Kuzey Afrika’nın gizemli başkenti: Tunus
Başkent Tunus, bir taraftan modern binaları, hareketli caddeleri ve keyifli kafeleriyle sadece 140 km uzaklıktaki Avrupa ülkelerini andırırken; bir taraftan da sarayları, camileri, çarşılarıyla bir Arap şehri olduğunu anımsatıyor. Hava sıcaklıkları yaz aylarında çok yüksek olacağından kültür turundan en yüksek verimi almak için gidilecek en ideal mevsim ilkbahar. Yalnız eşsiz Akdeniz kumsalları eşliğinde denize girmek istiyorsanız yaz aylarında da tercih edebilirsiniz. İşte size Tunus gezi rehberi…
Tunus’un en hareketli caddesi Habib Burgiba Bulvarı, şimdiki resmi ismiyle 7 Kasım Bulvarı. Bu cadde, Tunus’un Chams Elsyees’si olarak kabul ediliyor ve şehrin yeni merkezi Ville Nouvelle’de bulunuyor. Bu semt, modern Tunus olarak da adlandırabileceğimiz, şehrin Avrupa’ya bakan yüzü. Habib Burgiba, Tunus için çok önemli bir isim. Zira Tunus’un kurucusu olduğundan, başka şehirlerde de bu isimle adlandırılan caddeler yer alıyor.
Bu geniş bulvar, sadece turistlerin ana gezinti caddesi değil, aynı zamanda yerel halkın buluşma noktası. Fransız sömürgecilik döneminde yapılmış olan modern büyük binalar ve apartmanlar şehrin genel mimarisiyle zıtlık oluştursa da bu cadde hem turistler hem de yerel halk için vazgeçilmez bir çekim merkezi. Cadde üstünde yer alan çok sayıda restoran ve kafe, kaldırımlara taşmış durumda. Özellikle tatil günlerinde ve iş çıkış saatlerinde kaldırım kafelerinde yer bulmak neredeyse olanaksız.
Habib Burgiba Bulvarı, batı ucunda yer alan Bağımsızlık Meydanı ile doğu ucunda yer alan Zafer meydanı arasında uzanıyor. Habib Burgiba Bulvarı’nda Fransızlar’dan kalma St.Vincent de Paul Kilisesi dikkat çekiyor. Fransız döneminden kalma en önemli dini eserlerden biri olan bu kilise 1882 yılında yapılmış. Kilisenin önünde İbn-i Haldun’un heykeli, karşısında ise 38 metrelik dikili taşın üstüne yapılmış saat kulesi bulunuyor. Saat, 7 Kasım 1987’de Başkan Ben Ali’nin iktidara gelmesini anmak için inşa edilmiş. Bulvar’ın doğu ucu çok hareketli: Burada yer alan ve 1848’de inşa edilen Babü’l Bahr (Fransız Kapısı) Kemerinden geçerek, “Eski Kent”e (El Medine’ye) ulaşabiliyorsunuz. El Medine (Tunus Medinası, Medina Şehri), UNESCO tarafından “Dünya Mirası” olarak kabul edilmiş ve koruma altına alınmış. Medine’nin dar sokaklarında dolaşırken karşınıza çıkan küçük dükkanların içine girmek, beyaz badanalı mavi pencereli evlerin fotoğrafını çekmek, tarihi camilerin içine girip çıkmak Tunus’ta en keyif alarak yapacağınız aktivite olacak.
Babü’l Bahr’dan geçtikten sonra, karşınıza Zeytûne Camii Bulvarı çıkıyor. “Zeytin Cami” anlamına gelen Zeytune Camii, Tunus’un simgesi olduğundan bu bulvarın da özel bir önemi var. Bu dar bulvar hediyelik eşya tezgahlarıyla dolu. Her daim kalabalık olan caddede ilerledikten sonra karşınıza nihayet Zeytun Camii çıkıyor. 732 yılında, burada bulunan Athena tapınağının yerine kurulmuş olan Zeytun Camii’nin duvarlarında, Kartaca harabelerinden getirilen taşlar kullanılmış. Cami, 9 girişi ile 5.000 metre karelik alanı kaplıyor. Caminin en dikkat çekici yeri bizim için farklı fakat Tunuslular için gayet olağan kare biçimli minaresi.
Bu minare, sonradan (19.yüzyılda) eklenerek, Camiye son şekli verilmiş. Uzun süre İlahiyat Fakültesi olarak da kullanılan Zeytun Camii’nde çok sayıda ilahiyatçı yetişmiş. Müslüman olmayanların sadece avluya kadar gelmelerine izin verilen ve yabancıların içeri girmesi hoş karşılanmayan camide, size ilk başta tepki gösteren ve “Müslim!” diyerek durdurmak isteyenlere aldırmayın. Sıcak bir iletişimle zaten misafirperverlik kanlarında olan Tunuslular’ın kalbini hemen çalacaksınız.
Zeytune Caminin etrafı (El Medine bölgesi) çok sayıda küçük dükkan ve gezmeye doyamayacağınız keyifli dar sokakla dolu. Dükkanların bir kısmı aynı tür ürünü satan yerlerin birleşiminden oluşan pazarlarda bulunuyor. Pazar anlamına gelen “suk”lar bu bölgede kendi türüyle kümeleşmiş. Çeşit çeşit kokulara sahip parfümleri alabileceğiniz Suk-el Attarin (Parfümcüler Çarşısı), renk renk kumaşlardan oluşan Suk des Efoffes (Kumaşçılar Çarşısı), geleneksel terzilerin dikiş diktiği Suk de la Laine (Yüncüler Çarşısı), altın ve gümüşçülerin bulunduğu Suk des Orfevres (Kuyumcular Çarşısı), desen desen halıların bulunduğu Suk des Tapis (Halıcılar Çarşısı), daha ziyade Tunuslu kadınların ihtiyaç duyduğu şeyleri aldığı Suk des Femmes (Kadınlar Çarşısı), sahafların bulunduğu Suk des Librairies (Kitapçılar Çarşısı), Türk Pazarı anlamına gelen Suk des Trouk, bu bölgenin hareketli pazarları. Geçmişte kölelerin satıldığı Suk-el Berka ise 1841’de kapatılmış.
Suk des Chechias’ta meşhur Tunus fesleri hala elde üretiliyor. Suk des Chechias’tan çıkınca pembe ön cephesiyle dikkat çeken Hammuda Paşa Camii sizi kendisine çekecek. 17.yüzyılda inşa edilen caminin minaresi, Tunus’ta alışılageldiği üzere kare değil, sekizgen biçimde yapılmış, bu yönüyle Türk Hanefi İslam kültürünün bir yansıması. (Çoğunlukla Maliki mezhebine dahil olan Tunuslular sekizgen değil kare minareyi tercih ediyor).
Bölgede yer alan başkaca camiler: Zeytune Cami minaresine örnek teşkil eden minaresiyle Kasbah Cami, Tunus’taki Osmanlı tarzındaki ilk cami olarak bilinen Yusuf Bey Cami (Youssef Dey Mosque), 1692 yılında yapılmış ve beyaz kubbesiyle şehirdeki en güzel Osmanlı eserlerinden olan Sidi Mahrez Cami, 1716’da Huseyin bin Ali tarafından yaptırılmış Boyacılar Cami.