Zapsu Vak’asının devamı...
Başbakan Erdoğan’ın dış politika danışmanlarından Cüneyd Zapsu’nun son günlerde üstlendiği rolün yarattığı dalgalanma, serbest kur dalgalanmasından daha etkli olmuştu. Bu konuda geçen günkü yazımda, Zapsu vak’asının gerisinde yatan bir başka gerçeğe değinmek istemiştim. (Sezai BAYAR / Ankara)
Yani “ayrık otu” gibi davranmış, herkes “bu adam bir günde nasıl dört büyükelçiyle görüşür. Hükümetin haberi yok” diye tartışmaya benzin atıp yangını körüklerken, ben ters yol izleyerek AK Parti’nin kadrolarına nasıl sahip çıktığını, bir ilk’i gerçekleştiren bu iktidarın çok değişik bir rota izlediğini vurgulamıştım.
Yani Zapsu olayı, ya da vak’ası AK Parti felsefesine göre yanlış değil.
Belki CHP felsefesine göre de yanlış değil ama bu parti muhalefette olduğu için haklı olarak sert eleştiri getirmek zorunda.
Çünkü işi bu.
Neyse Zapsu olayının hemen ardından yani geçtiğimiz hafta sonu bir atama olayı benim haklılığımın da kanıtı gibiydi.
Gibiydi değil, tam “cuk” oturan bir örnekti.
Hemen hatırlayalım.Enerji Bakanı Hilmi Güner’in CHP kimliği ile tanınan eski TPAO Genel Müdür Yardımcısı Necdet Pamir’i kendisine danışman yapmak istemesi, Başbakan Erdoğan’ın müsteşarı Ömer Dinçer’den dönmüştü.
Yani biz ve ötekiler felsefesi yine sahnelendi.
Oysa AK Parti devamlı şekilde kadrolaşma iddialarına karşı “Biz ve ötekiler gibi bir ayrım içinde değiliz” diye savunmaya geçiyor.
Bunu 3 yıldır yapıyor.
Yani hep yapıyor.
Oysa kendi kadrolarını yaratırken bal gibi parti rozetine titizlikle bakıyor.
Binbir dereden su getirip üst derece bürokratını seçiyor.
“Bizden değil” dendi mi akan sular duruyor.
Hatta göreve getirdikleri üst derece bürokratları öylesine yakından izliyorlar ve takibe alıyorlar ki, eğer bu beyefendi bekarsa evlendirmek için harekete geçiliyor.
Benim çok yakından bildiğim ve bazılarını da duyduğum bu tür olaylar var ki, genel müdür veya yardımcısının evlendirilmesi sırasında kız aranırken başı açıklardan uzak duruluyor ve illa kapalı deniyor.
Adam Amerika’da uzmanlık yapsa dahi...
Adam kapalı biriyle evlenmek istemese dahi...
En azından bu baskından kurtulmak için evlenmeyi askıya alanlar da oluyor.
Yani zaman kazanmak isteyenler.
Konu dağılmadan öze gelelim.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının gerçekleştirmeye çalıştığı ama püskürtülen atama teşebbüsüne AK Parti yönetimi hala “Biz ve ötekiler” diye ayırım yapmadığını söylerse bal gibi yalana başvurmuş olur.
Ya da takiyenin âlâsını sahnelemiş olur.
Benim izlediğim kadarıyla AK Parti, kendi kadrolarını yarattığı gibi bu kadroları hata ve sevaplarına göre değil, doğrudan koruyor.
Yani hatalı olanı da koruyor.
Yani yanlış yapanı da koruyor.
Yani “kadroma sahip çıkarım” diyor.
Yani kol kırılır yen içinde, diyor.
İyi ki son olayda, partizanlık konusunda hiç bir uygulamasına rastlamadığımız Güner’in iyi niyetli atama teşebbüsü gün ışığına çıktı.
Ve benim 3 yıllık gözlemlerim de yerli yerine oturmuş oldu.
Yani oynayan taş filan yok.
AKP’ye göre herşey yerli yerinde.
Kendi kadroları içerde, “ötekiler” ise hep dışarda…
Sezai Bayar