GeriSeyahat Mavi gezi bir masaldır, söylenmemiş, yazılmamış, çizilmemiş...
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Mavi gezi bir masaldır, söylenmemiş, yazılmamış, çizilmemiş...

Mavi gezi bir masaldır, söylenmemiş, yazılmamış, çizilmemiş...

Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin Ege ve Akdeniz koylarında sezon başladı. Gündüz mavinin tadını çıkarıp, geceleri yıldızlara yarenlik edecek mavi yolcular yeni maceralara yelken açmaya çoktan hazır. Bir yandan doğanın cömertliği, diğer taraftan tarihin zenginliği, mavi yolculuğun en cazip tarafı. Dalın satırlarımıza, bu yazıda denizin keyfi ve ferahlığı var...

Mavinin keyfi ve ferahlığı, aslında çok uzun yıllardır var: 1925 yılında yazdığı bir öyküden dolayı devrin hükümeti, yazar Cevat Şakir’i Bodrum’a sürgüne gönderir. Yazarın cezayı keyfe dönüştürdüğünü gören yöneticiler cezanın kalanını İstanbul’da çekmesine karar verirler ama ceza bittiğinde Cevat Şakir soluğu yeniden Bodrum’da alacaktır. İlçenin eski adından etkilenerek eserlerinde Halikarnas Balıkçısı adını kullanan yazar, Azra Erhat, Sabahattin ve Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi arkadaşlarıyla 1957’de ilk mavi yolcululuğu başlatır. O zamanlar başlangıç noktası Kuşadası’dır ve tekneler çok iptidaidir, insanlar ise bir o kadar mutlu. Uyku tulumlarında yatıp, sabah güneşin ilk selamıyla kalkarlar. Olay sadece gezmek değil, asıl amaç doğanın kucağında gerçekleşen kültürel paylaşımlar, Anadolu’nun zengin tarihi mirasının keşfi ve aydınlararası bir düşünce platformu yaratmaktır. Aradan geçen yıllar işe daha çok renk ve teknoloji katar. Zamanı unutturan, özgürlüğe yelken açtıran mavi yolculuk artık en popüler tatil yollarından biri...

Günümüzde insanlar mavi ile yeşilin buluşmasına tanıklık etmek, gündelik yaşamın stresinden uzaklaşmak için kendilerini güney sahillerimize atıyorlar. İlk başlangıç noktası olan Kuşadası artık popüler değil. Denizin dalgalı olması, balık çiftliklerinin yarattığı kirlilik ve imkanların kısıtlı oluşu mavi yolcuları Bodrum ile Antalya arasına yönlendirmiş.

Mavi yolculuk Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun dizelerine ‘Mavi gezi bir masaldır, söylenmemiş, yazılmamış, çizilmemiş...’ diye dökülmüş. Bilgiler aşağıda; söylenmesi, yazılması ve çizilmesi size kalmış...

BODRUM MARMARİS ARASI

Su üstünde yürüyüş zeytin kokulu uyku

1. Gün:
Bodrum’u erkenden geride bırakıp ünlü türküye adını veren Çökertme’ye gidin. Öğle yemeğinden sonra Çamaltı koyuna demirleyip, yarım saatlik yürüyüş mesafesinde olan Keramos kalıntılarını görebilirsiniz.

2. Gün: Sabah Sedir adasına gidip Kleopatra için özel olarak getirildiği rivayet edilen incecik kumlu plajda yüzün. Öğle yemeğinizi, II. Dünya Savaşı’nda İngiliz donanmasına ait gemiler burada saklandığı için İngiliz Limanı adı verilen koyda yiyebilirsiniz. Koyun girişinde Kopenhag’daki ünlü deniz kızı heykelinin bir benzeri var, altında da Kısmet isimli teknesiyle dünyayı dolaşmış ünlü denizci Sadun Boro’nun bir yazısı... Geceyi Mersincik’te geçirebilirsiniz.

3. Gün: Bugünkü durağınız Datça. İ.Ö 360’lı yıllarda ünlü heykeltıraş Praxiteles’in elinden çıkmış Afrodit heykeline ev sahipliği yapmış olan Knidos harabeleri burada. Geceleme Bencik koyu veya Hisarönü’nde.

4. Gün: Orhaniye ve Selimiye’yi muhakkak görün. Orhaniye koyunun dip kısmında bulunan Kızkumu insanların su üstünde yürüyormuş izlenimi verdiği çok güzel bir yer. Geceyi Bozburun’da geçirebilirsiniz. Sabrina’s House (0252 456 20 45) veya Orfoz Restaurant’da (0252 456 22 09) yemek yiyebilirsiniz.

5.Gün: Bozukkale Koyu’nda bulunan Loryma kalesini gördükten sonra öğle yemeğinizi yiyebilirsiniz. Bazukkale’nin iki mil yakınındaki Serçe Limanı’na kayaların arasından gireceksiniz. Bodrum Müzesi’nde sergilenen cam amforaların bir kısmı buradan çıkarılmış. Geceyi zeytin ağaçlarıyla çevrili Kadırga Limanı’nda geçirebilir, ertesi gün de Marmaris’e devam edebilirsiniz.

BUTİK TEKNEDE TATİL

Teknoloji beraberinde yaşamımıza yeni konseptler de getiriyor, cep telefonu, internet, sms wap, zapping, reyting derken butik otel gibi daha önce hiç duymadığımız kavramlar da yeni trendler çerçevesinde kapımızı çalıyor. Teknelerdeki kaptanların neredeyse tamamı alaylı ve servis genelde standart. İsmini Bodrumlu eski bir süngerciden alan Cavur Ali ise sıra dışı bir tekne ve fazla butik.

Sahibi ve aynı zamanda kaptanı olan Tosun Sezen, Robert Kolej mezunu. 1950’lerin sonunda İsviçreli eşi Josette ile Bodrum’a yerleşmiş. Eskilerin ünlü dalgıcı olarak yabancı bir sürü kitapta adı geçiyor. Tamamı tik ağacından, süngerci tekneleri planında yapılmış olan Cavur Ali’de sadece dört kabin var. Tüplü dalış için kompresör de bulunan teknede yemekler, masa düzeni, dekorasyondaki rafine zevk, deniz üzerinde beş yıldızlı otel servisi sunuyor. Asıl ilginç olan ise kaptanın akşam yemeği sohbetleri. Yılların filtresinden damıtılarak gelen hikayeler insanı hayal alemine sürüklüyor. Dekorda bir tekne, fonda yıldızlar, engin bir deniz ve gecenin karanlığı. Birkaç kadeh şaraptan sonra her şey gerçeküstü bir romana kahramanlık ediyor. 0542 595 73 77 ya da 0242 419 24 41 www.cavurali.com

MARMARİS ANTALYA ARASI

Sazların arasından tekneyle süzülün kendinizi batık şehrin büyüsüne bırakın

Bu rotada verdiğimiz programı istediğiniz günden ve limandan kendinize uyacak şekilde başlatabilirsiniz:

1. Gün: Rodos’lu şövalyeleri yenmek için kale inşaatı emri veren Kanuni, ufacık bir yapıyla karşılaşınca hiddetlenir. ’Mimarı as’ emri verir. Bu emir belirler Türkiye’nin en gözde tatil beldelerinden birinin adını. Kalesi evlerin arasına sıkışmış Marmaris’ten yola çıkıp iki buçuk saatlik bir yolculuktan sonra Ekincik’e varıyorsunuz. Hemen ufak bir tekneye atlayıp, Köyceğiz gölünü Akdeniz’e bağlayan Dalyan’a gidin. Sazların arasından süzülerek giden tekne size Humphrey Bogart’ın ünlü filmi Afrikalı Kraliçe’yi hatırlatacak.

Önce başkenti Halikarnas (Bodrum) olan Karya’nın sınırdaki son şehri Kaunos’u ziyaret edin. Öğle yemeği için tavsiyem kral mezarları manzaralı River Side (0252 284 31 66). Oradan çamur banyosuna gidin. Eğer tekne için Sadık’ı ararsanız (0543 630 02 32) sizi kamaralı teknesiyle alır, üzerinizde çamurlar, göle götürür, orada da yüzüp bebek tenine dönüşen cildinizin keyfini sürersiniz! Akşamüstü caretta caretta kaplumbağalarının üreme yeri olan İztuzu plajına zaman ayırın. Yaşam pek bir güzel gözükecek gözünüze.

2. Gün: Sabah erkenden çıkıp Ağa Limanı’na gidin. Kahvaltı sonrası güzel bir yürüyüş bekliyor sizi. Tepeye Lydae’ye çıkın, oradaki yörüklerin ada çayını için. Artık Likya’da, yani Işığın Ülkesi’ndesiniz. Birkaç tapınak kalıntısını fotoğraflayıp ormanın içinden aşağı inin. Yolu kaybetmekten korkmayın. Güneydeki bütün yürüyüş yollarında taşların ve ağaçların üzerinde Avusturya bayrağı gibi kırmızı beyaz çizgiler var. Birkaç hafta önce National Geographic dergisinin yurtdışı sayısında Likya Yolu’nun muhteşemliği üzerine bir yazı çıktı. İnsanlar yurtdışından gelip Likyalıların izlerinde her gün en az altı saat yürüyorlar. Siz iki saat yürümüşsünüz çok mu! Yolun sonunda Göcek’teki Batık Hamam’da bulacaksınız kendinizi. Tekne de oraya gelecek ve öğle yemeğini hak etmiş bir şekilde oturacaksınız masaya. Öğleden sonra Bedri Rahmi koyuna gidip ilk mavi yolcuları anın.

3. Gün: Göcek’ten Fethiye bir buçuk saat sürüyor. Duracaksanız Meğri Restaurant’da (0252 614 54 51 www.megrirestaurant.com ) muhakkak yemek yiyin. Tavsiyem Fethiye’de vakit kaybetmeden Ölü Deniz’e devam etmeniz. Türkiye’nin en güzel plajlarından birinde serinledikten sonra Soğuksu’ya geçip Kayaköy’e yürüyün. 45 dakikalık yürüyüş size hoş manzaraların bitiminde hüzünlü bir sürpriz sunacak. 1923’teki mübadeleyle buradan ayrılan Anadolu Rumlarından kalan yüzlerce boş ev göreceksiniz. Evlerin, kiliselerin arasında dolaşın, asırlar öncesine yolculuk yapacaksınız. Geceyi tepesinde manastır olan Gemile adasında (Aya Nikola adası) geçirebilirsiniz.

4. Gün: Üç buçuk saatlik yolculuğun mükafatı, en güzel sahil kasabalarından biri olan ve şu anda İngilizlerin istilasına uğramış olan Kalkan. Mehmet Tanç’ı ararsanız (0532 783 24 15) önce sizi en güzel kuma sahip antik şehirlerden biri olan Patara’ya, sonra da Kalkan’ın üzerindeki köy olan Bezirgan’a götürür. Karısının yaptığı gözlemeleri yemeyi ihmal etmeyin.

5. Gün: İki saatlik bir yolculuktan sonra Kaputaş plajı ve Meis adasını geride bırakıp Kaş’a varacaksınız. Çok sayıda dalış okulu var. Cafe Merhaba’da bir kahve için. Türkiye’nin en güzel çarşılarından biri olan Uzun Çarşı’da yürüyün. Antikaya meraklıysanız Turqueria’ya da uğrayın. Öğle yemeği için Bahçe Restaurant’da bir mola verin. Akşam limanda kalacaksanız Fess Restaurant’da (0242 836 30 55) Akdeniz’in tadını çıkartıp yemek yiyebilir ya da Fransız yemeklerinin tadına Chez Evy’de (0242 836 12 53) bakabilirsiniz. Geceleme için bir diğer alternatif de Bayındır koyu.

6. Gün: Kaş’tan çıktıktan sonra dünyanın en eski batığının çıkartıldığı Ulu Burun’dan geçeceksiniz. Önce Aperlae’ya uğrayın. Kekova’da dalış yasak ama burada serbest. Denizin altındaki kalıntılar şaşırtacak sizi. Öğle yemeğinden sonra, Simena’ya (Kaleköy) bir saatte varacaksınız. Bana göre Türkiye’nin en güzel köylerinden biri olan Kaleköy’ün tepesindeki Haçlılardan kalma kaleye çıkıp manzaranın tadını çıkartın. Sonra da batık şehrin büyüsüne bırakın kendinizi. Tekne yavaşça ilerlerken bir depremin kurbanı olan bu şehrin su altı ve üstündeki zenginliklerini seyredin. Gece kesinlikle Karalos’ta, hele bir de dolunay varsa değmesin keyfinize.

7. Gün: Myra’nın limanı olan Andriake’den (Çayağzı) Noel Baba kilisesine gidin. St.Paul’un esir olarak Roma’ya götürülürken uğradığı Anadolu’daki son yer olan Myra’daki tiyatro ve kaya mezarları geçmişin mimarisi hakkında ipuçları verecek size. Bir minibüs ayarlayıp Finike’nin üstündeki Arycanda’ya (Arif) geçebilirsiniz. Anadolu’nun en iyi korunmuş Yunan tiyatrosunu görmeden önce alabalık çiftliklerinden birinde karnınızı doyurun. Geceleme Finike limanında.

8. Gün: Sabah üç saatlik bir seyir sizi önce Adrasan koyuna getirecek, ardından yolda Olympos’u göreceksiniz. Benim için Olympos ülkemizdeki en ilginç antik şehirlerden biri, insanı adeta bir Indiana Jones filminin içine sokuyor. Ormanın içinde kaybolmuş eserler ağaçların arasından selamlıyor sizi. Biraz ileride Chimera (Yanartaş) ise hikayesi ve hálá yanan ateşiyle nefes kesiyor. Geceyi Ceneviz limanında geçirebilirsiniz.

9. Gün: Bugün Phaselis’te iniyoruz. En romantik şehirlerden biri olan Phaselis’i sabah gezmekte fayda var. Öğlene doğru günübirlikçilerin istilasına uğruyor şehir ve liman. Phaselis’in antik tiyatrosunda otururken arkada tüm heybetiyle yükselen Tahtalı dağına göz kırpın, belki binlerce yıllık sırlarından birini paylaşıp kanatlı atı Pegasus’la Chimera’yı öldüren Bellarophon’un hikayesini fısıldayacak size.

HAZIRLIKLI OLUN

 Teknelerde yemek pişirildiği gibi masaya geliyor, dolayısıyla çok taze ve lezzetli, bu da ekstra kilolara açılan kapı! Yemek saatleri genelde turun başlangıcında belirleniyor. Teknede çoğu zaman bir kaptan, bir aşçı ve aynı zamanda garsonluk da yapan bir denizci bulunuyor.

Teknelerin çoğunda elektrik voltajı 12 ya da 24 volt ve aküden geliyor. O yüzden tasarrufa dikkat etmeniz gerekiyor. Jeneratör çalışırken 220 volt akım geldiği zaman elektrikli aletlerinizi kullanabilirsiniz. Su depodan geldiği için tedbirli kullanılıyor. Tuvaletleri tıkamasın diye tuvalet kağıdını sadece çöpe atabiliyorsunuz. Tekneye girer girmez ayakkabıları çıkarmak ilk kurallardan biri.

Durduğunuz koylarda sandallarla gelip dondurma, ekmek, gazete, gözleme, yemeni, pareo, balık satan, su kayağı, banana ve deniz paraşütü yaptıran insanlarla karşılaşabiliyorsunuz.
False