Şermin TERZİ
Son Güncelleme:
Nil olmazsa neden Mısır olmaz gidince anlayacaksınız
Mısır, Antik Çağ’dan günümüze en ihtişamlı eserleri görmek için, gidilmesi gerekli ülkelerin belki de en başında geliyor. Modern Mısır’a baktığınızda, yeniye dair pek bir şey göremeseniz de, eskinin gizemi ve Kızıldeniz’in büyüleyen sualtı dünyası Mısır’a gitmek için önemli sebeplerden. 41 yıldır turizm alanında faaliyet gösteren Tura Turizm’in, yolculuğun bir bölümünü MS Sapphire Gemisiyle yapacağınız Safaga,Akaba, Ürdün, Şarm El Şeyh, Süveyş ve Kahire turu Mısır’ı görmekiçin iyi bir fırsat olabilir.
Tarih kitaplarında Aşağı Mısır, Yukarı Mısır tabirlerini her gördüğümde, soyut kavramlar olarak beynimde uçuşurdu. 6700 km’lik dünyanın en uzun nehri Nil’i ve bu nehrin bir ülkeyi nasıl da ikiye böldüğünü görünce yıllar sonra bu tabirler ancak yerine oturdu.
Nil, genişliği pek de heybetli olmayan hatta baktığınızda diğer tarafını rahatlıkla görebileceğiniz dar ama upuzun bir nehir. Mısır’da tarih boyunca yerleşim yerleri hep nehir boyunca kurulmuş. Zaten o yüzden, yüzyıllardır "Nil hayattır" sözü slogan gibi yerleşmiş. Nil olmazsa Mısır’ın da olmayacağını baştan başa neredeyse çölden ibaret olan ülkeyi gördüğünüzde daha iyi anlıyorsunuz.
Mısır tarih boyunca birbirinden farklı medeniyetler görmüş bir ülke. Antik Mısır, Sezar’ın liderliğindeki Roma İmparatorluğu tarafından MÖ 30 yılında ele geçirildikten sonra MS 7. yüzyılda Arapların egemenliğe geçmiş. 1517 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği, 1882 yılında İngiltere’nin bir kolonisi olması, 1922’de Mısır Krallığı... 30 yıl krallık döneminden sonra, 1952’de cumhuriyet ilan edilmesiyle bugünkü rejimine kavuşmuş.
Mısır’da arabayla yolculuk yaptığınızda, ufukta gördüğünüz kara parçalarını Mısır’a ait zannederken, aslında İsrail ve Filistin olduğunu öğreniyorsunuz. Ülkede şehirler arasında yolculuk oldukça sıkıcı. Sağınız solunuz her yeriniz çölken, çölün ortasında gördüğünüz küçücük bir çalı parçasını bile enteresan bulabiliyorsunuz.
TAPINAK, SUALTI, ALIŞVERİŞ
Mısır’ın antik medeniyetten bugüne dek sağlam kalan ve gerçekten görkemi karşısında afalladığınız Gize Piramitleri, Karnak- Luksor Tapınakları ve Krallar Vadisi turistlerin akın akın ziyaret ettiği yerler.
Mısır denilince elbette akla sadece antik kalıntılar gelmiyor. Mısır’a gidip de Kızıldeniz’deki muhteşem sualtı dünyasını keşfetmezseniz keyfiniz yarım kalmış demektir. Gittiğim yerden alışverişsiz dönmem diyenlerdenseniz, Mısır’da alışveriş için en uygun yer İstanbul’daki Mısır Çarşısı ve Kapalıçarşı’nın biraz daha kaotiği olan Kahire’deki Khan Halil çarşısı.
Mısır’a kadar gitmişken, Tura Turizm’in organizasyonuyla gemiyle yapacağınız kısa bir seyahatle Ürdün’deki Petra kentini görmeden dönmemeniz tavsiye olunur.
KAHİRE Mısır’ın başkenti piramitleri, sfenksi ve müzesiyle meşhur Kahire’yle ilgili bilmeniz gereken belki de ilk şey, akıl almaz korkunçluktaki trafiği. İlk gitmeniz yer Kahire Müzesi. Mısır medeniyetine ait yüzyıllardır yağmalanan onbinlerce eser olmasına rağmen, hálá oldukça zengin eserlere sahip. Sergileme çok başarılı olmasa da eserlerin ihtişamı karşısında ağzınız açık kalıyor. Özellikle Tutankamon’a ait hazineler ve mumyalar müzenin en ilgi çekici parçaları.
ŞARM EL SEYH Akabe limanından gece kalkan gemiyle, sabah erken saatte Şarm El Şeyh’e varıyorsunuz. Mısırdeyince piramitlerden sonra akla ilk gelen yer kuşkusuz dünyanın en önemli dalış merkezi ve Mısır’ın en turistik şehri olan Şarm El Şeyh. Lüks otelleri, muhteşem deniz ürünleri yiyebileceğiniz restoranlarıyla yılın 12 ayı turistin eksik olmadığı bir şehir. Ocak ayında bile 20 dereceyi aşan sıcaklıkta denize girmek mümkün. Şarm El Şeyh’e gitmeyi planlıyorsanız, dünyanın başka hiçbir yerinde göremeyeceğiniz kadar rengarenk balıklarla yüzmek için yanınıza mutlaka palet ve şnorkel alın. Hatta sualtı makineniz varsa valizin bir yerine mutlaka sıkıştırın. Ben yüzmem, dalmam derseniz, o güzelliklerden mahrum olacak değilsiniz ya, altı cam botlarla keyfinize bakabilirsiniz. Şarm El Şeyh’in en ünlü caddesi Naama Bay’daki dükkanlardan mercan almadan dönerseniz sonra dövünürsünüz. Pazarlık yine birinci kural.
PİRAMİTLER Antik dünyanın harikalarından olan ve her birinin 20 ton ağırlığında taşlardan yapıldığı söylenen Gize Piramitleri Keops, Kefren ve Mikarinos, farklı bir dünya sunacak size. En büyüğü olan Keops’un 6 milyon tona yakın bir ağırlığı olduğu iddia ediliyor. Piramitlerin içi oldukça havasız ve karanlık. Klostrofobisi, nefes darlığı, diz ve sırt problemleri olanlara içini gezmeleri önerilmiyor.
LUKSOR Mısır’ın Kahire’den sonra ikinci büyük şehri. Luksor ve Karnak tapınaklarını ve Krallar Vadisi’ni ziyaret ettikten sonraki durağınız 21 metre yükseklikteki III. Amenofis’in muhteşem büyüklükteki çift heykeli Colossi Memnon’ olmalı. Bereket Tanrısı Amon Ra’ya ithafen yapılan Luksor Tapınağı, MÖ 15. yüzyılda III. Amenofis tarafından yaptırılmış ve Tutankamon tarafından tamamlanmış. Daha sonra II. Ramses, Büyük İskender tarafından yeni tapınaklar eklenerek daha da ihtişamlı bir hále getirilmiş. Luksor aynı zamanda Mısır’da içinde cami bulunan tek tapınak.
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN!
Türkiye’yi yeteri kadar hijyen bulmuyorsanız, Mısır’dan döndükten sonra bu fikrinizi yeniden gözden geçireceğinize eminim. Mümkünse açıkta su içmeyin, bilmediğiniz lokantalarda yemek yemeyin. Gireceğiniz havuzun temizlenmiş olduğundan emin olun.
Pazarlığa şerbetli bir millet olarak, Mısır’daki esnafın pazarlık hilelerine düşmeyin. Satın alacağınız bir şey için meselá 50 Mısır Poundu istiyorlarsa direkt 5 pound veririm deyin. Tamam deyip elinize tutuşturacaklardır.
Mısır’da Türk olduğunuzu öğrendiklerinde istisnasız herkes, "Yavaş yavaş Hasan Şaş" cümlesini kuracaktır. "Aaa Hasan Şaş’ı tanıyorlar" diyerek havaya girmeyin, rivayete göre bu klişe söz, bir porno film repliği.
Sahte papirüs almayın. Sokakta satılanların hepsi muz kabuğundan yapılıyor. Gerçek papirüsler ise sadece papirüs enstitülerinde ve sertifikalı dükkanda satılıyor.
Nil, genişliği pek de heybetli olmayan hatta baktığınızda diğer tarafını rahatlıkla görebileceğiniz dar ama upuzun bir nehir. Mısır’da tarih boyunca yerleşim yerleri hep nehir boyunca kurulmuş. Zaten o yüzden, yüzyıllardır "Nil hayattır" sözü slogan gibi yerleşmiş. Nil olmazsa Mısır’ın da olmayacağını baştan başa neredeyse çölden ibaret olan ülkeyi gördüğünüzde daha iyi anlıyorsunuz.
Mısır tarih boyunca birbirinden farklı medeniyetler görmüş bir ülke. Antik Mısır, Sezar’ın liderliğindeki Roma İmparatorluğu tarafından MÖ 30 yılında ele geçirildikten sonra MS 7. yüzyılda Arapların egemenliğe geçmiş. 1517 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği, 1882 yılında İngiltere’nin bir kolonisi olması, 1922’de Mısır Krallığı... 30 yıl krallık döneminden sonra, 1952’de cumhuriyet ilan edilmesiyle bugünkü rejimine kavuşmuş.
Mısır’da arabayla yolculuk yaptığınızda, ufukta gördüğünüz kara parçalarını Mısır’a ait zannederken, aslında İsrail ve Filistin olduğunu öğreniyorsunuz. Ülkede şehirler arasında yolculuk oldukça sıkıcı. Sağınız solunuz her yeriniz çölken, çölün ortasında gördüğünüz küçücük bir çalı parçasını bile enteresan bulabiliyorsunuz.
TAPINAK, SUALTI, ALIŞVERİŞ
Mısır’ın antik medeniyetten bugüne dek sağlam kalan ve gerçekten görkemi karşısında afalladığınız Gize Piramitleri, Karnak- Luksor Tapınakları ve Krallar Vadisi turistlerin akın akın ziyaret ettiği yerler.
Mısır denilince elbette akla sadece antik kalıntılar gelmiyor. Mısır’a gidip de Kızıldeniz’deki muhteşem sualtı dünyasını keşfetmezseniz keyfiniz yarım kalmış demektir. Gittiğim yerden alışverişsiz dönmem diyenlerdenseniz, Mısır’da alışveriş için en uygun yer İstanbul’daki Mısır Çarşısı ve Kapalıçarşı’nın biraz daha kaotiği olan Kahire’deki Khan Halil çarşısı.
Mısır’a kadar gitmişken, Tura Turizm’in organizasyonuyla gemiyle yapacağınız kısa bir seyahatle Ürdün’deki Petra kentini görmeden dönmemeniz tavsiye olunur.
KAHİRE Mısır’ın başkenti piramitleri, sfenksi ve müzesiyle meşhur Kahire’yle ilgili bilmeniz gereken belki de ilk şey, akıl almaz korkunçluktaki trafiği. İlk gitmeniz yer Kahire Müzesi. Mısır medeniyetine ait yüzyıllardır yağmalanan onbinlerce eser olmasına rağmen, hálá oldukça zengin eserlere sahip. Sergileme çok başarılı olmasa da eserlerin ihtişamı karşısında ağzınız açık kalıyor. Özellikle Tutankamon’a ait hazineler ve mumyalar müzenin en ilgi çekici parçaları.
ŞARM EL SEYH Akabe limanından gece kalkan gemiyle, sabah erken saatte Şarm El Şeyh’e varıyorsunuz. Mısırdeyince piramitlerden sonra akla ilk gelen yer kuşkusuz dünyanın en önemli dalış merkezi ve Mısır’ın en turistik şehri olan Şarm El Şeyh. Lüks otelleri, muhteşem deniz ürünleri yiyebileceğiniz restoranlarıyla yılın 12 ayı turistin eksik olmadığı bir şehir. Ocak ayında bile 20 dereceyi aşan sıcaklıkta denize girmek mümkün. Şarm El Şeyh’e gitmeyi planlıyorsanız, dünyanın başka hiçbir yerinde göremeyeceğiniz kadar rengarenk balıklarla yüzmek için yanınıza mutlaka palet ve şnorkel alın. Hatta sualtı makineniz varsa valizin bir yerine mutlaka sıkıştırın. Ben yüzmem, dalmam derseniz, o güzelliklerden mahrum olacak değilsiniz ya, altı cam botlarla keyfinize bakabilirsiniz. Şarm El Şeyh’in en ünlü caddesi Naama Bay’daki dükkanlardan mercan almadan dönerseniz sonra dövünürsünüz. Pazarlık yine birinci kural.
PİRAMİTLER Antik dünyanın harikalarından olan ve her birinin 20 ton ağırlığında taşlardan yapıldığı söylenen Gize Piramitleri Keops, Kefren ve Mikarinos, farklı bir dünya sunacak size. En büyüğü olan Keops’un 6 milyon tona yakın bir ağırlığı olduğu iddia ediliyor. Piramitlerin içi oldukça havasız ve karanlık. Klostrofobisi, nefes darlığı, diz ve sırt problemleri olanlara içini gezmeleri önerilmiyor.
LUKSOR Mısır’ın Kahire’den sonra ikinci büyük şehri. Luksor ve Karnak tapınaklarını ve Krallar Vadisi’ni ziyaret ettikten sonraki durağınız 21 metre yükseklikteki III. Amenofis’in muhteşem büyüklükteki çift heykeli Colossi Memnon’ olmalı. Bereket Tanrısı Amon Ra’ya ithafen yapılan Luksor Tapınağı, MÖ 15. yüzyılda III. Amenofis tarafından yaptırılmış ve Tutankamon tarafından tamamlanmış. Daha sonra II. Ramses, Büyük İskender tarafından yeni tapınaklar eklenerek daha da ihtişamlı bir hále getirilmiş. Luksor aynı zamanda Mısır’da içinde cami bulunan tek tapınak.
KULAĞINIZA KÜPE OLSUN!
Türkiye’yi yeteri kadar hijyen bulmuyorsanız, Mısır’dan döndükten sonra bu fikrinizi yeniden gözden geçireceğinize eminim. Mümkünse açıkta su içmeyin, bilmediğiniz lokantalarda yemek yemeyin. Gireceğiniz havuzun temizlenmiş olduğundan emin olun.
Pazarlığa şerbetli bir millet olarak, Mısır’daki esnafın pazarlık hilelerine düşmeyin. Satın alacağınız bir şey için meselá 50 Mısır Poundu istiyorlarsa direkt 5 pound veririm deyin. Tamam deyip elinize tutuşturacaklardır.
Mısır’da Türk olduğunuzu öğrendiklerinde istisnasız herkes, "Yavaş yavaş Hasan Şaş" cümlesini kuracaktır. "Aaa Hasan Şaş’ı tanıyorlar" diyerek havaya girmeyin, rivayete göre bu klişe söz, bir porno film repliği.
Sahte papirüs almayın. Sokakta satılanların hepsi muz kabuğundan yapılıyor. Gerçek papirüsler ise sadece papirüs enstitülerinde ve sertifikalı dükkanda satılıyor.