GeriSeyahat NESNELERİN ANLAMSAL YOLCULUĞU Nesnelerin taşıdığı anlamların zamanla değiştiğini Ankara'da salon solcusu tabir edilebilecek bir takım insanların toplandığı
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
NESNELERİN ANLAMSAL YOLCULUĞU Nesnelerin taşıdığı anlamların zamanla değiştiğini Ankara'da salon solcusu tabir edilebilecek bir takım insanların toplandığı

NESNELERİN ANLAMSAL YOLCULUĞU Nesnelerin taşıdığı anlamların zamanla değiştiğini Ankara'da salon solcusu tabir edilebilecek bir takım insanların toplandığı

NESNELERÄ°N ANLAMSAL YOLCULUÄžU Nesnelerin taşıdığı anlamların zamanla deÄŸiÅŸtiÄŸini Ankara'da salon solcusu tabir edilebilecek bir takım insanların toplandığı bir sanat galerisinde bir arkadaşımın dikkatimi çekmesiyle düşünmeye baÅŸladım. Arkadaşım, geçkin ancak geçkin olduÄŸu kadar güzel bir hanımın göğsündeki broÅŸu gösterip, o alımlı nesnenin bir Osmanlı niÅŸanı olduÄŸu söylemiÅŸti. 19. Yüzyıl bir nebze de niÅŸanlar yüzyılıdır. Ä°ktidar çevresindekilere ne zaman ÅŸeref bahÅŸetmek istese göğsüne bir ÅŸeyler iÄŸnelerdi. Åžimdiyse o nesnenin yıllarla beraber taşıdığı anlam da deÄŸiÅŸmiÅŸti. Çünkü ne onu bir göğse takarak ÅŸeref dağıtan bir imparatorluk var artık, ne de niÅŸan asıl sahibinin göğsünde ışıldıyor.O nesne- bu ifade bizi niÅŸandan nasıl da soÄŸutuyor, kendimizi ona karşı nasıl da nesnel hissediyoruz!- belki geçkin güzele paÅŸa dedesinden yadigar veya bir antikacıdan haraç mezat kaldırılmış nadide bir parça. Öyle ya da böyle yine de geçkin güzelin seçkinliÄŸine yaptığı bir vurgu. PaÅŸadededen kaldığını farzedelim. Geçkin güzel seçkin geçmiÅŸine vurgu yapmaktadır. Hadi öbür türlü olduÄŸunu yani nesnenin bir antikacıdan alındığını düşünelim. Güzel hanım o sefer de seçkin zevkine vurgu yapmaktadır. Hangi ortalama Türk kadını kendisine eski bir Osmanlı niÅŸanından bir broÅŸ devÅŸirir ki?Nesnelerin anlamsal yolculuÄŸu üzerine düşünmeyi unutmuÅŸtum ki bir Pazar akÅŸamı gezintisininde meselenin çok güzel ve çok büyük bir örneÄŸi Ä°stanbul'da karşıma çıktı. Servisin oldukça kötü olduÄŸu, bizden bir saat boyunca midyeli pilav getirmeyen garsonu kendisine ihbar etmemizi isteyen bir patronun çalıştırdığı balık lokantasında baÅŸladığımız akÅŸamı Sultanahmet gezintisiyle bitirmek düşüncesiyle Cankurtaranın güzel sokaklarında yürümeye baÅŸladık. Oraları bilenler yolumuzun Sultanahmet cezaevine çıktığını tahmin edebilirler. Cezaevi ÅŸimdi bir otel olmuÅŸtu. Düşündüm. Mimari üzerine. Mimarlar ne kadar tasarlarsalar da mekanlara kimliklerini verenler insanlardı. Öyle ya mahkumlar ve turistler. Gardiyanlar ve komiler. Avlu veya bahçe. Nereden nereye.Meseleye dair son örneÄŸimiz ise Roma'da çıktı karşıma. Santa Maria in Cosmedin Kilisesinin ön cephesinde bulunan koridorun sonunda duvardaki kocaman Aslan figüründen bahsedeceÄŸim. Kileseyi Roma'daki kiliselerden ayıran ön kısmındaki bu figür deÄŸil kuÅŸkusuz. Åžehirdeki tek Grek-katolik kilise olan yapının mütevazi sayılabilecek mimarisini çatısında oldukça yüksek olan çan kulesi farklılaÅŸtırıyor. BahsettiÄŸimiz aslan figürü ise antik Roma döneminden kalma bir kanalizasyon kapağı. Åžimdiyse kilisenin duvarında ilginç bir iÅŸlevi üstleniyor. Ä°nsanlar buraya gelip ellerini aslanın aÄŸzına koyuyorlar. Aslanın yalan söyleyenleri ısırdığına inanılıyor. Bu hoÅŸ OrtaçaÄŸ efsanesinden dolayı bu aslan figürünün adı da "Bocca della Verita" konulmuÅŸ. "Hakikat AÄŸzı" anlamına geliyor. Kiliseyi gezerken bir gelinle damat bizdeki düğünlerdeki gibi yapışkan bir kameranın eÅŸliÄŸinde "Hakikat AÄŸzına" doÄŸru ağır çekim yürüyorlardı. Muhtemeldir kendilerini karşılıklı sadakatleri konusunda sınayacaklardı. Eski Roma'nın kanalizasyon kapağı çoktandır turistlerin ve çiftlerin eÄŸlenceli ziyaret yeri. Hatta kilisenin ziyaretçi sayısındaki bolluÄŸu bu kapaÄŸa borçlu olduÄŸu bile söylenebilir.Nesnelerin anlamsal yolculuÄŸu son derece doÄŸal bir seyir aslında. Çünkü nesne nesnedir neticede. Özne olan insan, onlara nasıl bir anlam verirse onunla yetinmek zorundalar. Benim yaptığım böyle bir kavram uydurmakla egomu tatmin etmekten baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil sayın okur kitlesi. - Size böyle hitap ediyorken nasıl uzağım, ÅŸimdi siz beni nasıl da sevmiyorsunuz!-. Nesneler kuÅŸaklardan kuÅŸaklara kaldıkları sürece bu tür deÄŸiÅŸimlere de uÄŸrayacaklar. GeçmiÅŸi ve geçmiÅŸten kalanları bugün ve kendimiz için devÅŸirmekte üstümüze yok çünkü. Hayır bu son ifade eleÅŸtiri filan deÄŸil. Bu her zaman her yerde böyle olmuÅŸ. Nesneler orada öyle durdukları sürece yitip gidiyorlar. Onlara onları yaÅŸatmak için bir anlam vermek lazım. Ä°nsan bunu yapıyor. İçi boÅŸ evler neden çabucak çöker? Not: Bu soruyu "müzeye çevrilmediklerinden" diye cevaplayan belgesel kafalı arkadaÅŸları kınıyorum.HaKan KAYNAR - 17 Temmuz 2000, Pazartesi Â
False