Son Güncelleme:
Toplumsal bellek gözardı edildi
Deniz SİPAHİYERYÜZÜNÜN tüm kentleri, tarihsel gelişim içinde toplumların farklılığını somut biçimde ifade ederler.Kentlerin kimliği çok boyutlu ve karmaşık özellikler taşıyor.Uzun bir süreç içinde yoğrulmuş olan toplumlar; mücadeleleri, heyecanları, zevkleri, korkuları, acıları, sevinçleri, özlemleri yani tarihsel birikimleriyle bir kenti meydana getiriyor.İşte İzmir, geçmişiyle olduğu kadar bugünkü yapısıyla da bir kültür şehri olmak için herşeye sahip.Zengin tarihsel mirasın örneklerini bölgenin her köşesinde; toprakta, folklorda, sanat motiflerinde, efsanelerde, inaçlarda, isimlerde görebiliyoruz.Birkaç yüzyıl, belki birkaç bin yıl önce alışveriş yapan insanların çarşılarından alışveriş yapıyor, onların içtiği sulardan içiyor, soludukları havayı solukluyoruz.Böyle bir tarihsel zenginliğe varis olabilmiş dünyada kaç tane şehir sıralayabiliriz.Ne var ki...Kentte yaşayanların büyük bir kısmı tarihsel mirastan haberdar değilse, bu zenginliğe sahip çıkmıyor ve tanıtımına katkı koyamıyorsa kent bilincinden sözetmek mümkün olmuyor.İzmir, tarihsel mirasıyla orantılı olarak belge - bilgi merkezi, kent müzesi, araştırma, kitap, makale ve belgesellere sahip olamadı.Kimliksiz kentleşme, bir yazgı ve yenileşmenin doğal sonucu değil.Dünyanın gelişen, büyüyen ve yenilenen birçok kentinin geçmişine sarıldığını görüyoruz.*BUGÜN Paris, Milano, Venedik, Barcelona gibi şehirlerde kentin hafızası belirli merkezlerde toplanmıştır.Geçmişin birikimlerini yansıtan her türlü materyal derlenerek bu merkezlerde sergilenmektedir.Tarihçiliğin yeni boyutunu oluşturan Avrupa ve ABD'de kurulan ‘‘Şehir Tarih Dernekleri’’, ‘‘Kent Tarihi Araştırma Vakıfları’’, ‘‘Yerel Tarih Grupları’’ ndan İzmir'de hala sözedemiyoruz.Binlerce yıllık geçmişiyle ve gerçekten ilgi çekici tarihiyle; Osmanlı döneminde ulaştığı büyük bir birikim düzeyi, imparatorluğun dünya ekonomisiyle entegre olan birkaç kentinden birisi olması nedeniyle İzmir'e bir bilgi merkezi kazandırılmalıdır.*İZMİR'de toplumsal bellek de gözardı edilmiştir.Sözlü tanıklar aracılığıyla yeniden kazanabilecek olan geçmiş, her geçen gün, her ölümle yokolup gidiyor.Kentin gündelik hayatında; yeme, içme, eğlence kültüründe, siyasette, ticari hayatta, şehirleşmede, eğitimde, medyada, adalette, sporda, sağlıkta, yerel yönetimlerde mütevazi de olsa katkı koymuş tanıkların yorumları kaydedilerek saklanmalıdır.Kentlerin kültürel kimliklerini korumak, geliştirmek ve öğretmek yaşamsal bir zorunluluk.Batı'daki örneklerde olduğu gibi bu ortamı yaratmak yerel yönetimlerin görevidir.