Evrim SÜMER
Son Güncelleme:
Kopenhag kriterlerin St. Petersburg aşkın şehri
Vedat Bayrak (49), Setur’un Genel Müdürü. İşi turizm diye gezmeye doyanlardan değil, aynı zamanda iyi bir gezgin de. Yılın hatırı sayılır gününü evinden uzakta geçiriyor ama iş gezilerini farklı otellerde kalarak ve farklı şeyler keşfederek keyfe dönüştürmeyi biliyor.
Vedat Bayrak, Hürriyet Seyahat için geçen sene Baltık Denizi’nde yaptığı gemi turunu anlattı. Anlatan turizmci ve gemiyi yiyecek deposundan güvenliğine kadar detaylı bilen biri olunca, bilgiler bir nevi ‘içeriden’ oldu. Bayrak’ın dediğine göre, bir cruise gemisinde o kadar çok aktivite var ki turun sonunda hepsini yapamadan iniyorsunuz gemiden...
n Cruise turu için hangi rotayı seçtiniz?
- Hep merak ettiğim İskandinavya turunu yaptım. St. Petersburg, Finlandiya, Polonya, Estonya ve Danimarka’ya gittik. Güneşin geç battığı, erken doğduğu mevsim, buraları görmek için ideal. Çok da romantik. Buralara tek tek gitmeye kalksaydım, çok ciddi bir para ödemem gerekirdi. Çünkü hem kuzey Avrupa’ya uçaklar çok pahalı, hem de otellerin gecesi ciddi bir para. Gemide olunca bavul topla-bavul boşalt derdinden de kurtulduk.
n Şehirlerde ne kadar kalıyorsunuz? Gittiğiniz yeri layığıyla görebiliyor musunuz?
- Seyirler gece oluyor, şehre sabah yedi civarında varıyorsunuz. Genelde bütün günü ve geceyi o limanda geçiriyorsunuz. Bütün gün şehirde özgürsünüz. Bazı şehirlerde birden çok gece de kalınıyor. Bazıları için bir şehri bir günde görmek mümkün değil ama özellikle bu rotada, kalış süreleri yeterliydi.
ETKİLEYİCİ KENTLER
n İlk durağınız Kopenhag’dı? Nasıl bir şehir Kopenhag?
- Kopenhag bir tarih şehri. Ben orayı kriterlerin şehri olarak nitelendiriyorum. Bu sene ‘Dünyanın yaşanacak en iyi üçüncü şehri’ ödülünü aldı, siz düşünün artık. Çok yüksek kriterleri olan bir topluluk yaşıyor burada, gelir düzeyi de çok yüksek. Dümdüz, gezmesi çok kolay ama şehri görmek isterseniz mutlaka bir kuleye tırmanmanız gerek. Suyla çok uyumlular. Kanallarda motor turlarıyla mini-cruise’lar yaparak bütün şehri görebiliyorsunuz. Çok eski ve güzel binalar var, hepsi koruma altında. El ve cam işçiliği çok güzel. Her yer soğuk ve karlı olduğu için, içeride yapılabilecek sanatlarda uzmanlaşmışlar.
n Helsinki ve Stockholm’u beğendiniz mi?
- Helsinki yıllardır gittiğim, çok iyi bildiğim bir şehir. Çok meşhur bir mağarası var, onu gezebilirsiniz. O turu 40 euro’ya satıyorlar, Türkiye’ye gelseniz, bizde onun gibi, tanımlanmamış binlerce mağara var. Şehir genel havasıyla çok hoş. Limanda güzel yemekler yiyebileceğiniz bir sürü lokanta var. Stockholm büyük, etkileyici bir şehir. Güneşe o kadar hasretler ki gittiğimizde hava 20 derece olmasına rağmen, hepsi mayolarıyla, parmak arası terlikleriyle su kenarlarında oturuyorlardı. Estonya’ya da gittik; küçük, renkli bir kasaba. Birçok medeniyetin izlerini taşıyor, gerçekten çok şirin, hemen doğanın içinde. Elişleri çok özel ve ucuz.
n Bu gezide en çok nereden etkilendiniz?
- Çok eski bir şehir değil belki ama St. Petersburg en çok hoşuma giden oldu. 1890’larda kurulmuş bir liman şehri. Bu limandan bütün Rusya’nın ve Orta Asya’nın ticareti yapılmış. Şehir kurulurken gelen gemilerin liman vergilerini ve harçlarını para olarak değil, taş olarak almışlar. Çünkü taş orada çok az bulunuyor, şehri inşa ederken bu yöntemi bulmuşlar. Bataklık gibi bir yerden, harika bir şehir yaratmış, onla da kalmayıp bir sanat şehrine dönüştürmüşler. Saray, parklar, bahçeler, o kadar çok etkiledi ki beni. 42 adanın üzerinde, 407 tane köprüsü olan bir yer St. Petersburg; bana göre aşk şehri. Burada yaşayanlar aşklarını, sanatlarını yaşamışlar; imparatorluğun ağırlığından bu şehirde kurtulmuşlar gibi geliyor bana. Beyaz geceleri en güzel yaşadığınız yerlerden biri St. Petersburg. Gidenler, Hermitage Müzesi’ni görmeden dönmesinler. Dünyanın sayılı müzelerinden, içinde üç milyonun üzerinde eser var ve dünyanın en eski halısı olan bir Türk halısı da bu müzede.
n Baleye ve operaya bilet bulmak kolay mı?
- Turizmci olduğum için, tur pahalıdır deyip, bilet işini kendim halledeyim dedim. Çok da iyi oldu, çünkü istediğimiz temsili seçtik. Çok da makul fiyatlıydı. Ama cebinizde çevrilmiş paranız yoksa ve kafanızda ne istediğinizi tam belirlemediyseniz turdan şaşmayın derim.
n Polonya’ya da uğradınız değil mi?
- Polonya’da Gdansk limanında kaldık. Gdansk çok güzel bir sahil kasabası. İnce uzun bir caddesi var. O caddede birbirinden güzel evler var, hepsinin altı kafe-restoran. Gdansk’a bayağı çok gemi geliyor, buradaki ana geçim kaynağı turistler. Hayatlarını gemilerin geliş günlerine göre ayarlamışlar resmen.
KOCAMAN YÜZEN OTEL
n Geminin içinde hayat nasıl, kendinizi hapis hissettiniz mi hiç?
- Gemi dediğiniz, kocaman yüzen bir otel. Bildiğiniz bir beş yıldızlı oteli alın, onun üç katını düşünün. Öyle sıkılabileceğiniz bir ortam yok. Gece her yerde ayrı bir şov var. Bir de kumarhanesi var bu gemilerin. Bayağı müdavimleri, sırf kumar oynamak için gelenler var. Bakıyorsunuz, adam oda hesabına yazdırarak 2 bin dolarlık fiş alıyor... Öyle çok aktivite var ki, gemiden inene kadar hepsini bitiremezsiniz. Beni en çok etkileyen, geminin en üstünde yapılmış koşu parkuruydu. Bir tur yarım kilometreye yakın.
n Çocuklarla gidilebilir mi bu yolculuklara?
- Cruise yolcularının yüzde 3-4 civarı çocuklu aileler. Anne-baba ve çocuktan ziyade, torunlarıyla yolculuk yapan büyük ebeveynler var. Üç-dört yaş civarındaki çocuklar için çok heyecanlı bir olay değil ama 10 yaşından sonraki çocuklar rahatlıkla gelebilir. Çok fazla eğlence var. Başta havuzlar ve spor imkanları.
n Yemekler nasıldı?
- Her ülkenin mutfağı vardı valla. İnanılmaz bir depolama sistemleri var, çoğu şey dondurulmuş olarak saklanıyor. ‘Canım çekti ama gemide yoktu’ diyebileceğiniz hiçbir yemek yok. Bu gemilerde her şey dahil sistemi var. İçkiler, sağlık merkezinde özel bakımlar gibi hizmetler dışında her şey ücrete dahil. Akşamları istediğiniz restoranda yiyebiliyorsunuz. İster açık büfeyi seçin, ister Meksika lokantasını.
n Filmlerde gördüğümüz gibi, yemekte kaptanın masasına davet edilmek diye bir şey var mı?
- O gemilerde bir kaptan vardı, bunlarda öyle çok kaptan var ki... Birinci, ikinci, üçüncü kaptan derken kimin kaptan olduğunu, kimin masasının nerde olduğunu anlamıyorsunuz bile.
n Alışveriş imkanı var mı?
- Olmaz mı? Swatch saatten en lüks markalara kadar alışverişin álásı var. Üstelik bazı günlerde ve saatlerde kampanya yapıyorlar.
n Kaç kişi vardı gemide?
- 1600 yolcu ve 1100 görevli vardı. Kulağa çok geliyor ama etrafta kalabalıklar yok. Normal bir otelde gibisiniz.
En son evlendiğimizde böyle bir fotoğraf çektirmiştik
Gitmeden önce ‘Yanınıza smokin ve takım elbise alın; iki gece formel, bir gece de kaptanın balosu var’ dediler. Tatile giderken smokin ve takım elbise taşımak insanın içini karartıyor ama iyi ki almışız, çünkü o gecelerde herkes çok şıktı. Fakat bir iyi yanı vardı, yemekten önce kurulan fotoğraf noktalarında herkes o şık kıyafetlerle fotoğraf çektirdi. En son evlendiğimizde böyle bir fotoğraf çektirmiştik, bir de şimdi oldu. Fotoğraf curcunasından sonra kaptanın seremonisi başladı. Üst üste konmuş yüzlerce bardağa, tepeden başlayarak şampanya koydu ve tüm misafirlere dağıtıldı. Tabii Amerikalı müşteriler, özellikle kadınlar bunu fırsat bilip, kaptanla fotoğraf çektirdiler. Fotoğrafların tanesi 21,99 dolara satılıyordu.
seyahatte ne okuyor
Gittiği yerle ilgili rehber kitap okuyor.
ne dinliyor
Seyahate giderken yanında müzik taşımıyor, yerel müzikleri dinlemeyi seviyor.
ne yiyor, ne içiyor
Ne kadar mahalli yemek varsa yiyor.
ne giyiyor
Formel bir program varsa, tedbirli gidiyor ama spor ve rahat giyinmekten hoşlanıyor.
neyle seyahat ediyor
Uçakla.
nerede kalıyor
Aynı otelde ikinci defa kalmaktan hoşlanmıyor. Özelliği, faklılığı olanları tercih ediyor.
kimle seyahat ediyor
Her seyahate birlikte çıktıkları 7-8 kişilik bir yakın arkadaş grubu var. Nereye giderlerse gitsinler, her yerde tenis oynamaları meşhurmuş.
çantasının olmazsa olmazları
Kişisel bakım malzemeleri, rahat bir ayakkabı ve tişört
n Cruise turu için hangi rotayı seçtiniz?
- Hep merak ettiğim İskandinavya turunu yaptım. St. Petersburg, Finlandiya, Polonya, Estonya ve Danimarka’ya gittik. Güneşin geç battığı, erken doğduğu mevsim, buraları görmek için ideal. Çok da romantik. Buralara tek tek gitmeye kalksaydım, çok ciddi bir para ödemem gerekirdi. Çünkü hem kuzey Avrupa’ya uçaklar çok pahalı, hem de otellerin gecesi ciddi bir para. Gemide olunca bavul topla-bavul boşalt derdinden de kurtulduk.
n Şehirlerde ne kadar kalıyorsunuz? Gittiğiniz yeri layığıyla görebiliyor musunuz?
- Seyirler gece oluyor, şehre sabah yedi civarında varıyorsunuz. Genelde bütün günü ve geceyi o limanda geçiriyorsunuz. Bütün gün şehirde özgürsünüz. Bazı şehirlerde birden çok gece de kalınıyor. Bazıları için bir şehri bir günde görmek mümkün değil ama özellikle bu rotada, kalış süreleri yeterliydi.
ETKİLEYİCİ KENTLER
n İlk durağınız Kopenhag’dı? Nasıl bir şehir Kopenhag?
- Kopenhag bir tarih şehri. Ben orayı kriterlerin şehri olarak nitelendiriyorum. Bu sene ‘Dünyanın yaşanacak en iyi üçüncü şehri’ ödülünü aldı, siz düşünün artık. Çok yüksek kriterleri olan bir topluluk yaşıyor burada, gelir düzeyi de çok yüksek. Dümdüz, gezmesi çok kolay ama şehri görmek isterseniz mutlaka bir kuleye tırmanmanız gerek. Suyla çok uyumlular. Kanallarda motor turlarıyla mini-cruise’lar yaparak bütün şehri görebiliyorsunuz. Çok eski ve güzel binalar var, hepsi koruma altında. El ve cam işçiliği çok güzel. Her yer soğuk ve karlı olduğu için, içeride yapılabilecek sanatlarda uzmanlaşmışlar.
n Helsinki ve Stockholm’u beğendiniz mi?
- Helsinki yıllardır gittiğim, çok iyi bildiğim bir şehir. Çok meşhur bir mağarası var, onu gezebilirsiniz. O turu 40 euro’ya satıyorlar, Türkiye’ye gelseniz, bizde onun gibi, tanımlanmamış binlerce mağara var. Şehir genel havasıyla çok hoş. Limanda güzel yemekler yiyebileceğiniz bir sürü lokanta var. Stockholm büyük, etkileyici bir şehir. Güneşe o kadar hasretler ki gittiğimizde hava 20 derece olmasına rağmen, hepsi mayolarıyla, parmak arası terlikleriyle su kenarlarında oturuyorlardı. Estonya’ya da gittik; küçük, renkli bir kasaba. Birçok medeniyetin izlerini taşıyor, gerçekten çok şirin, hemen doğanın içinde. Elişleri çok özel ve ucuz.
n Bu gezide en çok nereden etkilendiniz?
- Çok eski bir şehir değil belki ama St. Petersburg en çok hoşuma giden oldu. 1890’larda kurulmuş bir liman şehri. Bu limandan bütün Rusya’nın ve Orta Asya’nın ticareti yapılmış. Şehir kurulurken gelen gemilerin liman vergilerini ve harçlarını para olarak değil, taş olarak almışlar. Çünkü taş orada çok az bulunuyor, şehri inşa ederken bu yöntemi bulmuşlar. Bataklık gibi bir yerden, harika bir şehir yaratmış, onla da kalmayıp bir sanat şehrine dönüştürmüşler. Saray, parklar, bahçeler, o kadar çok etkiledi ki beni. 42 adanın üzerinde, 407 tane köprüsü olan bir yer St. Petersburg; bana göre aşk şehri. Burada yaşayanlar aşklarını, sanatlarını yaşamışlar; imparatorluğun ağırlığından bu şehirde kurtulmuşlar gibi geliyor bana. Beyaz geceleri en güzel yaşadığınız yerlerden biri St. Petersburg. Gidenler, Hermitage Müzesi’ni görmeden dönmesinler. Dünyanın sayılı müzelerinden, içinde üç milyonun üzerinde eser var ve dünyanın en eski halısı olan bir Türk halısı da bu müzede.
n Baleye ve operaya bilet bulmak kolay mı?
- Turizmci olduğum için, tur pahalıdır deyip, bilet işini kendim halledeyim dedim. Çok da iyi oldu, çünkü istediğimiz temsili seçtik. Çok da makul fiyatlıydı. Ama cebinizde çevrilmiş paranız yoksa ve kafanızda ne istediğinizi tam belirlemediyseniz turdan şaşmayın derim.
n Polonya’ya da uğradınız değil mi?
- Polonya’da Gdansk limanında kaldık. Gdansk çok güzel bir sahil kasabası. İnce uzun bir caddesi var. O caddede birbirinden güzel evler var, hepsinin altı kafe-restoran. Gdansk’a bayağı çok gemi geliyor, buradaki ana geçim kaynağı turistler. Hayatlarını gemilerin geliş günlerine göre ayarlamışlar resmen.
KOCAMAN YÜZEN OTEL
n Geminin içinde hayat nasıl, kendinizi hapis hissettiniz mi hiç?
- Gemi dediğiniz, kocaman yüzen bir otel. Bildiğiniz bir beş yıldızlı oteli alın, onun üç katını düşünün. Öyle sıkılabileceğiniz bir ortam yok. Gece her yerde ayrı bir şov var. Bir de kumarhanesi var bu gemilerin. Bayağı müdavimleri, sırf kumar oynamak için gelenler var. Bakıyorsunuz, adam oda hesabına yazdırarak 2 bin dolarlık fiş alıyor... Öyle çok aktivite var ki, gemiden inene kadar hepsini bitiremezsiniz. Beni en çok etkileyen, geminin en üstünde yapılmış koşu parkuruydu. Bir tur yarım kilometreye yakın.
n Çocuklarla gidilebilir mi bu yolculuklara?
- Cruise yolcularının yüzde 3-4 civarı çocuklu aileler. Anne-baba ve çocuktan ziyade, torunlarıyla yolculuk yapan büyük ebeveynler var. Üç-dört yaş civarındaki çocuklar için çok heyecanlı bir olay değil ama 10 yaşından sonraki çocuklar rahatlıkla gelebilir. Çok fazla eğlence var. Başta havuzlar ve spor imkanları.
n Yemekler nasıldı?
- Her ülkenin mutfağı vardı valla. İnanılmaz bir depolama sistemleri var, çoğu şey dondurulmuş olarak saklanıyor. ‘Canım çekti ama gemide yoktu’ diyebileceğiniz hiçbir yemek yok. Bu gemilerde her şey dahil sistemi var. İçkiler, sağlık merkezinde özel bakımlar gibi hizmetler dışında her şey ücrete dahil. Akşamları istediğiniz restoranda yiyebiliyorsunuz. İster açık büfeyi seçin, ister Meksika lokantasını.
n Filmlerde gördüğümüz gibi, yemekte kaptanın masasına davet edilmek diye bir şey var mı?
- O gemilerde bir kaptan vardı, bunlarda öyle çok kaptan var ki... Birinci, ikinci, üçüncü kaptan derken kimin kaptan olduğunu, kimin masasının nerde olduğunu anlamıyorsunuz bile.
n Alışveriş imkanı var mı?
- Olmaz mı? Swatch saatten en lüks markalara kadar alışverişin álásı var. Üstelik bazı günlerde ve saatlerde kampanya yapıyorlar.
n Kaç kişi vardı gemide?
- 1600 yolcu ve 1100 görevli vardı. Kulağa çok geliyor ama etrafta kalabalıklar yok. Normal bir otelde gibisiniz.
En son evlendiğimizde böyle bir fotoğraf çektirmiştik
Gitmeden önce ‘Yanınıza smokin ve takım elbise alın; iki gece formel, bir gece de kaptanın balosu var’ dediler. Tatile giderken smokin ve takım elbise taşımak insanın içini karartıyor ama iyi ki almışız, çünkü o gecelerde herkes çok şıktı. Fakat bir iyi yanı vardı, yemekten önce kurulan fotoğraf noktalarında herkes o şık kıyafetlerle fotoğraf çektirdi. En son evlendiğimizde böyle bir fotoğraf çektirmiştik, bir de şimdi oldu. Fotoğraf curcunasından sonra kaptanın seremonisi başladı. Üst üste konmuş yüzlerce bardağa, tepeden başlayarak şampanya koydu ve tüm misafirlere dağıtıldı. Tabii Amerikalı müşteriler, özellikle kadınlar bunu fırsat bilip, kaptanla fotoğraf çektirdiler. Fotoğrafların tanesi 21,99 dolara satılıyordu.
seyahatte ne okuyor
Gittiği yerle ilgili rehber kitap okuyor.
ne dinliyor
Seyahate giderken yanında müzik taşımıyor, yerel müzikleri dinlemeyi seviyor.
ne yiyor, ne içiyor
Ne kadar mahalli yemek varsa yiyor.
ne giyiyor
Formel bir program varsa, tedbirli gidiyor ama spor ve rahat giyinmekten hoşlanıyor.
neyle seyahat ediyor
Uçakla.
nerede kalıyor
Aynı otelde ikinci defa kalmaktan hoşlanmıyor. Özelliği, faklılığı olanları tercih ediyor.
kimle seyahat ediyor
Her seyahate birlikte çıktıkları 7-8 kişilik bir yakın arkadaş grubu var. Nereye giderlerse gitsinler, her yerde tenis oynamaları meşhurmuş.
çantasının olmazsa olmazları
Kişisel bakım malzemeleri, rahat bir ayakkabı ve tişört