GeriSeyahat Mardin bir yandan, kızlar bir yandan, his budalası olduk
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Mardin bir yandan, kızlar bir yandan, his budalası olduk

Mardin bir yandan, kızlar bir yandan, his budalası olduk

Yıllardır gitmek için didinir dururum, her seferinde bir terslik çıkar. Nihayet şeytanın bacağını kırmak nasip oldu fakat. Dünya gözüyle Mardin’i görebildik, şükür.Vesile?: Turkcell ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin güç birliğiyle ‘Çağdaş Türkiye’nin Çağdaş Kızları’ sloganıyla 2000 yılında başlanan ve bugüne dek 41 ilde 5000 kız öğrenciye burs imkánı sağlayan Kardelenler projesi...Geçen haftasonu Mardin’de bir karne törenine katıldık. Mardin bir yandan, kızlar bir yandan... His budalası olmuşuz; Belgin Doruk Belgin Doruk ağladık durduk...Hatta liseli kardeşlerimizden birine karnesini, takdir belgesini (Evet, karnemiz takdirnameli efen’im...) ve ödülünü de verme şerefine nail olduk.YER GÖK BİR NE DEMEKMİŞ ANLADIMTüm tahsil hayatım boyunca, bırakın karneyi, diploma bile alırken böyle heyecanlandığımı hatırlamıyorum yemin ederim.Bütün haftasonu bir rüya gibi geçti. Zaman, mekán, boyut, her şey birbirine karıştı. Bir hafta geçti, bünye hálá kendine gelemedi.Söz konusu Mardin’se, konu uzmanı Emel’dir (Armutçu). Her zaman söyler zaten, giderken yolda da aynı şeyi söylüyordu:‘Ruhun arınacak. Göreceksin.’ Yanılmamış. Nadir yanılır zaten.Benim deniz olmayan yerde uyuzum kaşınır. Emel hep diyordu ki, ‘Deniz olmadığı hálde denizi aramayacağın yegáne yer.’ Haklıymış.Bir falezden denize bakmak gibi Mardin’den Mezapotamya’ya bakmak. Ufuk denen şey yok; ‘yer gök bir’ ne demekmiş anladık.Olağanüstü, büyüleyici bir şehir. Gelin görün ki bir yandan güzelliği karşısında hayranlığa gark olurken, bir yandan da sinirden kuduruyorsunuz.Zira bütün şehir 1970’ten beri sit alanı olmasına rağmen, o güzelim eski binaların arasına, çürük diş gibi duran beton binalar dikmekten de geri durmamış yurdum dingilleri.Nasıl oluyor, olabiliyor, bilinemiyor...Gerçi herkesin ismini büyük sitayişle, sevgi ve saygıyla andığı Vali Temel Koçaklar’ın bu binaları yıkmak, olmadı Mardin taşlarıyla kaplamak üzere çalışmaları sürüyormuş.Yine de orada bulunduğumuz sırada birtakım sakil inşaatların sürdüğünü, yeni garabetlerin dikilmek üzere olduğunu bizzat gördük. Deyrul Zaferan Manastırı’nı, Kırklar Kilisesi’ni, Mardin Sokakları’nı, abbaraları, Ulu Cami’yi ve çarşıyı dolaştıktan sonra karne töreni için Kasımiye Medresesi’ne doğru yola çıktık.MURATHAN MUNGAN’IN MARDİN’İAkşam yemeğini Cercis Murat Konağı’nda yedik ve anladık ki Mardin’in gecesi de bir başka álem.Boğaz’ı izlemek sanki... Gerdanlığı andıran iki ışık şeridi; dibinde Mardin, ileride Suriye... Arada bir kara boşluk, kapkara bir deniz gibi... Yıldızlar başının üstünde demeyelim, burnunun dibinde.Mahlep şarabının da etkisi olsa gerek; (Gerçi biraz fazla tatlı geldi, biz sonra rakıya döndük ama...) ha bire elimi uzatıp ayı avuçlamaya çalışıyorum.İlkokulda beden derslerinde zıplayıp elma topluyormuş gibi yapılan bir hareket vardır ya, ben, Ay’a doğru öylesine hamle yapan bir salak...Murathan Mungan’ın Paranın Cinleri’nde (Bu arada, o da ne kitaptır. Kitabın içindeki Mehtaplı Günlerde Hep Seni Andım’ı her okuduğunda ağlar mı insan; ağlarım...) Mardin için şöyle yazar:‘Mardin’de ben taşların dilini öğrendim. Gökyüzünün yakınlığını ve uçsuzluğunu. Sapakları, açmazları, dorukları, yalnızlıkları. (...) Bir başkasının memleketini, örneğin: Lorca’nın Granada’sını, Pavese’nin Piomente’sini bunca anlamamı Mardin’e borçluyum. Mardin benim tutku derecesinde sevdiğim bir şehir. Orada hep yabancı oldum. Hep öteki kişi. Oranın o kadar yerlisiydim ki, bu ‘asri zamanlar’da yabancı kalıyordum. Yıllar sonra bir arkadaşım bana ‘sen, batılı bir Mardinlisin’ dediğinde çocuklar gibi sevinmiştim.’Lorca’nın Granada’sı, Pavese’nin Piomente’si, Murahtan Mungan’ın Mardin’i...Bizim hálimiz de bir komik tabii... Doğuya yolu düşünce oryantalist bir bakışla otantik güzellikler karşısında öööyle salak salak ucuz edebiyata düşen batılı modeli...Mardin, büyüleyici olmasına büyüleyici bir şehir. Taşın ve dinlerin şehri... Gelin görün ki iman ruhu beslese de taş dediğiniz yenmiyor.Ve bölge halkı yoksulluktan kırılıyor.Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin Başkanı, heykeli dikilesi Türkan Saylan’ın temennisinin gerçekleşmesi adına dua etmekten öte, bir şeyler yapmak gerekiyor:‘Türkiyemiz’de, eğitimin önemini algılamış 20 kurum daha genç kızların okullaşmasında katkı sağlayabilse ve 100 bin kıza daha burs katkısı yaratabilsek, eminim ki ülkemizdeki pek çok sorunun çözümünü sağlayabiliriz.’Kızlar, üzerlerine düşeni yapıp takdirnamelerini aldılar. Büyüklerin de takdirlerini bekleriz...
False