Son Güncelleme:
Küçük ama görkemli hikayeleri olan eserlere Ramazan gezisi
Eskiden ramazanlarda ádetti: Mahallelerde iftar sonrasında toplanılır, teravih için her gece baÅŸka bir camiye gidilirdi. Hafta sonları da uzak ziyaret yerlerine yolculuklar yapılırdı. Åžimdi herkes, kendi mahallesinde kılıyor namazını ya da namlı selatin külliyelerinde soluÄŸu alıyor.Selatin külliyeleri yani sultanların inÅŸa ettirdiÄŸi muhteÅŸem yapıların içinde ibadet etmek kuÅŸkusuz dünyanın en eÅŸsiz duygusudur. Hele ki Mimarbaşı Sinan’ın eserlerindeyseniz... Binlerce kiÅŸinin aynı anda namaz kılmasına uygun inÅŸa edilmiÅŸ bu eserler ramazan boyunca dolup taÅŸacak. Eski ádetler kaybolup gittiÄŸi için kıyıda köşede kalmış, küçük, sade ama olaÄŸanüstü sanat ve ruh dünyasını yansıtan mescitler ise ıssız kalacak. Belki sadece mahalle sakinleri tarafından biraz olsun ÅŸenlendirilecek. Oysa bu küçük eserler en büyük soyluluÄŸun sadelik olduÄŸunu düşünenler tarafından yapılmıştır. Yoksul, sıradan insanların alın teri, adı sanı duyulmamış derin ve büyük ustaların göz nuruyla inÅŸa edilmiÅŸtir bu ibadet yerleri. ÖrneÄŸin Ä°stanbul Fatih’te bir cami var, adı Sanki Yedim Camii. Adam canı bir ÅŸey istediÄŸinde almamış, içi bir lezzet çektiÄŸinde nefsini durdurmuÅŸ ve ‘Sanki yedim’ demiÅŸ. Nefsinden, diÅŸinden, tırnağından biriktirdiÄŸi paralarla bir cami inÅŸa etmiÅŸ ve adını ‘Sanki Yedim’ koymuÅŸ. Ãœsküdar sahilindeki ÅžemsipaÅŸa Camii, KuÅŸkonmaz Camii olarak da bilinir. Bu adı alış sebebi bugün bile tartışma konusudur. Bir diÄŸer mescit Ä°stanbul’dan uzaklarda Kastamonu’da, adı Kasaba Camii. Emir Mahmut Bey tarafından tam 636 yıl önce yaptırılmış. Bir büyük ustaya ve nakkaÅŸa. Bunun da çok güzel, içli bir hikayesi var.MAHMUTBEY CAMÄ°Ä°Tavan inÅŸa edilirken tek bir çivi bile kullanılmamışKastamonu’nun kuzeybatısında, kentin 18 kilometre dışında çok eski bir köy var. Kendi köy ama adı Kasaba. Bu güzel Kasaba Köyü’nde mini minnacık bir cami var. Halk arasında Kasaba Camii diye biliniyor ama asıl adı Mahmutbey Camii. ÇandaroÄŸlu Adil Bey’in oÄŸlu Emir Mahmut tarafından yaptırılmış. Günümüzden tam 636 yıl önce inÅŸa edilmiÅŸ. Emir Mahmut Bey, mescidin yapımına 1366 yılının ramazan ayında karar vermiÅŸ. AhÅŸap bir eser. Selçuklu ve Beylikler Dönemi ahÅŸap camiler geleneÄŸinin en güzel örneklerinden biri. Dışardan bakarsanız, yalınlığı ve küçüklüğü sizi aldatabilir. Cümle kapısından adım attığınızda, eÅŸikten itibaren olaÄŸanüstü bir hazinenin içine doÄŸru yolculuk yaptığınızı anlarsınız. El oyması iÅŸlemeli kapı, zengin bezemelerle kaplı, nakış nakış iÅŸlenmiÅŸ, orada öylece bir sabır ve sanat abidesi olarak duruyor. Aslında ÅŸu anda görmekte olduÄŸunuz kapı, aslının bire bir kopyası. Kapının orijinali Kastamonu Etnografya Müzesi’nde. Müzedeki kapı tam üç kere hırsızlar tarafından çalındı ve her seferinde ülkenin çeÅŸitli kentlerinde antikacılarda ele geçirildi. Kastamonu ValiliÄŸi de baktı ki olmuyor, kapının bir kopyasını kentte hálá yaÅŸamını sürdüren ahÅŸap ustalarına yaptırarak, orijinalini müzede korumaya aldı. Kapının üstündeki kitabede, ‘Mescitler Allah’a aittir. Orada Allah’tan baÅŸkasına tapılmaz’ yazıyor. Kapı giriÅŸinde bu eseri yapan ustanın ‘NakkaÅŸ Mahmut oÄŸlu işçi Abdullah’ olduÄŸu kaydedilmiÅŸ. Kapıdan içeri adım atıp da başınızı tavana kaldırdığınızda ise baÅŸka bir rüyaya doÄŸru yürürsünüz. Bu tavan, tek bir çivi dahi kullanılmadan, geçme usulüyle yapılmış. Emir Mahmut’un burayı yapan ustaya, ‘Çivi kullanma ki, daÄŸların neminden, rüzgarların gamından yorulup, paslanıp güçten takatten düşmesin. Kendisiyle birlikte tavanı çökertmesin. Bütün daÄŸlar ve ormanlar emrindedir, istediÄŸin aÄŸacı seç ve kes. Öyle bir tavan yap ki, gökkubbe ayakta kaldıkça yıkılmasın’ dediÄŸi rivayet edilir. Mihrabın iki yanında silindir biçiminde, hálá dönebilen iki taÅŸ var. Eski yapı tekniÄŸinde kullanılan bu silindirler, elinizle çevirdiÄŸinde dönmeyi sürdürüyorsa yapının kurulduÄŸu günden beri tek bir milim bile oynamadığının kanıtıyla karşı karşıyasınız demektir.ÅžEMSÄ°PAÅžA CAMÄ°Ä°Sinan’ı en iyi yansıtan ustalık eseriÃœsküdar’da denizin kıyısında kurulmuÅŸ küçük bir külliye var. Adı ÅžemsipaÅŸa Külliyesi. Son CandaroÄŸulları ya da Ä°sfendiyaroÄŸulları beyi Kızıl Ahmet’in torunu, Mirza PaÅŸa’nın oÄŸlu olan Åžemsi Ahmet PaÅŸa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmış. Bu küçük külliye Sinan’ın eserleri arasında, cüsse olarak deÄŸilse de kentsel yerleÅŸim, sadelik, incelik ve estetik açıdan Süleymaniye ile kıyaslanacak kadar önemli. Ãœsküdar’da ÅžemsipaÅŸa sahilinde. BulunduÄŸu kıyıda 1580’den bu yana dalgalarla halvet oluyor. Sinan’ın hayatının sonlarında tasarladığı, onun duygu dünyasını ve birikimini en iyi yansıtan eseri. Aynı zamanda, Osmanlı klasik mimarisinin ötesindeki yerleÅŸme düzeni ile zamanını aÅŸan bir konuma sahip. Külliye halk arasında yüzyıllardır ‘KuÅŸkonmaz Camii’ adıyla anılıyor. Çünkü üstüne ne bir serçe, ne bir karga, ne bir martı, ne de bir güvercin konuyor. Ne kubbesi ne de minaresi bugüne kadar kuÅŸ gübresinden nasibini almış. Sinan bu eseri ölümünden sekiz yıl önce bitirmiÅŸ. Rivayete göre, bu büyük mimar hayatının son demlerinde bu eserin yapımına o kadar özenmiÅŸtir ki, zaman zaman gelip ustalarla birlikte taÅŸ bile kesmiÅŸtir. Ak sakallı bu koca adamın bu gayretini ve titizliÄŸini gören kuÅŸlar, cami bittikten sonra, bu esere ve emeÄŸe saygı göstererek üstüne hacetlerini yapmamıştır. Bu konudaki bir baÅŸka iddia ise Sinan martıların bol olduÄŸu bu kıyıda camiyi yaparken uzun zaman etütler yapmış ve dalgaların yarattığı rezonansın etkisiyle yapının bugün bulunduÄŸu noktaya kuÅŸların uÄŸramadığını tespit etmiÅŸ. Ondan sonra ÅžemsipaÅŸa Camii’ni inÅŸa etmiÅŸ. Bazı tarihçiler ise eserin KuÅŸkonmaz Camii adıyla anılmasının, Åžemsi Ahmet PaÅŸa’nın Osmanlı döneminde rüşveti ve yolsuzluÄŸu baÅŸlatan kirli bir üne sahip olmasından kaynaklandığını öne sürüyorlar.Â