Serhan YEDİG
Son Güncelleme:
Küçük kasaba, hepimize büyük insanlık dersi verdi
Japonya’nın güneyindeki en uç noktaya kurulmuş, 20 bin nüfuslu bir balıkçı kasabası Kuşimoto. 120 yıl önce, fırtınalı bir eylül gecesinde Ertuğrul Firkateyni, köyün yakınındaki kayalıklarda parçalandı. Köylüler sağ kalan 69 denizcimize evlerini açtı. O günden sonra çocuklarına bir de Türk ismi vermeye başladı. Aralarında para toplayıp ölen 538 denizcinin ailesine gönderdi. “2010’u Türkiye Yılı ilan eden Japonya, özellikle de insanlık dersi veren bu küçük köy ilgiyi hak ediyor. Bence mutlaka görülmeli” diyen Günay, gezginlik serüvenini, Japonya gözlemlerini anlattı.
Ertuğrul Günay’ın çocukluğu Ordu’da geçti. Komşu şehirleri, dünyayı ilk kez kitap okumaya başladığı dönemde merak etti. Babası nakliyatçıydı, 15 yaşından itibaren onunla tüm Karadeniz sahil şeridini gezdi. Amundsen, Kaptan Scott gibi kâşiflerin hayat öykülerini okudu. Ortaokul için İzmir’e gidişi, yalnız başına çıktığı ilk uzun yolculuktu. Üniversite yıllarında İstanbul’un tarihi mekânlarını gezmeyi hobi edinmişti. Doğunun zenginlikleriyle askerlik görevi sırasında tanıştı. “1970’lerde Ağrı’daki askerliğim sırasında Van Kalesi, Edremit, İshak Paşa Sarayı’nı görmek beni çok etkilemişti. Van Gölü’nde rastladığım sukaplumbağasını hiç unutamadım. Ne zaman Van Gölü canavarından bahsedilse, bu kaplumbağayı hatırlarım. Siyasete girdiğim yıllarda fırsat yaratıp bölgedeki şehirlere sık sık gittim.”
KÜLTÜR ODAKLI GEZGİN
1978’de Akdeniz’de çıktığı kruvaziyer turu, Günay’ın dünyayı keşfetme arzusunu kışkırttı. Alman şehirlerinin ardından St. Petersburg ve Helsinki’ye gitti. Savaş öncesindeki Bağdat’ta, nehir kıyısında tanık olduğu doğal güzelliği unutamadı. Gezileri, 1980 sonrasında yoğunlaştı. Seyahat ettikçe, kendi keşif yöntemlerini geliştirdi.
Günay, doğadan çok kültürel varlıklara odaklanan bir gezgin. Şehirleri tarihi merkezlerinde yürüyerek tanımayı tercih ediyor. Müzeleri ihmal etmiyor. Venedik’in San Marco Meydanı’nda kuleye çıkıp panoramik manzaraya bakmadan dönmesi içine dert olmuş. Şimdi, gittiği şehirlerde kuleye, seyir tepesine rastlarsa mutlaka çıkıyor, panoramik görüntüyü hafızasına kazıyor. “Şehirlerin mutluluk oranları da ilgilendirir beni. Lokanta, kafelerde insanları incelerim. Hayattan zevk almaları, işlerini severek yapmaları kentin ruhu konusunda göstergedir. İtalyan şehirlerini çok severim.”
Günay, Türkiye’nin şehirlerini tekrar tekrar gezmekten zevk alıyor. “Her gezide farklı bir ayrıntı keşfediyorum. Örneğin dün Karatepe’deki Hitit kalıntılarında bir hayat ağacı motifi gördüm. Aynı motife 1200’lerde yapılan Divriği Ulucami Şifahanesi’nin kapısında da rastlamıştım. Perge’nin bir sütununda rastladığım motif, New York’taki Hürriyet Heykeli’nin aynısıydı. Bunlar, çağlar, kültürler, coğrafyalar arasındaki heyecan verici bağlantılar...”
Günay, henüz Güney Amerika, Afrika, Avustralya’ya ayak basmadı. Gelecekte öncelikle Orta Afrika ve Latin Amerika ülkelerini görmek istiyor. Bugünlerde heyecanla Çin yolculuğuna hazırlanıyor. Çin imparatoru Qin Shi Huang’ın, Sian kenti yakınlarında 2200 yıl önce yaptırdığı anıt mezarını, mezardaki 8 bin asker, 520 attan oluşan terakota (pişmiş toprak) orduyu çok merak ettiğini söylüyor.
KYOTO GELENEĞİ KORUMUŞ
Ertuğrul Günay, Japonya’ya ilk kez geçen kasımda eşi Gülten Günay’la gitti. Tokyo’dan sonra Osaka, Kyoto’ya geçti. Tokyo’yu New York gibi dev bir metropol benzeten Günay, geleneksel Japon yaşam biçimini Kyoto’da gördüğünü söylüyor. Çarşısı, çay seremonileri onu etkilemiş. Japon şehirlerinin halkının temizliğine, tapınaklarındaki huzura, yapılardaki ağaç işçiliğine hayran kalmış.
Günay’ın üçüncü durağı Kuşimoto ise Kyoto’nun 170 kilometre güneyinde, Büyük Okyanus kıyısında. Wakayama Bölgesi’nin en küçük yerleşimlerinden biriyken, 2005’te Kozo’yla birleşip büyümüş. Çevresindeki sulak alanlar, kuşlar, RAMSAR anlaşmasına göre korunuyor. Sörfçüler ve dalgıçların uğrak yeri. Günay’ın anlattığına bakılırsa, aramızda kuş uçuşu sekiz bin kilometre mesafe bulunan Kuşimoto, bir Türk kasabası gibi: “Belediye başkanı bizi karşılamaya geldiğinde, kravatındaki Atatürk figürü dikkatimi çekti. Yürüyüşe çıktığımda, dükkânlarda Türk bayraklarına rastladım. Folklor takımı kurmuşlar, Anadolu halkoyunlarını öğreniyorlar. Bunu görünce folklor giysisi ve hoca gönderme sözü verdik.” Günay, Kuşimoto’yu Kaş’a benzetmiş. “Sahile küçük fabrikalar kurulmuş, sırtlara oteller yapılmış. Hızlı gelişim Türkleri de kasabaya çekmiş. Örneğin, Konyalı bir girişimci hediyelik eşya dükkânı açmış. Kasaba halkı Türklere sevgiyle yaklaşıyor. Kazadan sonra, Japon İmparatoru, denizcilere evlerini açtıkları için para göndermiş. Bunu, kendi topladıkları parayla birlikte Türkiye’ye iletmişler. 2. Abdülhamit’in gönderdiği teşekkür parasını bankaya yatırmışlar, yıllarca köyün ihtiyaçları bu paradan karşılanmış. Tüm altyapı bu parayla yapılmış. 1891’de Ertuğrul Şehitleri için bir anıt dikmişler. Denizciler için yazılan uzun bir ağıtı, her yıl 16 Eylül’deki törenlerde kadınlar hep bir ağızdan okuyor. Doğası, kültürü ve verdiği insanlık dersi nedeniyle Kuşimoto bence binlerce kilometre yol yapıp gitmeye, görmeye değer.”
KÜLTÜR ODAKLI GEZGİN
1978’de Akdeniz’de çıktığı kruvaziyer turu, Günay’ın dünyayı keşfetme arzusunu kışkırttı. Alman şehirlerinin ardından St. Petersburg ve Helsinki’ye gitti. Savaş öncesindeki Bağdat’ta, nehir kıyısında tanık olduğu doğal güzelliği unutamadı. Gezileri, 1980 sonrasında yoğunlaştı. Seyahat ettikçe, kendi keşif yöntemlerini geliştirdi.
Günay, doğadan çok kültürel varlıklara odaklanan bir gezgin. Şehirleri tarihi merkezlerinde yürüyerek tanımayı tercih ediyor. Müzeleri ihmal etmiyor. Venedik’in San Marco Meydanı’nda kuleye çıkıp panoramik manzaraya bakmadan dönmesi içine dert olmuş. Şimdi, gittiği şehirlerde kuleye, seyir tepesine rastlarsa mutlaka çıkıyor, panoramik görüntüyü hafızasına kazıyor. “Şehirlerin mutluluk oranları da ilgilendirir beni. Lokanta, kafelerde insanları incelerim. Hayattan zevk almaları, işlerini severek yapmaları kentin ruhu konusunda göstergedir. İtalyan şehirlerini çok severim.”
Günay, Türkiye’nin şehirlerini tekrar tekrar gezmekten zevk alıyor. “Her gezide farklı bir ayrıntı keşfediyorum. Örneğin dün Karatepe’deki Hitit kalıntılarında bir hayat ağacı motifi gördüm. Aynı motife 1200’lerde yapılan Divriği Ulucami Şifahanesi’nin kapısında da rastlamıştım. Perge’nin bir sütununda rastladığım motif, New York’taki Hürriyet Heykeli’nin aynısıydı. Bunlar, çağlar, kültürler, coğrafyalar arasındaki heyecan verici bağlantılar...”
Günay, henüz Güney Amerika, Afrika, Avustralya’ya ayak basmadı. Gelecekte öncelikle Orta Afrika ve Latin Amerika ülkelerini görmek istiyor. Bugünlerde heyecanla Çin yolculuğuna hazırlanıyor. Çin imparatoru Qin Shi Huang’ın, Sian kenti yakınlarında 2200 yıl önce yaptırdığı anıt mezarını, mezardaki 8 bin asker, 520 attan oluşan terakota (pişmiş toprak) orduyu çok merak ettiğini söylüyor.
KYOTO GELENEĞİ KORUMUŞ
Günay’ın üçüncü durağı Kuşimoto ise Kyoto’nun 170 kilometre güneyinde, Büyük Okyanus kıyısında. Wakayama Bölgesi’nin en küçük yerleşimlerinden biriyken, 2005’te Kozo’yla birleşip büyümüş. Çevresindeki sulak alanlar, kuşlar, RAMSAR anlaşmasına göre korunuyor. Sörfçüler ve dalgıçların uğrak yeri. Günay’ın anlattığına bakılırsa, aramızda kuş uçuşu sekiz bin kilometre mesafe bulunan Kuşimoto, bir Türk kasabası gibi: “Belediye başkanı bizi karşılamaya geldiğinde, kravatındaki Atatürk figürü dikkatimi çekti. Yürüyüşe çıktığımda, dükkânlarda Türk bayraklarına rastladım. Folklor takımı kurmuşlar, Anadolu halkoyunlarını öğreniyorlar. Bunu görünce folklor giysisi ve hoca gönderme sözü verdik.” Günay, Kuşimoto’yu Kaş’a benzetmiş. “Sahile küçük fabrikalar kurulmuş, sırtlara oteller yapılmış. Hızlı gelişim Türkleri de kasabaya çekmiş. Örneğin, Konyalı bir girişimci hediyelik eşya dükkânı açmış. Kasaba halkı Türklere sevgiyle yaklaşıyor. Kazadan sonra, Japon İmparatoru, denizcilere evlerini açtıkları için para göndermiş. Bunu, kendi topladıkları parayla birlikte Türkiye’ye iletmişler. 2. Abdülhamit’in gönderdiği teşekkür parasını bankaya yatırmışlar, yıllarca köyün ihtiyaçları bu paradan karşılanmış. Tüm altyapı bu parayla yapılmış. 1891’de Ertuğrul Şehitleri için bir anıt dikmişler. Denizciler için yazılan uzun bir ağıtı, her yıl 16 Eylül’deki törenlerde kadınlar hep bir ağızdan okuyor. Doğası, kültürü ve verdiği insanlık dersi nedeniyle Kuşimoto bence binlerce kilometre yol yapıp gitmeye, görmeye değer.”