Rodos’ta Marco ile neden namaz kıldım?
Rodos’ta eskiden beri açık olan İbrahim Paşa Cami ve yeni ibadete açılan Sultan Süleyman Camisi var. İki bayramdır bayram namazını iki ayrı camide kılıyorum. Son gidişimde İtalyan dostum Marco de Grazia da ezan sesinden etkilendi. Arkamda namaza durdu.
Güneş tanrısı ‘Helios’, ‘Rodos’ adında bir periye âşık olur. Güneş ışığı sarı saçları, güneş ısısı beyaz ve gül kokulu tenli bu küçük papatya peri kızı, Helios’a yedi altın sarısı bebe doğurur. Bebeler adaya yayılırlar ve yedi şehir kurarlar. Anadolu’ya sadece 18 kilometre uzakta bulunan bu dev ada, bitki örtüsü, gülleri, kelebekleri, meyveleri ve mis kokulu balları ile diğerlerinden farklıdır. Bazılarının kalınlığı neredeyse 20 metreyi bulan üç sıra (kendim adımladım) sur ve aralarında hendekleriyle aşılması hayli zor bir kaleyle çevrili eski Rodos şehri.
Şimdilerde doldurulmuş ve yeşil bahçe olmuş iki sur arası hendekte çimlere uzandım ve yanımda taşıdığım kitaplardan hafızamı tazeledim.
1522’de genç Sultan Süleyman Doğu Akdeniz’de bir çıban başı olan Rodos’u temizlemeye karar verir. İkinci vezir Çoban Mustafa Paşa’yı görevlendirir. 300 gemi ve 400 nakliye gemisiyle Rodos kuşatılır. Ancak beklenilen zafer kolay değildir. Aylar geçer, binlerce şehit ama sonuç yok. Nihayet Süleyman Muğla üzerinden kara yoluyla Marmaris’e gelir ve kumandayı ele alır. Burada lağımcılar devreye girer. Toplarla imhası zor olan kalın surlar ancak yeraltından lağımcılar tarafından kazılan tünellerle çökertilecektir. Türkler ise bu işte dünya ustaları. İki mektup gidiyor kaleye. Birincisi çok ağır, benim bile tüylerim ürperdi bir kitapta okurken...
BİRİNCİ MEKTUPTAN...
“İnançlı tebaamıza yönelik süregiden soygunlar ve devletimize yönelik hakaretleriniz, bize Rodos Adası’nı ve kalesini teslim etmenizi istemekten başka çare bırakmıyor. Eğer buna uyarsanız yedi kat göğü ve yeri yaratan Allah, altı ve yirmi bin peygamber ve göklerden gelen Hz. Muhammed ve dört halife adına yemin ederiz ki; adadan serbestçe göçmenize müsaade edilecek ve orada kalmak isteyenlerin kılına zarar gelmeyecektir. Lakin emirlerimize derhal itimat gösterilmezse, hepiniz korkunç kılıcımızla paramparça edileceksiniz ve Rodos’un kuleleri, kalesi ve surları yer ile yeksan edilecek. Kalenizi ayağımın altındaki yeni biçilmiş çimler boyuna getireceğim.”
Kaleyi savunanlar Avrupa’nın en yürekli şövalyeleri ve yaşlı kurt kumandanları, Üstad-ı Azam (Grand Master Philippe Villiers de L’Isle-Adam) bu ilk mektuba pek yüz vermez. Kış gelmiş ve artık ordu yorgun. Nihayet lağımcılar tarafından açılan büyük gedikten içeri hücumdan evvel, Osmanlı usulü son bir şans daha veriliyor ve ikinci bir mektup gidiyor. Şövalyeler daha ağırca olan şartları kabul ediyor. Şöyle ki: Bu çok kanlı savaşın sonunda, Süleyman şövalyelerin silahlarını ve halklarını alarak (ki sonradan çok pişman olacak), Cem Sultan’ın oğlu ve torunları hariç, gitmelerine izin veriyor.
Çember, Osmanlı Donanması sabahın erken saatinde aralanmış. Türklerden ödünç alınan dört gemiyle şövalyeler yavaşça hürriyetlerine süzülürken genç Süleyman, beyaz sakalı beline kadar inen şövalyeyi dimdik geminin pruvasında görünce, “Yürekli ihtiyarmış” demiş.
Hıristiyanlığa geçen Cem Sultan’ın oğlu Sultan Murat ve oğullarını derhal boğdurulmuş. Bugün bile hâlâ, bir kısmı düzmece olan, Cem Sultan soyundan gelip Osmanlı Hanedanı’na mensup olduğunu söyleyen Avrupalılar mevcut ama ‘tanassur’ ettikleri (Hıristiyanlık’ı seçtikleri) için artık Hanedan’dan sayılmıyorlar.
HAFIZ MUSTAFA'NIN NEFİS EZANI
Rodos kuşatmasını detaylı olarak yazarım ilerde. Birçok kaynaktan okudum, müthiş hikâye. İki bayramdır iki ayrı camide bayram namazını Rodos’ta kılıyorum onu yazayım. Vezir-i azam İbrahim Paşa, 1541’de Mısır seferine çıkar. Paşa yolda Rodos’ta biraz mola verecek ve Sultan fermanı ile iki cami inşa ettirecektir. Rodos’ta eskiden beri açık olan İbrahim Paşa Cami ve yeni ibadete açılan Sultan Süleyman cami. Ben bu iki camide de bayram ve cuma namazları kıldım. İlki Italyan dostum Marco de Grazia ile çıktığım yelken macerasında İbrahim Paşa Camii’nde cuma namazı. Az cemaatla kılınan namazda ezan, caminin içinde canlı sesle okunuyor ve nihayet hoparlörün o mekanik sesi dışında, Hafız Mustafa’dan mikrofonsuz, Allah’ın verdiği ses ile nefis bir ezan dinleme keyfine varıyoruz. Marco, ezanı öylesine gönlüne sokuyor ki arkasından benimle namaza duruyor.
45 DAKİKADA RODOS'A CAMİYE
Geçen bayramın birinci gün sabah 5:30’da Bozburun’dan hareketle 45 dakikada çok süratli bir tekneyle Rodos’a yanaştık. Yeni restore olan Süleymaniye Camisi’nde bayram namazına yetiştik. Namazdan sonra cami avlusunda lokum ve meyve suyu dağıtıldı ve küçükler büyüklerin ellerinden öptü. İkinci bayramlaşmaysa hâlâ bir Türk Vakfı olan ve Türkiye dışındaki en bakımlı vakıf binalarına sahip olan Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi’nde, babayiğit konsolosumuz ve vakıf başkanı Cengiz Argeşo ile birlikte adanın ileri gelen Türk asıllı halkıyla bayramlaştık. Küçük Rodos’luların elimi öpmelerini hâlâ unutamıyorum. Çok yakında başka bir yazımda, Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi’ni, Fethi Paşa Vakfı’nı, el yazması Kuran’ın başından geçenleri ve çok yakında açılacak olan saat kulesini anlatacağım...