Paylaş
Mutlu yaşam sanatı yaratıcıları
Hei (merhaba), şehir insanları! Kiasma müzesini dolaşırken gözüme takılan “People Makes The City” (İnsanlar Şehri Yapar) dergisi içerisinde Helsinki’de kendi yolunu çizebilen, yaratıcı zekâlarıyla dolup taşan insanların belgelendiğini gördüm. Apayrı hikâyeler, üreten insanlar... Şehrin siluetinin yaratıcıları bizler miyiz? Yoksa o mu kendinden var olan özüyle bizi, hayatımızı başkalaştırıyor? Uzun zamandır mutluluğu yaşadığım şehirden bağımsız, kendimde, doğada, keşiflerimde aramaya alıştığımı fark ettim. Bir şehirlinin kendisi için doğru bulduğu yaşamı sürdürme özgürlüğüne sahip olması onu ciddi olarak özgürleştiriyor. Noksan duygumun sebebi düşününce çok basit: yaşadığım şehrin beni bazen buna inandıramaması. Ama peki ya şehirde sürdürülebilir mutluluk mümkünse? Kuzey’in biricik şehirleri Reykjavik, Stockholm, Kopenhag ve Oslo’dan sonra Helsinki’de yeniden anladım ki aslında hepimiz güven ve huzurun ismini rahatlıkla telaffuz edebildiğimiz bir yer arıyoruz. Helsinki’nin uzaklardan gelen birine kucak açtığında hissettirdiği de bu, orda yaşayana da. Bir yaşam amacı edinip, kendi yolunu çizebilmek, kendini gerçekleştirmeye daha çok yaklaşmak... Ve stresi sözlükten çıkarıp, hayat sevincini de en zirveye taşıyan yaşamın tadını çıkarmak. Bir şehrin, insanlarına bu hediyeyi vermesi lazım…
Yaşamdan zevk almasını bilenler
Nordik toplumların formülü: mutlu yaşam sanatını, artık yerleşmiş yaşam biçimleriyle sere serpe göstermeleri. Hatta dilleriyle bile! Nordik kelimeler, hislerin tercümanı. Kuzeyde, ruhu sıcacık hissettirmek, rahatlatıcı şeylerden keyif almak birinci kural… Kültürlerinde var olan şeyler, akabinde lugatlarında. Kopenhag Mutluluk Araştırma Enstitüsünün kurucusu, yazar Meik Wiking’in de “The little book of Hygee” kitabında değindiği dünya sözlüğüne giren Danimarkalıların hygge’si (sıcaklık, samimi ortamlar, rahatlık halleri), sonrasında İsveçlerin lagom’u (denge üzerine yaşam) ve şimdilerde göze çarpan Finlerin Kalsarikannit kelimesi... Hepsinin bolca müdavimi var, kullanımları gittikçe yaygınlaşıyor.
Finlerinkinde Türkçe’ye çevirisi kulağa ilk garip gelse de anlamı: soğuk kış günlerinde dahi, kendi ortamını yaratıp - dışarı çıkma havasında olmadan evde tek başına iç çamaşırlarıyla sarhoş olma hali ve duygusu, nasıl yani demeyin! Finlerin keyifli zaman geçirme, kendileriyle ya da sevdikleriyle rahat bir ortam yaratması bu hiç de sıradan olmayan, bize esprili gelebilecek söz ile doğrudan anlatılıyor. En hayran kaldığımsa, aşırıya kaçmayan, sakin ve iyi zaman geçirmek üzerine kurulu basit zevkleri gerçekten sahiplenmeleri... Biraz bu Nordik yaşantıyı araştırın! Bu yazıdan sonra herkes, evindeki mumları yaksın! Tek başınıza ortamınızda sıcaklık yaratın, ya da en sevdiklerinizle evlerde toplanın, hafta sonu ise hemen doğaya karışın! Nordik kültürün size vereceği ilhamı çekinmeden alın.
Helsinki’de üç mutluluk iksiri keşfi
1. Soğuk göller ve saunasız bir gün asla!
Hayatımda kaç defa böyle bir deneyim yaşarım, emin değilim. Helsinki’ye gelme sebebiniz yalnızca bu olabilir: saunanın ana vatanında keyifli yaşam nedir bir de kendiniz görün. Fin yaşantısını ve alışkanlıklarını benimseme kotamı Fin hamamı deneyimini sonuna kadar yaşayarak doldurdum! Bizde yaz ne ise, kış onlar için öyle! Aktivite bol. Başka bir deyişle, Helsinki’nin saunalarında gündüzleri de geceleri de çok popüler, pek hareketli. – Hava soğuk olmasına soğuk ama- bu kültüre gittikçe ısınıyorsunuz. Karın üstünde mayonuzla hiç aldırış etmeden dakikalarca durup, sıcak havuzda başınızda şapkanızla yeni bir tarza bürünmüşseniz, artık ben de sizden biriyim ve çoktan Fin akımına kapılmış gidiyorum diyebilirsiniz...
Löyly Sauna (Hernesaarenranta 4, Helsinki): Akşam matinesinde saunaların en güzelinin kalbi, burada atıyor. Atmosfer, zıtlıklar üzerinde kurulu. Dışarıda yağan karı izlerken, şöminenin alevine dalıp gidiyorsunuz. Buraya gelmeden, web sitelerinden rezervasyon yaptırın. İstediğiniz saatte arkadaşlarınızla gelin, yeni insanlarla tanışıp sosyalleşin, yemek yiyin ve sauna kültürünü yaşayın. İzleyeceğiniz adımlar basit: saunada bir güzel arının, sonra dışarıda çığlık çığlığa -5 derecelik soğuk banyonuzu gölde alıp tazelenin – en az 20 saniye kalın ki endorfinler uyarılsın – ve yeniden hamamın döngüsüne kapılın sonra çok özleniyor... Fiziksel ve ruhsal detoks saunadan geçiyor, ilaç gibi iyileştirici etki de soğuk gölden. Çok ama çok iyi hissettim. Başta soğuk göl çılgınlık gibi görünse de, bu ikili şehirlilerin günlük hayatlarının bir parçası. Siz de cesaretli olun!
Allas Sea Pool (Katajanokanlaituri 2a) : Tüm gün yaptığınız keşiflerin ödülü: sıcak havuz ve sauna. Saat 16.00 civarı, güneşin yeryüzünden çekilmeye hazır olduğu günbatımı renklerine karşı sıcak havuz + sauna ikilisinin tadı hala damağımda. Bu mekân, çok popüler… Geceleri de farklı konseptte aktiviteler düzenleniyor – Finler fazlasıyla rahat ve umursamazlar - Herkes yalnızca kendi halinde, arkadaşlarıyla, sevgilisiyle ya da ailesiyle günden en güzel kesitleri alıp çıkarmaya bakıyor. Yeniden gelinecekler listemde bu mekân kesinlikle var.
2. Şehirde tasarım büyüsü var!
Ah en sevdiğim kısım! Müzeler, yeşillikler ve Fin kültürünün atomlarına dalıyorum. Adım atmadan geçmeyin dediklerim: şu ana kadar gördüğüm Modern Sanat Müzelerinin en ilgi çekicilerinden, çok çeşitli koleksiyon ve sergilere de ev sahipliği yapan şehrin tam kalbindeki Kiasma Müzesi, farklı çiçek dokularıyla karşılaşacağınız zen bölgelerinden kış botanik bahçesi Talvipuutarha, Helsinki’nin tasarım şehir tanrısı oluşuna tanıklık edeceğiniz renkli bir müze olan Museum of Design ve daha nicesi... Gelmişken, modern bir kilise olan Rock Church’e hayran kalın. Tasarım bölgesini içine alan Punavuori, Kaartinkaupunki, Kamppi ve Ullanlinn adreslerine uğrayın. Alışveriş için de Aleksantrein’de bulunan Stockhmann ideal.
3. Gastronomik zevkler
Oh, mis güne güzel bir kahvaltıyla açılış yapalım: Johan & Nysteröm Coffee (Kanavarada 7) ya da şehrin göbeğindeki Cafe Esplanad (Pohjoisesplanadi 37)… Helsinki’de özellikle bir yer var hayran kaldığım: pamuk karlarla çevrili, Löyly’e gitmeden hemen önce hava kadifemsi bir karanlığa bürünürken, Baltık Denizi kıyısında sıcak çikolata içip tatlımı yediğim ve içimi ısıtan Cafe Regatta (Merikannontie 10). Karın sadeliği, kırmızının ahengiyle muh-te-şem görüntülere sahne oluyor! Çok rastgele girdiğim Kampri Alışveriş Merkezinin en üst katındaki Hoku Restaurant’ı da beğendim, Hawaii, Japon, Kore tatlarıyla. Akşam havalı ambiyansı ve tapas lezzetleriyle, Pastor Restaurant’da (Erottajankatu 4) Winter is Coming kokteyline şans verin. Bir sonraki Helsinki seyahatim için şimdiden aklımda kalanlar listesi not defterimde, sizlere bon voyage!
Fotoğraflar: Ezgi KOPUZ
Paylaş