Venedik'te bir kış masalı
Venedik'in yazını, kışını ve sonbaharını deneyimlemiş biri olarak; sürprizlerle dolu kış mevsimini deneyimlemenizi öneririm. Üstelik Şubat'ta Venedik Karnavalı da var.
Yaz mevsiminde kalabalık, sıcak sebebiyle Venedik'te gezmek, özellikle ilk kez geliyorsanız biraz sıkıntı yaşatabilir. Aslında benim gibi biraz da hava olaylarını sevenlere yönelik bir öneri olsa da; Venedik'in sisini, karını, su basmış San Marco Meydanı’nı ve kış güneşini deneyimlemek daha az rastlanır olduğundan ayrıcalıklı bir durum gibi geliyor bana. Kaldı ki o hava şartlarında hiçbir şey aksamıyor, şehir yaşamaya devam ediyor (sise denk gelen uçuşunuz yoksa elbette). Venedik'te kış mevsimini şubat ayında deneyimledim. Venedik Bienali'nin Uluslararası Tiyatro Festivali'ne oyuncu olarak seçilmiştim. Daha önce Venedik'e gittiğim için ve bu sefer tek başıma orada olacağımdan Venedik'in merkezinden yani San Marco bölgesinden otel seçmiş, provaların yapıldığı Bienal binası Ca'Giustinian'a birkaç dakika uzaklıkta kalmıştım.
Venedik çok da kaybolmayacağınız bir yer. Sokaklar hep meydanlara çıkıyor ve her meydanın köşe binalarında o sokağın Rialto'ya mı, San Marco'ya mı ya da Akademi'ye mi çıkacağını görebiliyorsunuz böylece bulunduğunuz yeri ona göre zihninizde konumlandırabiliyorsunuz. Otelinizin merkezde olması havalimanı transferiniz, istediğiniz saatte her yere ulaşabilmeniz için en doğru seçim…
Bir şehrin günün farklı saatlerinde nasıl olduğuna tanıklık etmek, her seyahatimde yaptığım bir şeydir, tavsiye ederim. Her gün provalar için zaten erken kalkıyordum ancak Venedik'te gün doğumunu kaçırmamak için daha erken kalktığımda harika bir sürprizle karşılaştım. Pencereden baktığımda karşı bina adeta kaybolmuştu. Hemen fotoğraf makinemi alıp San Marco Meydanı’na çıktım ve sanki beyaz bir fanusun içine girdim. Siste duyulan seslerin farklılığı, siz ilerledikçe karşınızda beliren insanların, martıların varlığı, rıhtıma ulaştığınızda gondolların sizi karşılaması, dar kanalların sonunun beyazda kayboluşu her zaman yakalanamayacak bir deneyim.
O zaman yarı profesyonel küçük bir makinem vardı ancak ne kullandığınız makinenin büyüklüğü, ne lensler, ne tripodlar; hiçbiri bakmayı, görmeyi isteyen gözlerin ve kararlılıkla yakaladığınız şansınızın yerine geçemiyor. O günkü deneyimim, ilk fotoğraf ve gravür sergimin oluşmasına sebep olmuş, çektiğim fotoğraflar yurtdışında ödül almış ve sergilenmişti. Yani kadersel bir yanı vardır bu anlamda Venedik'in benim için. Venedik Karnavalı ise Venedik'in bir başka kış deneyimi. Maria isimli 12 genç kızın korsanlardan kurtuluşunu sembolize eden geçiş, kanaldaki geçitler, maskelerin kostümlerin yarışması, meydanlardaki kutlamalar bu sene 16 Şubat - 5 Mart arası gerçekleşecek.
Kış mevsimi haricinde dünyanın en önemli sanat etkinliği Venedik Sanat Bienali ve en önemli film festivallerinin biri Venedik Film Festivali için birkaç kez Venedik'te bulundum. Tabii Venedik Film Festivali'ne, yarışmada olan bir filminiz için katılıyorsanız, ayrıcalıklarla dolu bir Venedik deneyimi sizi bekliyor demektir. Yapım tasarımını ve uluslararası ilişkilerini yaptığım İki Çizgi adlı sinema filminin dünya prömiyeri, ilk kez Venedik'e gitme şansımı, hem de heyecan ve ilklerle dolu bir deneyimi beraberinde getirmişti. Havalimanından festivalin özel deniz aracıyla; upuzun kumsallı, huzurlu Lido adasına gelmiş ve adeta festivalin merkezi olan muhteşem otel Excelsior'un iskelesinde inmiştik.
Bir otelden bulunduğu kültürün karakteristik özellikleri ve lükse dair beklentiniz var ise Excelsior Lido doğru tercih olabilir. Film festivali zamanı kalabilmek pek mümkün değildir diye tahmin ediyorum, çünkü otel festival konuklarına ayrılıyor ve Palazzo del Cinema - sinema sarayının çok yakınında. Festivalde yarışan bir filmimiz olduğundan bu rüya otelde kalırken, koridorda Natalie Portman ile, otelin restoranında Geroge Clooney gibi isimlerle karşılaşmak olağan olmuştu bizim için. 58. Venedik Sanat Bienali ise bu yıl 11 Mayıs'ta başlayacak. Dünyanın en önemli sanat olayına hem her ülkenin kendine ait pavyonlarından hem de farklı sanat galerilerinden bizzat tanıklık ediyorsunuz. Peggy Guggenheim Müzesi ve Ca' Pesaro'daki modern sanat eserlerini görmenizi ayrıca tavsiye ederim.
Vaporettolarla mutlaka tam bir büyük kanal turu yapmanızı tavsiye ederim; ben sabah çok erken ve gün batımı saatlerinde yapmıştım, sahiden etkisi çok farklı. Pek çok kez Venedik'te bulunmama rağmen gondola binmedim, sanırım fazla turistik geldiği için. Dar kanalların üstündeki küçük köprülerden geçerken siyah beyaz çizgili giyimli gondolcuların duvarlarda yankılanan Napolitenlerini dinleyebilirsiniz. San Marco'nun Çan Kulesi ise akşamüstü saatlerinde puslu Venedik silüetini ve büyülü coğrafyasını kuşbakışı keşfetmek için ayrı bir yöntem.
Küçük meydanlara çıkan dar sokaklar, İtalya'nın karakteristik özelliği, ama elbette meydan deyince, San Marco Meydanı. Ve meydanda yaz kış canlı müzik yapan örneğin Caffe Florian'da klasik müzik dinleyebilirsiniz. Bu meydanda 3 yerde böyle canlı klasik müzik dinleyebiliyorsunuz ve hiçbiri birbirine karışmıyor. Çünkü birbirlerine saygıyla sırayla çalıyorlar. Bu hoş atmosfer her akşam geç saatlere dek devam ediyor.
Yılın her anı güzel ve yaşayan şehir Venedik, ama özellikle fotoğraf macerası yaşamak, her yerde gördüğünüz Venedik fotoğraflarından farklı anlarına da tanık olmak için kışı deneyimlemenizi öneririm.