<B>Cüneyt UZUNOĞULLARI</B>
Son Güncelleme:
Turizmin karanlık yüzü
Turistin bir ülkeye adım attığı ilk an çok önemli. İstanbul'a adım atan bir turist ışıltılı bir havaalanının ardından karanlık yollara dalıyor. Karanlık yollardan, çirkin soluk bina siluetlerinden geçerek kente giren bir turistin ilk izlenimi 'karanlık bir ülkeye geldim' şeklinde olacaktır. İstanbul'da sadece camileri aydınlatan bir anlayıştan vazgeçilmesi, aydınlatmanın diğer kentlere de örnek olacak şekilde ele alınması gerekiyor.
Turizm deyince akla; hizmet, yemekler, oteller, ulaştırma, turist , döviz kelimeleri geliyor ama 'aydınlatma' kelimesi hiç gelmiyor. Her türlü estetik arayışının 'lüzumsuz incelik gösterisi' olarak algılandığı ülkemizde 'aydınlatma ve turizm tartışması' yapılmıyor.
Bir ülkenin imajının oluşmasında aydınlatma çok önemli yer tutuyor. Yolları, caddeleri, meydanları, tarihi eserleri bu mekanların ruhlarına uygun tarzda aydınlatılmayan ülkelerin ziyaretçi nezdinde imajı 'karanlık' oluyor. Doğru aydınlatma için öncelikle bir konsept geliştirilmesi ve bu konseptin belediyeler, kamu kurumları tarafından doğru bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor.
ÇİRKİN YAPILAŞMA
Başta İstanbul olmak üzere; İzmir, Ankara ve Adana'da kent içi aydınlatma yeterince yapılmıyor. Yurtdışından akşam saatlerinde Türkiye'nin herhangi bir kentine giriş yapan turist karanlık bir ortamla karşılaşıyor. Bu karanlık ortam yol boyunca devam eden çirkin yapılaşma ile birleşerek ortaya ürkütücü bir manzara çıkarıyor.
Bizler yaşadığımız kentlerde yetersiz aydınlatmaya alıştığımız için gördüğümüz manzaradan etkilenmiyoruz. Ancak, İstanbul'a ilk kez ayak basan bir turistin karanlığın içinden zorla seçilen çirkin binalar ve yine karanlığın içinden sıyrılıp gelen ezilmemek için yol ortasında garip hareketler yapan insanlarla karşılaştığını ve irkildiğini tahmin edebiliriz. Büyük kentlerin karanlık, kasvetli ortamına hiçbir zaman bitmeyen kazı ve yol yapım çalışmaları da eşlik ediyor.
Türkiye'nin en tanınan en çok turist çeken ili İstanbul'u ele alalım. İstanbul surları dünyanın yaşayan en uzun sur duvarları arasında ancak hálá ışıklandırılmıyor. İstanbul'da eski kente giriş kapısı olan Topkapı surları ışıklandırılmadığı için uzaktan Meksika dağları gibi gözüküyor.
Topkapı sur girişi önünde 10 yıldır inşa faaliyetleri devam ediyor. Surların karşısında açılan boş alan geceleri zifiri karanlık haline geliyor.
PİJAMALI MANGALCILAR
İstanbul'un hiç aydınlatılmayan zifiri karanlık bir başka mekanı da sahil yolu. Havaalanını kente bağlayan üç ana yoldan birisi olan sahil yolunda yol aydınlatması parçalı olarak yapılırken, kıyı boyunca devam eden yeşillik alanın aydınlatması hiç yapılmıyor.
İstanbul'a gelen bir turist kent merkezine ulaşmak için sahil yolunu seçtiyse karanlığın içinde mangal yapan, pijama altı giyip uzun eşek oynayan, ana yola kaçan topu kovalamak için karanlığın içinden aniden fırlayan insanlarla karşılaşabiliyor. Büyük olasılıkla sahil yolunun neden karanlık tutulduğu, insanların neden karanlıkta piknik yaptığı sorularına yanıt bulamıyor.
Paris, Londra, Prag örnek alınmalı
Kent aydınlatması günümüzde bir bilim dalı. Kentlerin ve ülkenin imajına doğrudan etkide bulunuyor. Bir kentin aydınlatılması ancak bütüncül bir anlayış içinde ele alındığında etkileyici tarzda kullanılabiliyor. İstanbul'da kent aydınlatması yalnızca camilerin ve bazı meydanların aydınlatılması olarak algılanıyor. Turistlerin gezeceği varsayılan Sultanahmet ve Taksim çevresi aydınlatılıyor, kentin geri kalanı karanlığa terk ediliyor. Turistik yer anlayışı da dar tutulduğundan, tarihi surlar, Balat, Boğaziçi gibi mekanlar kentin geri kalanı gibi karanlık bırakılıyor. Kentin ana girişi olan güzergahlar için hiçbir düzenleme yapılmıyor.
Kent aydınlatması konusunda örnek olacak dünya kentleri var. Paris, Roma, Londra, Prag kent aydınlatması konusunda örnek alınacak kentler arasında yer alıyor. Aydınlatmanın bir kentin güzelliğini nasıl ortaya çıkarttığı en açık şekliyle bu kentlerde görülüyor.
Aydınlatmanın; İstanbul Belediyesi, Turizm Bakanlığı ve Tedaş'ın ortak çabasıyla, ortak bir kent aydınlatması konsepti baz alınarak yapılması ve bu uygulamanın diğer kentlere yayılması Türk turizmini ve bizlerin günlük yaşantısını olumlu yönde etkileyecek.
Turizm deyince akla; hizmet, yemekler, oteller, ulaştırma, turist , döviz kelimeleri geliyor ama 'aydınlatma' kelimesi hiç gelmiyor. Her türlü estetik arayışının 'lüzumsuz incelik gösterisi' olarak algılandığı ülkemizde 'aydınlatma ve turizm tartışması' yapılmıyor.
Bir ülkenin imajının oluşmasında aydınlatma çok önemli yer tutuyor. Yolları, caddeleri, meydanları, tarihi eserleri bu mekanların ruhlarına uygun tarzda aydınlatılmayan ülkelerin ziyaretçi nezdinde imajı 'karanlık' oluyor. Doğru aydınlatma için öncelikle bir konsept geliştirilmesi ve bu konseptin belediyeler, kamu kurumları tarafından doğru bir şekilde hayata geçirilmesi gerekiyor.
ÇİRKİN YAPILAŞMA
Başta İstanbul olmak üzere; İzmir, Ankara ve Adana'da kent içi aydınlatma yeterince yapılmıyor. Yurtdışından akşam saatlerinde Türkiye'nin herhangi bir kentine giriş yapan turist karanlık bir ortamla karşılaşıyor. Bu karanlık ortam yol boyunca devam eden çirkin yapılaşma ile birleşerek ortaya ürkütücü bir manzara çıkarıyor.
Bizler yaşadığımız kentlerde yetersiz aydınlatmaya alıştığımız için gördüğümüz manzaradan etkilenmiyoruz. Ancak, İstanbul'a ilk kez ayak basan bir turistin karanlığın içinden zorla seçilen çirkin binalar ve yine karanlığın içinden sıyrılıp gelen ezilmemek için yol ortasında garip hareketler yapan insanlarla karşılaştığını ve irkildiğini tahmin edebiliriz. Büyük kentlerin karanlık, kasvetli ortamına hiçbir zaman bitmeyen kazı ve yol yapım çalışmaları da eşlik ediyor.
Türkiye'nin en tanınan en çok turist çeken ili İstanbul'u ele alalım. İstanbul surları dünyanın yaşayan en uzun sur duvarları arasında ancak hálá ışıklandırılmıyor. İstanbul'da eski kente giriş kapısı olan Topkapı surları ışıklandırılmadığı için uzaktan Meksika dağları gibi gözüküyor.
Topkapı sur girişi önünde 10 yıldır inşa faaliyetleri devam ediyor. Surların karşısında açılan boş alan geceleri zifiri karanlık haline geliyor.
PİJAMALI MANGALCILAR
İstanbul'un hiç aydınlatılmayan zifiri karanlık bir başka mekanı da sahil yolu. Havaalanını kente bağlayan üç ana yoldan birisi olan sahil yolunda yol aydınlatması parçalı olarak yapılırken, kıyı boyunca devam eden yeşillik alanın aydınlatması hiç yapılmıyor.
İstanbul'a gelen bir turist kent merkezine ulaşmak için sahil yolunu seçtiyse karanlığın içinde mangal yapan, pijama altı giyip uzun eşek oynayan, ana yola kaçan topu kovalamak için karanlığın içinden aniden fırlayan insanlarla karşılaşabiliyor. Büyük olasılıkla sahil yolunun neden karanlık tutulduğu, insanların neden karanlıkta piknik yaptığı sorularına yanıt bulamıyor.
Paris, Londra, Prag örnek alınmalı
Kent aydınlatması günümüzde bir bilim dalı. Kentlerin ve ülkenin imajına doğrudan etkide bulunuyor. Bir kentin aydınlatılması ancak bütüncül bir anlayış içinde ele alındığında etkileyici tarzda kullanılabiliyor. İstanbul'da kent aydınlatması yalnızca camilerin ve bazı meydanların aydınlatılması olarak algılanıyor. Turistlerin gezeceği varsayılan Sultanahmet ve Taksim çevresi aydınlatılıyor, kentin geri kalanı karanlığa terk ediliyor. Turistik yer anlayışı da dar tutulduğundan, tarihi surlar, Balat, Boğaziçi gibi mekanlar kentin geri kalanı gibi karanlık bırakılıyor. Kentin ana girişi olan güzergahlar için hiçbir düzenleme yapılmıyor.
Kent aydınlatması konusunda örnek olacak dünya kentleri var. Paris, Roma, Londra, Prag kent aydınlatması konusunda örnek alınacak kentler arasında yer alıyor. Aydınlatmanın bir kentin güzelliğini nasıl ortaya çıkarttığı en açık şekliyle bu kentlerde görülüyor.
Aydınlatmanın; İstanbul Belediyesi, Turizm Bakanlığı ve Tedaş'ın ortak çabasıyla, ortak bir kent aydınlatması konsepti baz alınarak yapılması ve bu uygulamanın diğer kentlere yayılması Türk turizmini ve bizlerin günlük yaşantısını olumlu yönde etkileyecek.