‘Masume’ gebe…
HAYVANLAR ALEMİ-4 - Sevgili Serdar, hayvanları herkese sevdiremeyiz sevdirmesine de; onları sevenlere, koruyup kollayanlara, semtin bir yerinde, bahçenin bir köşesinde beslemeye çalışanlara “köyün delisi” muamelesi yapılmasını, gaddarca bir yaklaşım addederim. Umarım fazla haksızlık etmiş sayılmam. (SEZAİ BAYAR)
“Sevmezsen sevme”, ama sevene hoşgörülü davran yeter.
“Korkunu yenememek” senin sorunun ama bunu çevrene, yetişkinlere hele hele çocuklara bulaştırma yeter.
En önemlisi, onların doğanın bir parçası ve canlı varlıklar olduğunu artık içine sindir.
Gelelim on yıl öncesine…
1995 yılında başlayan ve 2005 yılına kadar süren çalkantılı ve kabus dolu günlere geri dönersek iki yavru kedinin sitemizin bir duvarının köşesinde bekleştiklerini görürüz.
Kimlerin bıraktığı belli değil. Yollarını kaybetmiş de olabilirler. Ama henüz 3 aylık kadarlar. Sütten yeni kesilmiş oldukları belli. Çelimsiz ve perişanlar. Eylül ayı ortalarında soğuklar başladığı için sığınacak yerleri belli ki yok. Soğuktan korunmadıkları takdirde yakında ölmeleri mukadder.
Sitenin bir köşesinde yıllarca terkedilmiş olarak duran eski bir Anadol marka otomobilin dibinde şaşkın şaşkın çevrelerine bakıyorlar.
Çaresizler ve belli ki geleceklerinden endişeliler.
Hemen duruma el koyma ihtiyacı duyan eşim, iki kaba süt koyarak kedilere doğru gidiyor. Ben uzaktaktan izliyorum.
Akşam ise küçük et parçaları ve sebze ile yapılan menü önlerine konuyor. Tabii bir kap su da ayrı.
Kediler son derece mutlulular. Eski arabanın altı oldukça güvenli.
Günler günleri kovalıyor. Onlara bir yandan süt, bir yandan da et yetiştirmek için kolları sıvama zamanı. Ama ben hala fazla devreye girmiş değilim. Kurtarıcı melekleri eşimden başkası değil.
Çetin kış koşullarında yaşam mücadelesi veren iki yavruyu eve almaya cesaret edemiyoruz. Aslında ben yanaşmıyorum, eşimin imalı yaklaşımına karşı “Evet” desem hemen eve alacak biliyorum.
Kedilere isim düşünüyoruz. Biri dişi, diğeri erkek.
Erkeğe Hayta, (mecazi: Serseri, işsiz güçsüz dolaşan kimse: Kemal Demiray: Temel Türkçe Sözlük) dişiye Masume adını koyuyoruz. Hayta gerçekten yerinde duramayan bir tip. Kardeşi olduğunu sandığımız Masume’yi kızdırmaya çalıştığı gibi, mamasını yerken çeşitli şımarıklıklar sergiliyor durmadan. Patisi ile Masume’nin yemek tabağını sık sık deviriyor. Tam kulağı çekilecek bir serseri.
Günler günleri kovalıyor. Gizlice gerçekleştirdiğimiz bu “besleme operasyonu” kapıcılar tarafından sitede duyuluyor. Üstelik kulaktan kulağa yayılan söylentilere göre Masume ve Hayta bazı arabalarının üstüne tüneyip zarar vermeye başlamışlar meğer.
Tabii aldırış etmemeye çalışsak da, sitenin bazı katlarında, perde gerisinden izlendiğimizi biliyoruz. Perde gerilerinde saklanmış“kedisavar” kafaları zaman zaman görüyoruz.
Bakalım ne olacak?
Çetin geçen kış mevsimi nedeniyle, her iki yavruya hurda haline dönmüş arabanın altında yataklar hazırladık. Yanlarını kartonlarla korumaya aldık. Eski ama yastıklarda yattıklarında mutlu olmalılar. Henüz çevreden, site sakinlerinden tepki yok. Ama belli mi olur.
1996’nın ilk aylarında yavrular serpilmiş durumdalar. Zaman zaman Masume’nin site bahçesini terkettiğini anlıyoruz. Hayta da öyle. Nereye gittiklerini bilemiyoruz ama 4 veya 5 ay sonra Masume’nin gebe olduğunu farkediyoruz.
Kimden, ne zaman bilmek zor.
Ve Masume bir kaç gün ortalıktan kayboluyor.
Sitede aramadık yer bırakmıyoruz. Hayta da peşimizde…
Site duvarlarının her yanını taranıyor. Park yerindeki arabaların altları, tenteli bir kamyonetin altı ve içi…Yok, yok, yok… Aramalar sitenin dışına taşıyor. Çevredeki çocuk parklarında da yok.
“Gebe gebe bizi terketti” diye yakınıyoruz…
Veeeee….
Sevgiler,
Sezai