Tunus ve İskenderiye’yi çok sevdim Doğu’ya bir kez daha aşık oldum
Özcan Yurdalan (55) fotoğrafçı bir gezgin. Hayatını çektiği fotoğraflar ve yazdığı gezi kitaplarıyla kazanıyor. Avrupa, Asya ve Afrika’yı karış karış gezmiş; bugüne dek onlarca ülkede bulunmuş. Son olarak İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında düzenlenen Altın Yollar projesine katıldı. Bir grup yazarla çıktığı “Piri Reis’in İzinde” başlıklı turda Akdeniz’in bugününü geçmişiyle karşılaştırdı.
Bu gezi size neden cazip geldi?
- Bildiğim Akdeniz’le, Piri Reis’in Akdeniz’ini kıyaslamak istedim. Bu proje için sadece birkaç isim seçildi. İki kameraman, bir fotoğrafçı, asistanlar ve konferans vermek için gelen hocalar vardı. Bu gezi, kolay kolay herkese nasip olmayacak bir kültür turu. Ben zaten kendimi “gezgin” olarak tanımlıyorum. Hem fotoğraf çekiyorum, hem de gittiğim yerlerle ilgili kitaplar yayınlıyorum. Gezinin rotası da heyecan vericiydi. İstanbul’dan yola çıktık. Cenova, Napoli, Palermo, Tunus, Palma de Mallorca, Barselona, Atina ve en son İskenderiye’ye ulaştık. Gezi iki hafta sürdü. Her anı yaşanmaya değerdi.
Akdeniz’i plansız gezmekle, Piri Reis’in izinde gitmek arasındaki fark nedir?
- Esas seyahat, alıp başını gitmektir. Haritasız, yalnız sokaklara girmek, hikayeler bulmaktır. Ama bu başka bir şeydi. Piri Reis gibi bugünün coğrafyacılarının bile ilgisini çeken bir haritacının izinde yolculuk heyecan verici. İlk onun keşfettiği yerleri, yeniden görmek; onun rotasından ilerlemek... O sadece bir haritacı değildi. Gittiği yerleri inceleyip, sosyolojik ekolojik gözlemler de yapmış. Onun keşfettiği Akdeniz’den hiçbir iz kalmamış. Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim. O zamanların Akdeniz limanlarının önemi bugün hâlâ sürüyor. Ticaretin kalbi limanlarda atıyor, buna turizm eklenmiş. Piri Reis’in çağında limanlarda zenciler işçiydi, bugün de işçi. O zamanlar köleydiler, şimdi işportacı.
ÜÇ DİLDE AYNI ŞARKI
Daha önce Akdeniz’in hangi bölgelerini gezmiştiniz?
- Birkaç Akdeniz turu yaptım. Özellikle doğusunu iyi bilirim ve çok severim. Ben bir Doğu aşığıyım. Bu gezide, coğrafyadaki birkaç yüz kilometrelik farkın medeniyetlerin yapısını nasıl değiştiği açıkça ortaya çıktı. Doğu batı, kuzey güney farkı hemen hissediliyordu. Buraları çok iyi bildiğim için, şaşırmadım.
Gezi programında birçok etkinlik de vardı. En keyif aldığınız etkinlik neydi?
- Atina’dan İskenderiye’ye giderken limanlardan gezgin çalgıcıları topladık. Geze geze şarkılar söylediler. Çok keyifliydi. İskenderiye’ye ulaştığımızda muazzam bir mimarinin içinde Yunan, Türk ve Arap müzisyenler mükemmel bir konser verdi. Mesela “Ada sahillerinde bekliyorum” üç dilin ortak şarkısıymış. Üç dilde söylendi, enfesti.
En beğendiğiniz yer neresiydi?
- Seyyahların yanıtlaması zor bir sorudur bu. Her yerden başka bir güzellik çıkarabilirsin. Ama ben bir Doğu aşığı olarak Tunus ve İskenderiye’ye bayılıyorum. Mesela Cenova’da kaydadeğer bir mimari yapı yok. Bir cadde var, İstanbul’daki Galata’ya inen Bankalar Caddesi’nin mimarisine çok benziyor. Zaten UNESCO koruması altında. Ama İskenderiye’de bu caddelerden 100 tane var. İskenderiye’de taş toprak sanat, tarih. Ancak, korumayı bilmiyorlar.
Peki özel olarak etkilendiğiniz bir mekan var mı?
- Olmaz mı? İskenderiye’de Kristal Kafe var. Ayvalık Cunda’daki kafelere benziyor. Genç yazar, müzisyenler toplanıp tartışıyor. Oradaki sohbetten çok keyif aldım. İskenderiye’deki plansız yaşam beni çok mutlu etti. Sürprizler daha fazla. Avrupa’nın Akdeniz’inde bu yok.
HİÇ DENİZE GİRMEDİK
Gezdiğiniz yerlerin halkları arasındaki farklılıklar nelerdir?
- Tunus’ta samimiyetsizlik gördüm. Doğal yapıyı bozuyorlar ve umurlarında değil. Kendi kız kardeşlerine, eşlerine denize girmeyi yasaklıyorlar ama turiste kapı sonuna kadar açık. Çünkü turist, para demek. En sıcak halk, Atinalılar. Zaten bizim memleketimiz gibi. Her yerde şarkılar, türküler söyleniyor.
İki hafta gemide yaşam nasıl geçti?
- Biz ilginç bir gruptuk. Sohbet, muhabbet çok keyifliydi. Ama dikkat ettim; hiçbirimiz denize girmedik. Bir ara, yarım saat filan birkaç genç girdi denize hepsi bu. Akdeniz’de denize girmenin Ege’nin bir kıyısında girmekten hiç farkı yok ki. Farklı tecrübe okyanusta yüzmektir, o sonsuzluğu yaşamaktır. Biz gittiğimiz her yerde kahvelerde oturmayı tercih ettik. Bir bölgenin kahvesinden, oradaki sosyolojik yapıyı anlamak mümkün. Doğuya gittikçe, kahvelerdeki kadın oranı gözle görülür şekilde azalıyor.
Sizi en çok heyecanlandıran neydi?
- Tabii ki çektiğim fotoğraflar. Biz gerçek adrenalini, birkaç güzel kare yakalayınca buluyoruz. Olabildiğince öyküleme fotoğraflar yakalamaya çalıştım. Benim Akdeniz’de heyecanlanmam çok zor. Her yer evim gibi. Daha önce defalarca gittim. Bir de deniz yolculuğu, beni kara yolculuğundan daha az heyecanlandırır. Karada daha özgürsünüz, istediğiniz yere girip çıkabilirsiniz. Sırt çantanı alıp yola çıkmak, bizler için heyecan verici.
EN SEVDİĞİ 5 YER
İsfahan, Katmandu, Kalküta, İskenderiye, Yezt
SEYAHATTE NE OKUR
Seyahat rehberi, yerel edebiyat
NE YER NE İÇER
Hijyenik sokak lezzetleri
NEREDE KALIR
Pansiyon
KİMİNLE SEYAHAT EDER
Tek başına
ÇANTASININ VAZGEÇİLMEZLERİ
Fotoğraf makinesi, not defteri, ilk yardım malzemeleri
NE ALIR
Ucuz kıyafet