Zamansız bir güzel Bergama
Kışın soğuk günlerini karşılamak için sıcacık ve şirin bir gezi rotası Bergama. Muazzam bir antik şehir var, evet; ancak ziyaretçileri şaşırtacak asıl şeyler şu anki yerleşim yerinde, sokaklarda... Burası hem tarih hem kültür hem de farklı tatların peşinde koşup mutlu olacağımız bir rota...
Bergama’ya birçoklarının yaptığı gibi ben de o dillere destan antik şehri görme beklentisiyle gittim. Gördüklerim öylesine etkileyiciydi ki Bergama’nın sokaklarına inerken beni başka hiçbir şeyin etkileyebileceğini düşünmemiştim. Oysaki yanılmışım, bir dönem filminin setinde yürüyormuşçasına sizi eskilere götüren renkli, nostaljik Bergama sokaklarına bayıldım.
Eski bir Rum mahallesi olan Kale Mahallesi size bugünün Bergama’sını anlatmaya yetecek aslında. Mübadele zamanı boşalan evlere yerleşen halk, buradaki yaşamı devam ettiriyor. Rengârenk evlerin süslediği sokakları muhabbeti bol insanlar doldurmuş. İzmir’in yanı başında olmasına rağmen farkını ve nostaljik yapısını korumayı başarması oldukça şaşırtıcı.Arasta
Halen el sanatlarını devam ettirmeyi sürdüren ustaların olduğu Arasta, sizi en çok oyalayacak yerlerin başında geliyor. Sıra sıra dükkânlar arasında tatlı küçük kafeler, çay bahçeleri adeta zorunlu bir mola vermeye çağırır gibi...
Çarşı boyunca Bergama’nın ünlü helvasını, köftesini, çığırtmasını yiyebileceğiniz lokantalar da görüyorsunuz. Neredeyse hepsi mütevazı ve babadan-deden kalma işlerini devam ettiren esnaf işi yerler.
Sokakları gezerken göreceğiniz Bergama halısı satan dükkânlar, buraya ayrı bir renk katıyor. Boy boy, renkli halılar, kilimler ve yastıklar arasından bütçenize uyan bir tane bulacağınıza eminim.
Hazır çarşıdayken Bergama’nın önemli noktalarından biri olan Kızıl Avlu’ya uğramalısınız. Kırmızı tuğlalarla örülmüş kocaman yapı Bergama’nın Romalılar döneminden kalma eserlerinden biri. Mısır Tanrısı Serapis’e adanmış tapınak daha sonraları kilise, cami gibi işlevlerle kullanılmış. Cami demişken Bergama’nın Ulu Cami’si de görülmeye değer. 1399 yılında Beyazıt tarafından yaptırılan cami, nadir mermer mihrap süslemeleriyle dikkat çekiyor.
Antik dönemin en güçlüsü
Geçmişi MÖ 7’nci yüzyıla kadar uzanan Bergama, Helenistik dönemde Pergamon Krallığı’na başkentlik yapıyordu ve o dönemin en güçlü krallıklarından biriydi. Herkese gücünü göstermek istercesine şehir en yüksek noktaya kurulur ve muhteşem eserlerle donatılır. Bu kadar yüksekte olmasına rağmen şehircilik anlamında inanılmaz bir örnek oluşturur. Bergama’nın antik kentinden çıkan eserlerin büyük bir bölümü Berlin’de. Osmanlı’nın zor dönemlerinde borçlarına karşılık Almanlara sattığı Zeus Sunağı parça parça Almanya’ya taşındıktan sonra şu an adına oluşturulan bir müzede sergileniyor.
Bu, Bergama’nın değerinden tabii ki hiçbir şey eksiltememiş, her yıl binlerce turistin akınına uğrayan Bergama sahip olduğu tarihsel ve kültürel değerleriyle halen dünyanın en önemli merkezlerinden biri. Bunun da en somut kanıtı Bergama’nın 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kabul edilmesi.
Antik şehir planı aşağı ve yukarı şehir olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Tapınaklar, kütüphane, amfi tiyatro, agoranın ve okulların olduğu en tepedeki bölüm, kralın ve yönetici grubun yaşadığı yerdi. Halksa aşağılarda, şehrin yamaçlarında yaşıyordu. Bugünkü Bergama da bu bölgede kurulmuş.
Yukarı kentte görebileceğiniz kalıntılar arasında Trajan Tapınağı var. 70 derece açısıyla dünyanın en dik tiyatrosu da şehrin etkileyici eserlerinden. Antik kente gitmenin en kolay yolu şehir merkezinden kalkan teleferiği kullanmak.
Beni etkileyen yerlerden bir diğeriyse Asklepion oldu. Burası MÖ 5’inci yüzyılla MS 4’üncü yüzyıllar arasında dünyanın en büyük tedavi merkezlerinden biriymiş. Bölge ismini Antik Yunan şifa tanrısı Asklepion’dan alırken tıbbın simgesi olan ‘asaya sarılı yılan’ ilk burada kullanılmış. Eczacılık alanında büyük üne sahip hekim Galen de burada doğmuş.
İlk psikoterapi merkezi
Şifahane olarak anılan Asklepion ilk psikoterapinin yapıldığı yer olarak biliniyor. Uyku odaları, banyo seansları, su sesiyle tedavi ve telkin yöntemleri burada uygulanmaya başlamış. Tapınakları, amfi tiyatroyu, kutsal kaynakları görerek gezdiğiniz şehrin sokakları bence hâlâ insana şifa veriyor. Çeşmesinden bir yudum su içmeyi ihmal etmeyin.
Dünya tarihini değiştiren bir bilgiyle bitirelim bu gezimizi; pek çok ilkin yaşandığı Bergama parşömen kâğıdının bulunduğu yer. Parşömen papirüsü tahtından etmiş ve dayanıklılığı sayesinde kitapların uzun süre korunmasını mümkün kılmış.
Yaylasına çıkıp peynirinden de alın
mBergama’da ayrıca Bergama Müzesi, Atmaca Mahallesi ve su kemerle rini de görmenizi tavsiye ederim.
mGezebileceğiniz başka bir yer de çam ağaçlarıyla ünlü Kozak Yaylası. Bergama’ya 20 kilometre uzaklıktaki yaylada çamfıstığı üretiliyor. Kasımda çam kozalakları toplanmaya başlıyor. Şu sıralarda giderseniz bu hummalı çalışmaları yerinde izleyebilirsiniz. Cilveli çay dedikleri fıstıklı çayı deneyebilirsiniz. mYaylada 17 tane köy var. Aklınıza Karadeniz’deki gibi dar bir vadiye bakan tepeler gelmesin, burası kilometrelerce geniş bir alan ve bir kısmı Balıkesir sınırlarında. İzmir’in meşhur Bergama tulum peynirinin en iyisi bu yaylada üretiliyor. Tulum peyniri de alın.