GeriSeyahat Su altında mavi tur
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Su altında mavi tur

Su altında mavi tur

Sıcakların bunalttığı şu günlerde hem deniz üstünde serin bir tatil yapabilir hem de su altı zenginliklerini keşfedebilirsiniz. Haziranın ikinci haftasında Marmaris’in Hisarönü Körfezi’nde dalışlı mavi tura katılan Türkan Turgut, yedi günde toplam 12 dalış yaptı. Derin suların güçlü balığı barakuda, kaya kovuklarının efendisi orfoz ve Kızıldeniz göçmeni papagan balıklarıyla tanıştı. Su altında uçmanın mutluluğunu yaşadı. İzlenimlerini Hürriyet Seyahat okurları için yazdı.

Norveçli maceracı Thor Heyerdahl, Kontiki adını verdiği salıyla, Polinezya«da yaşayanların geçmişte buraya balsa sallarla gelmiş Güney Amerika yerlileri olduğunu kanıtlamak için Pasifik Okyanusu’nda devrim yaratacak bir yolculuğa çıkmıştı.

Biz, 15 dalgıç, Datça ve Marmaris yarımadalarının arasındaki Hisarönü Körfezi’nde yer alan Selimiye Köyü’nden yola çıktık. Eskiden trokipal bir deniz olan, "Tetis’in Çocuğu" ismiyle bilinen Akdeniz«de haziran ayında görebileceğimiz balıkları keşfedecektik.

Bu yolculuk Thor Heyerdahl gibi bir şeyler kanıtlamaya yönelik olmasa da, kafamızdaki soruların cevabını bulduğumuz dalışlı bir mavi tur olduğundan, kendimiz ve hayattaki önceliklerimizle ilgili belki de iç dünyamızda devrim yaratmışızdır.

AHTAPOT TABAKTA MI GÜZEL, DENİZDE Mİ?

Dalışlı mavi tur için, iki tekneyle, Sığ Limanı’na doğru hareket ettik. Biri dalış teknesiydi, diğeri konakladığımız gulet. Teknedeki yaşamla içe içe olması nedeniyle dalış öncesi hazırlıklar eziyet olmaktan çıkmıştı. Bir çan sesi ile dalış teknesindeydik, birkaç dakika sonrasında ise dalışa hazırdık.

İkinci gün Bencik Koyu’nda, dalışlarımızı Robinson Adası’nda yaptık. Duvar dalışı yaptığımız bu yerde sarı sünger mercanlar ve anthias balıkları vardı. Heyecanla başladığımız dalışımızda sadece bu balıkları görmekle yetindik.

Üçüncü gün Selimiye Taşı’nda yaptığımız dalışta baraküda görme zevkini yaşadım. Aktura kayalığında karavidayı seyrettik, bir ahtapot ile de kesiştik. Ahtapot salatasını seven bir kişi olarak bu yakınlaşma benim için iyi olmadı. Kaptanın tuttuğu adını bilmediğimiz bir balığı akşam yemeğinde yerken, tadı palamut ve toriğe benzediği için biz adını "Patorik" koyduk.

Dördüncü gün Kargı Koyu’na doğru hareket ettik. Sabah dalışımızda lahoz ve karagöz balıkları vardı. Yumurta ile beslediğimiz balıklar çevremizi sardığında, artık kendimi sırtında tüpü olan bir dalgıç değil de onlardan biri gibi hissettim. Denizin altında balık gibi olmak, kısa süre de olsa balık beyinli olup işin yoğunluğunu ve stresli İstanbul yaşantısını unutmak ne güzel.
/images/100/0x0/55eb22aef018fbb8f8ad82e1

KAYALIKTA ORFOZLA SÜRPRİZ BULUŞMA

Akşam üzeri Datça’ya doğru hareket ettik. Can Yücel, Datça«dan "dünyanın en büyük açık hava tımarhanesi" diye bahsetse de bizler kesinlikle buranın bir sanatoryum olduğu kanaatine vardık. Temiz havasıyla insanları tedavi ediyor. Akşam, begonvillerin süslediği Rum mimarisinin izlerini taşıyan dar Datça sokaklarında yürüyüş yaptık. Böylece denizden karaya ilk geçişimizi yapmış olduk. Yürürken anladım ki, kesinlikle denizlerde yaşamalıyım.

Beşinci gün dalışımızı sabah kahvaltısından önce Kargı civarında yaptık. Bu bölgede yanımızda getirdiğimiz ekmeklerle balıkları beslerken yandaki kayada sanki randevu vermişim gibi beni bekleyen bir orfoz gördüm. Elimde kalan son ekmek ile onu besledim ve bu dalışta, daha önce görmekte zorlandığım orfozu bile beslemiş oldum ya, deymeyin keyfime. Aynı bölgedeki ikinci dalışımızdan önce rehberim Alpay«a su altında uçmak istediğimi söyledim. Beni aniden derinleşen bir bölgeye götürüp "uç" dediğinde, boşlukta asılı kalmak müthişti. Beni sarhoş etti. Sarhoşluğa son verip devam eden dalışta lipsoz ve sarı karabaş gördüm.

Altıncı gün, Bozburun’dan Çanak Limanı’na bir saatlik bir yolculuktan sonra vardık. Dalış teknesiyle Apostol Feneri’ne hareket ettik. Geçmişte bu bölgede dalış yapan arkadaşlarımızdan, fenerin methini çok duymuştuk. Birbirinden güzel balıkları merak ediyorduk. Beş gün boyunca bu bölgeye varışımızı büyük bir heyecanla beklemiştik. Fakat dalışta hiçbirine rastlamadık. Hayal kırıklığına uğradık. "Bir sonraki sefere" diyerek bulunduğumuz yerden ayrıldık.

GECE DALIŞI TOMBALA GİBİDİR NEYLE KARŞILAŞACAĞINIZ BİLİNMEZ

Çanak Limanı’nda gece dalışı yapıldı. Gece dalışı sürprizlerle doludur. Tombala çekerken kolunuzu torbanın içine daldırmak gibidir. Vücudunuzu siyah suyun içine atarsınız ve karşınıza neyin çıkacağını bilmezsiniz. Dalış yapanlara tombaladan kalamarın dansı ve kamuflaj yapmaya çalışan bir ahtapot çıkmış. Bizler ise bu güzellikleri Taci Hoca’nın çekimlerini seyrederek yaşadık.

Ertesi gün, turun son dalışları için Suçlu Adası’na hareket ettik. Bu bölgedeki dalışta dil balığı ve Kızıldeniz’den buraya gelen papağan balığını gördüm. Süveyş Kanalı’ndan geçen büyük gemiler sayesinde Kızıldeniz’in zenginliğinin bir kısmını burada görebiliyoruz: Trompet balığı, papağan balığı, temizlikçi karidesler, tüy yıldızı gibi...

Yedi gün boyunca denizdeydik. 12 dalış yaparak Hisarönü Körfezi’ndeki dalışlı mavi turumuzu tamamladık. Akdeniz«in kokusu, manzarası ve mavisi bizleri bu güzelliklerle bütünleştirdi. Bu dalış turu benim için eğitici oldu. Daha önce görmediğim balıkları tanıdım, isimlerini öğrendim. Artık gördüğüm balıkları tarif etmek yerine, isimlerini söyleyip arkadaşlarla heyecanımı paylaşabiliyorum. "Yazın sıcaklığında ne yapsak" diye düşünüyorsanız, kuzeyden esen rutubetsiz rüzgar sayesinde çok rahat geçirebileceğiniz bir dalışlı mavi tur öneriyorum. Tur fiyatları, yiyecekler, konaklama ve dalış bedelleri dahil olmak üzere 500 Euro civarında.
False