Seyahat etme isteği uyandıracak kitaplar
Kitap okurken hayal dünyamızda bir yolculuğa çıkarız. Okuduğumuz kitabın karakterinin hayatına konuk olur, onun yürüdüğü yolları yürür ve gezdiği yerleri görürüz. Evimizin en güzel köşesinde kitabımızı okurken aslında dünyayı gezeriz ve yolculuğumuz asla bitmesin isteriz. Kitabı bitirip kütüphaneye koyduktan sonra da okurken gezdiğimiz yerleri yerinde görmek için seyahat planları yaparız. Gelin hep beraber içinizde seyahat etme isteği uyandıracak kitaplara bakalım.
Suç ve Ceza – Dostoyevski
Dostoyevski, St. Petersburg’u Raskolnikov’un hem fiziksel hem de psikolojik gelişiminde ve eylemlerinde belirleyici bir unsur olarak anlatıyor aslında. Yani Raskolnikov’un her bir hareketini “Acaba birazdan ne olacak?” diye okurken şehrin ona neler hissettirdiğini ve hareketlerini nasıl yönlendirdiğini görüyoruz. Tabii St. Petersburg’un karakterin üzerindeki etkisini okuyunca da insan bir gezip görmek istiyor bu şehri. St. Petersburg’a gittiğinizde gezinize Dostoyevski’nin ölümünden önceki 3 yıl boyunca yaşadığı eve kurulan Dostoyevski Müzesi’nden başlamanızı öneririz.
Masumiyet Müzesi – Orhan Pamuk
Orhan Pamuk, Füsun ve Kemal’in aşkını 1970’li yılların İstanbul’unda anlatırken kendimizi Nişantaşı ve Çukurcuma’da karakterlerle birlikte dolaşırken buluyoruz. Şanzelize Butik, Merhamet Apartmanı ve Huzur Lokantası’nda Füsun’la Kemal’i uzaktan izliyoruz. Onların aşkına Pamuk’un kaleminden dökülen kelimeler sayesinde şahit olduktan sonra insanın bir Nişantaşı turu yapası geliyor. Ardında ver elini Masumiyet Müzesi. İçeri adımınızı attığınız an romanın kahramanı siz oluyorsunuz. Eğer kitabı okumadıysanız ve müzeye ilk defa gideceksiniz, önce kitabı satın alın çünkü romanın içinde bulunan tek seferlik bir giriş bileti bulunuyor.
Dublinliler – James Joyce
İrlandalı yazar James Joyce’un her kitabında Dublin önemli bir yere sahip. Hatta Dublin başlı başına bir karakter olarak her romanında rol oynuyor desek yanlış olmaz. Ancak Dublin’de yaşayan insanların hikayelerine değindiği Dublinliler, Dublin’in sosyokültürel haritası. Her kesimden insanın Dublin’de rutin ve sıradan sayılabilecek hayatlarını okuduktan sonra Dublin’e gidip oranın yerlisi olmak isteyeceksiniz. Dublin gezinize şehrin 13 kilometre güneyinde yer alan James Joyce Kulesi ve Müzesi’yle başlamanızı öneririz.
Puslu Kıtalar Atlası – İhsan Oktay Anar
İhsan Oktay Anar, Puslu Kıtalar Atlası’nda bizi fantastik bir İstanbul’la tanıştırıyor. Türk Edebiyatı’na farklı bir soluk katan romanda Osmanlı Dönemi’nin İstanbul’u bambaşka bir kimliğe bürünüp sizi büyülüyor. Kitabı okurken Galata’da dolaşıyor, Balat’ta soluklanıyor ve Karaköy’de kaybolup gidiyorsunuz. Betimlemeler o kadar gerçekçi ki kitap okuduğunuzu unutup ayaklarınızın altında taşlı yolları, kulağınızda martı seslerini hissediyorsunuz. Tabii Puslu Kıtalar Atlası’ndaki İstanbul modern bir hale büründü ama kitabı okuduktan sonra Galata, Balat ve Karaköy’e farklı bir gözle bakıyor insan.
Beyoğlu’nun En Güzel Abisi – Ahmet Ümit
Tarlabaşı’nın arka sokaklarında işlenen bir cinayeti konu alan Beyoğlu’nun En Güzel Abisi, aslında Beyoğlu’nun ihtişamının yitip gidişini anlatıyor. Şişli’deki evinden Taksim’deki ofisine giderken gözlemlediği insanları ve yerleri anlatan Ahmet Ümit, Tarlabaşı’nın terk edilmeye bırakıldığını ve buna dikkat çekilmesi gerektiğinin mesajını veriyor. Çok günümüzde geçen bir roman olduğu için bizlerin de sık sık gördüğü bir manzarayı anlatıyor roman. Yani okurken kendimizi o sokaklarda hissetmemiz zor olmuyor. Kitabı bitirdikten sonra ise Beyoğlu turları farklı bir anlam kazanacak.
Simyacı – Paulo Coelho
Endülüslü çoban Santiago’nun İspanya’dan Mısır’a uzanan hikayesini anlatırken hayallerinin peşine düşmenin önemini anlatıyor aslında Paulo Coelho. Bir yolculuk anlatıyor evet ama mesajıyla da seyahat severleri derinden etkiliyor. Tutkunun, hayallerin, gönlünün peşinden gitmeyi aşıladığından büyük hayalleri olan seyahat tutkunları için bir başucu kitabı niteliğini kazanıyor. Santiago’nun zorluklara rağmen, Tarifa’ya oradan Fas’a ve sonrasında gitmeyi arzuladığı Mısır Piramitleri’ne ulaşması bize de eğer istersek hayallerimize ulaşacağımızı gösteriyor. Oturduğumuz yerden kalkıp Mısır Piramitleri’ne uzanan bir yolculuğa çıkma isteğiyle dolduruyor içimizi.
Uzun Beyaz Bulut Gelibolu – Buket Uzuner
Çanakkale Savaşı’ndan tam 85 yıl sonra savaşın gerçekleştiği topraklarda karşılaşan iki kadının hikayesi üzerinden savaşı tekrar anlatıyor Buket Uzuner. Dedesini aramaya gelen Yeni Zelandalı kadının, Türk bir nineyle arasındaki büyük sırrı açığa çıkarırken Çanakkale’nin ülkemizin en tarihi şehirlerinden biri olduğunu vurguluyor aslında. Çanakkale’ye gitmiş olsanız bile bu kitabı okurken tekrar Çanakkale’ye gitmek isteyeceksiniz. Hatta kitabı bitirmeden önce gidip bizzat yerinde bu kitabı bitirmek de güzel fikir.
Kaynak: Enuygun