İstisnalar Kahire’yi bozmaz

Bozmaz ama her manada: Hem iyi hem kötü. Çünkü kadimlikte olduğu kadar çelişkide de İstanbul’la yarışır bu şehir. Bugün ilk elden Mısır’la ilgili yanlış bilgileri temizleyelim, sonra peyderpey diğer anlatacaklarımı koyarım küçük küçük. Önce yalanlar...

Haberin Devamı

◊ Şehre iner inmez sizi karşılayan ağır bir koku olduğu yalanı... Belki yazın vardır ama aralıkta yok en azından. Fakat doğrudur, yemeklerde palmiye yağı kullanıyorlar. Tahmin edersiniz ki Hindistan cevizi çalmıyor burnunuza.

İstisnalar Kahire’yi bozmaz

Kimse mi toz almamış?

◊ Bütün binaların sapsarı ve çok bakımsız olduğu yalanı...

Evet, böyle çok bina var. Bakımsız, boyasız, eskimiş... O bahsedilen sarılık da çöl fırtınalarından geliyormuş. Kahire için “yüzyıllardır tozu alınmamış gibi” deseniz cukkk. Yeni yapılanlara da bitmeden yerleşip yıllarca inşaat görünümünde oturuyorlar.

Bina bitmemiş olursa emlak vergisinden yırtıyorlarmış. Ama Kahire sadece bu değil. Mesela çok gösterişli, kolonyal yapılar serpişmiş aşırı geniş caddelerin sağına soluna. Muhtemelen İngiliz sömürgesi döneminden kalma. Nil Nehri boyunca 50 katlı gökdelenler de yükseliyor.

Haberin Devamı

Kiralık yelkenli bir filikayla bunları seyredebilirsiniz. Adı felukka. Boğaz turu gibi. Nil Nehri, Boğaz’dan ince, Adana’nın ortasından geçen Seyhan gibi.

İstisnalar Kahire’yi bozmaz

Türkleri sevmiyorlar mı?

◊ Her yerin çöp olduğu, biriken çöpleri oldukları yerde, mesela otelin yanında yaktıkları yalanı...

Her şehir gibi hem temiz hem de hijyenik olmayan yerleri var. Altını üstüne getirdim, çöp yakıldığını falan görmedim.

◊ Türkleri sevmedikleri yalanı... Yok öyle bir şey. Belki yönetici kısmında, elit tayfasında olabilir ama sokakta Türk’e ekstra sempati bile var. Türk olduğunuzu anladıkları anda “Yavaş yavaş, Hasan Şaş” diye yapıştırıyorlar. Hasan Şaş mı kaldı diyecektim, meğer meşhur, erotik bir filmin repliğiymiş.

Eksik mi kazıkladım?

◊ Misafirperver oldukları yalanı... Evlerinde nasıldırlar bilmem ama memleketlerine gelen ziyaretçiler konusunda korkunçlar. Sürekli yalan, sürekli kazıklamaya çalışma, durduk yere “bahşiş” isteme.

Haberin Devamı

Bizde de seyyarlar, hanutçular turistleri darlıyor ya... Meğer biz pamuklara sarıp sarmalıyormuşuz gelenleri.

Böyle bir şey olamaz! Daha havaalanında başlıyor. Tuvalette ellerinizi kurulayacaksınız. Adamın biri peçetelikten iki kâğıt koparıp size veriyor. Ne zarafet değil mi? Ama sonra bu yaptığı iş için “bahşiş” talep ediyor...

Taksilerin çoğunda Kuran okunuyor. Arkadaş, 1 liralık mesafeye 20 lira çekme en azından. Yahut haram yerken radyoyu kapat bari.

Anlaştığınız fiyattan yarı yolda cayan da var. “Ben bunu eksik kazıkladım galiba” diye düşünüyorlar herhalde.

Bir ara başımın çok ağrıdığını hissettim. Önce deli gibi bastıkları kornalardan sandım. Meğer sürekli dolandırılacağım diye aportta olmaktanmış.

Haberin Devamı

“Sana hediyem” diyor, bir şey tutuşturuyor eline, sonra para istiyor...

Gitmiyor, yapışıyor, kafeye giriyorsunuz, karşıda çıkmanızı bekliyor.

En yaşlısı da en küçüğü de. Neyse ki adım başı polis mevcut ve çok korkuyorlar.

YARIN: FİRAVUNUN SUÇU NEYDİ?

 

Yazarın Tüm Yazıları