle 11s 4a) ve son periyotta nihayet potaya penetre etmeyi hatırlayan Strawberry (2/9 isabetle 7s 2a) bir atılım yapsa da, Weems, Sertaç ve Lima’nın üst düzey katkısı dışında, başta Clark (2/11 isabetle 7s 5r) olmak üzere takımın geri kalanı hücumda fırsatları cömertçe harcamaya devam etti.
Fakat Boatright’ın sokak basketbolu ekolünden gelen sayılarıyla (Diebler’a rağmen) geri dönmeye çalışan Beşiktaş’ın direncini, her seferinde hamlelere cevap veren Sinan Güler kırdı. Son saniyelerde ilk kez farkı 10’dan aşağı indirebilen Beşiktaş’a elbette bu teselli yetmedi ve Kartallar, sahadaki her dakikasını ne yaptığını çok iyi bilerek ve konsantrasyonunu kaybetmeyip oyunun temel ilkelerine bağlı kalarak oynayan, fırsatları da yüksek isabet yüzdeleriyle bitiren güçlü rakibine mağlup oldu. Beşiktaş maçı %50 iki sayı, %26 üç sayı ve %56 serbest atış isabetinin yanı sıra 14’ü hücum toplam 28 ribaunt ve 14 asistle tamamlarken, Fenerbahçe karşılaşmayı %67 iki sayı, %41 üç sayı, %73 faul isabeti, 7’si hücum toplam 39 ribaunt ve 19 asistle noktalayıp yaptığı 21 top kaybını ziyadesiyle telafi etti.
Bu yüzdeler, elbette ki mağlubiyetin özetlemeye kâfi değil. Takımın guard rotasyonundaki üç temel silahı olan Diebler, Strawberry ve Boatright’ın Karşıyaka maçında başlayan konsantrasyon, istek ve performans düşüşü olanca hızıyla sürüyor. Öyle ki, Sertaç’ın son periyottaki azmine dek takımın en verimli ve formda isimleri, Lima ve benchten gelip X-Faktör olan Erkan ile Weems’ti. Zaten bu bile takımın, bilhassa da takımın ana skoreri Diebler’ın (2/7 isabetle 6s 3r 4a) vahim halini ispatlamaya yetiyor. Dahası, takımda topa bu isimler yön verdiği için, onların düşüşü takımı da derinden etkiliyor. Asıl alarm sinyali, bu olsa gerek. Tabi takımın tartışmasız en değerli oyuncusu Sertaç’ı (6s 3r ve Vesely sağ olsun, 4 faul) yeterince kullanamamaları da cabası. Ayrınca Fenerbahçe gibi bir ekibe karşı savunmada bir an bile konsantrasyon kaybetme lüksümüzün olmadığını çok geç hatırlayan bu isimler, büyük bir gaflete daha düşmüş oldular.
Fenerbahçe’ye tebriklerimi, Weems, Sertaç, Erkan ve Lima’ya ise takdirlerimi sunarım. Herkese hayırlı ve sağlıklı bir yeni yıl dilerim.
Not: Karşıyaka’daki mucizevi şampiyonluk macerasının ardından, 1,5 senedir Clark’tan bir Kenny Gabriel, Sertaç’tan da bir Juan Palacios yaratmayı deneyen ve bir ölçüde bunu başaran Koç Ufuk Sarıca, Palacios’un bizzat kendisine önümüzdeki hafta kavuşuyor. Böylece kendi oyunu olmayan ve kısaların insafına bağımlı kalan Lima’dan ve uyumsuzluğundan vazgeçen Beşiktaş, nihayet modern bir profil çizen bir uzunla rotasyonunu genişletecek. Lakin en basitinden Derrick Brown’ın bir-iki gömlek altı diyerek özetleyebileceğimiz Palacios ağır sakatlığının ardından Neptunas’ta bir nebze çıkış yakalasa bile, iki yıldır ligimizin düzeyinden uzaklaştığı ve yaşlandığı için hemen veya eskisi kadar çok verim vermesi beklenmemeli. Bu transfer bir kumar, ama bu dar oyuncu piyasasında oynanması gerekli bir kumar, diyebiliriz.
Paylaş