Ordu’nun konakları hayata dönüyor
“Gezilecek değil, kalınacak şehir” sloganıyla öne çıkan Ordu son yıllarda büyük kentlerden emeklileri çekmeye başladı. Turizmde yeni bir hamleye girişen şehrin Boztepe’sinde yeni seyir terasları oluşturuldu, Tarlabaşı Mahallesi’ndeki 11 tarihi konak restore ediliyor.
Büyük kentlerin betonlaşması, gürültüsü ve stres ortamından bir nebze de uzakta kalmak için oksijen yurdu Doğu Karadeniz’in incisi Ordu’ya ulaşmak yaşam değişikliği yaşatıyor.
“Geçilecek değil, kalınacak şehir” sloganı yaygınlaştıkça, büyük kentlerden emekli göçü artıyor. Yemyeşil yaylalar, masmavi deniz ve özgün yemek kültürüyle kucaklaşan konuklar kendilerini geriye dönmemek üzere Ordu’ya bağlıyor. Doğayla kültürün birleştiği nokta Ordu, doğuda Giresun batıda Samsun, güneyde Sivas ve kuzeyde Tokat Karadeniz ile çevrili. Yüzölçümü 6 bin kilometrekareyi bulan ilin 18 ilçesi, 65 belediyesi, 508 köyü var.
Ordu’yu Akçaova, Ilıca, Elekçi, Curi, Ceviz, Akçay ve Bolaman Irmakları derin vadilerle bölüyor. Meydana gelen dik ve kesik tepeler bölgenin en önemli tarım ürünü olan fındık için elverişli toprak yaratıyor.
PANORAMİK MANZARAYA BOZTEPE’DEN BAKIN
Yöre halkının birinci geçim kaynağı fındık. İl, dünya fındık rekoltesinin yüzde 25’ini üretiyor. Evlerin ısıtılmasından, yemek kültürüne kadar günlük yaşamın her alanında fındığın önemli yeri var. Hatta halkın yaşam takvimini belirliyor. Ağustosun ikinci haftasından itibaren hasat başlıyor. Bahçeden toplanan, birli, beşli taneler halindeki fındık, yani “çotanak” yeşil dış kabuğundan arındırılıp fabrikalara satılıyor. Çiftçiler önemli bir gelir elde ediyor. Nişanlar, düğünler yapılıyor.
Fabrikalardan çıkan fındık kabukları yöre halkının kışlık yakacağını oluşturuyor. Kış başında bahçelerde yapılan budamada kesilen yaşlı dallar da ikinci bir ısınma kaynağı meydana getiriyor.
Mayıstan ekimde Çambaşı, Yeşilce-Topçam, Perşembe, Keyfalan, Akkırık, Avara, Taşçukur, Keşalan, Akkuş-Ardın, Kumru, Ericek, Düzoba yaylalarında süren yaylacılık Türkiye’nin ikinci bal deposunu oluştururken hayvancılık da ön plana çıkıyor.
Geçen yaz başında Boztepe’ye yapılan yeni teleferik hattı açıldı. 2350 metrelik hatla ulaşılan 450 metre yüksekliğindeki tepede yeni panoramik seyir noktaları oluşturuldu.
116 YILLIK HÜSEYİN EFENDİ KONAĞI
Belediyenin 2007’de çıkardığı envantere göre ildeki 143 tarihi evin 52’si Zaferimilli Mahallesi’nde. Bunu Taşbaşı ve Düz Mahalle izliyor. 19’uncu yüzyıl Rum, Ermeni ve Osmanlı mimarisinin hâkim olduğu Taşbaşı’nda bu yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca restorasyon çalışması başlatıldı. Menekşe Sokak ile Sıtkı Can Caddesi’ndeki 11 tarihi ev yeniden hayata döndürülecek.
Geçmişin önemli konaklarından biri de, 1896’da Paşa oğlu Hüseyin Efendi’nin yaptırdığı 625 metrekarelik yapı. Taşları Ünye’den, ahşabı Romanya’dan getirilmiş. İstanbullu ustalarca yapılmış. Zengin taş işçiliğine sahip yapı bugün Ordu Müzesi.
Etnografya Müzesi’nde 254 adet arkeolojik eser 1533 adet etnografik eser, sikke, mühür ve elyazması kitaplar sergileniyor. Osman Paşa’nın yaptırdığı şadırvan, Eski Pazar mevkiindeki Hacı Emiroğulları döneminden hamamlı cami de görülebilecek tarihi eserler arasında. 1853’te Ortodoks Hıristiyanlar’ın yaptırdığı semerdan çatılı 3 sütunlu kilise bugün kültür merkezi.
BEŞ UYGARLIĞIN KÜLTÜR ZENGİNLİĞİ
Hitit tabletlerine göre, Ordu bölgesi MÖ 17’nci yüzyılda Kaşkaların ülkesiydi, Hitit hâkimiyetindeydi. Onlardan sonra bölgeyi Frigler, Kimmerler, Roma ve Bizans yönetti. Kent, 1207-1461 arasında Trabzon Devleti’nin hâkimiyet alanındaydı. Fakat Danişmendoğlu ve Hacı Emiroğulları’nın saldırısıyla Trabzon Devleti zayıfladı. Hacı Emiroğlu Beyliği’nin bölgeye yerleşmeye gelen Türkleri ordu biçiminde örgütlemesi başkentlerine Ordu adının verilmesine neden oldu. Hacı Emiroğlu Beyliği bir süre sonra Osmanlı’ya katıldı. 1461’de bölgeye sefer düzenleyen Fatih Sultan Mehmet, Trabzon Devleti’ni tamamen ortadan kaldırdı. Ordu 1920’ye kadar Trabzon’a bağlı kazaydı. 4 Nisan 1921’de il statüsüne kavuştu.
ÇEVREDE GÖRÜLECEK YERLER
· Çatalpınar’daki göller köyü kalesi, Çaybaşı ilçesindeki gezi parkuru, Çayır Camii, Çayır Çeşme, Kapılı Şelalesi, Tirfil Tepesi gezilmeye değer. · Fatsa’daki Cıngırt Kaya Mezarları, Görei Manastırı’nı gezerken Anadolu tarihinin Ege ve Akdeniz’deki antik kentlerden ibaret olmadığını bir kez daha fark edeceksiniz. Sarmasık Kaplıcaları ilçenin şifa merkezi. 80 dönüm genişliğinde, 15 metre derinliğindeki Gaga Gölü ise bir doğa harikası. · Bolaban Beldesi’ndeki kalenin iç kısmında yer alan 18’inci yüzyıldan kalma çift cumbalı ahşap konak yerel lezzetleri bulabileceğiniz bir restorana dönüştürüldü. · Gölköy’e 17 kilometre uzaklıktaki Ulugöl, 26.5 hektarlık alanıyla bir doğa parkı. · Gürgen Tepe’nin kaya mezarları sizi tarihte yolculuğa çıkaracak. · Perşembe’deki Yason Burnu, en güzel günbatımını seyredebileceğiniz yer. 1868’de yapılan Yason Kilisesi de görülmeye değer. · Coğrafi ve kültürel açıdan Doğu Karadeniz’in başlangıcı kabul edilen Ünye, Yunus Emre’nin ebedi ikametgâhı ve bir başka doğa harikası.