Kuşkusuz Türkiye de küresel ısınmadan payına düşeni alacak. Yapılan projeksiyonlara göre Türkiye'de ısınmanın olumsuz etkileri özellikle deniz suyu seviyesinin artışına bağlı olarak yaşanacak. Tatlı su sıkıntısı ile beraber turizm ve tarım sektörü ağır darbe alacak.
Yapılan projeksiyonlara göre 2030 yılında Türkiyenin büyük bir kısmı oldukça kuru ve sıcak bir iklimin etkisine girecek. Sıcaklıklar 2 -3 °C artacak. Yağışlar kışın artış gösterirken, yazın yüzde 15 azalacak.
Buzulların erimesi ve deniz sularının yükselmesi sonucu, Seyhan, Ceyhan, Göksü, Patara, Eşençayı, Fethiye, Büyük Menderes, Küçük Menderes, Bakırçay ve Gediz gibi bazı Akdeniz deltaları sular altında kalacak.
Isınarak genişleyen deniz suları ile birlikte kutup ve dağ buzullarındaki erime nedeniyle yükselen deniz suyu seviyeleri, kıyılarımızı Van Gölü civarında olduğu gibi, olumsuz bir şekilde etkileyecek. Akdeniz su seviyesi son 2000 yıldır 40 cm yükseldi.
Benzer şekilde turistik plajlar ve yat limanları yükselen deniz suyu ile kullanılamaz hale gelebilecek. Tuzlu deniz suyu, nehirler ve yeraltı suları gibi, tatlı su kaynaklarını da yok edebilir.
Ayrıca kıyı şeridinde ve deltalardaki tarım alanları da kullanılamaz hale gelebilir. Kıyılarda konut ve balık üretim kaybı yaşanabilir.
Deniz tuzları, toprağın tuzu haline dönüştüğünde tarım alanları verimliliğini yitirecek.
Artan yağışlar kıyı alanlarındaki tuzları eriterek biyolojik sistemlere zarar verecek. Düşük yerel yağış miktarları ise, tuzlu deniz suyunun kara içlerine doğru girişini arttırır. Aynı zamanda artan frekans ve fırtına şiddeti kıyı şehirlerini, deltaları ve ovaları ciddi bir şekilde etkiler.