GeriSeyahat Kömürcüoğlu Nihat, Zonguldak!
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Kömürcüoğlu Nihat, Zonguldak!

Kömürcüoğlu Nihat, Zonguldak!

Benim dünyalar güzeli çok dertlendi, “Seni Uşak-Afyon yoluna ben soktum, yoksa polise haraç ödemeyecektik” diye. Halbuki, bu yoldan geçmeseydik eğer, birden karşıma Dumlupınar Şehitliği çıkmayacaktı, ben belki de bu yoldan hiç geçmeyecek, ve “O MERMER MEZAR TAŞINI” görmeyecektim. Beni allak bullak eden o kitâbe-i seng-i mezarı. Yani mezar taşı yazısını!

*

Böyle bitirmiştim Kitâbe-i seng-i mezar! yazımı.

Dumlupınar Şehitliği, bütün şehitlikler gibi, ölüm gibi, mistik, hüzünlü ve huzurlu. Bir sırtın üstünde tek başına.

Bir ana baba, belli ki çocuklarını getirmişler, onlar çıkarken biz giriyoruz.

Ege’nin havası boğucu, temmuz güneşi kor gibi sıcak. Şehitliği okşayan ılık bir rüzgar, çimen kokusu, sessizlik.

Ürperiyorum.

Karım hissediyor “yalnız” kalmak istediğimi. “Ben makineyi alayım, senin bir fotoğrafını çekeyim” diye başbaşa bırakıyor bizi.

*

Kalkan’da, dünyanın en güzel koylarından birinde, dört yıldızlı bir tatil köyünde, güneş, deniz, huzur... Mükemmel bir tatil dönüşü. Sağlığımız, keyfimiz yerinde Allah’a şükür. Çocuklarıma, anama, babama, kardeşlerime, İstanbul’uma kavuşacağım az sonra. Özlemişim...

Dumlupınar’dan geçerken Şehitlik’e girmişim...

*

Yüzlerce mermer taş çimlerin üstüne uzanmış.

Binbaşılar, yüzbaşılar, üsteğmenler, teğmenler ve askerler...

Yanyana,uğruna öldükleri toprakta koyun koyuna...

Hüzünle aralarında geziyorum. 83 sene sonra isimlerini tek tek okuyorum. Beni duyarlar diye umuyorum.

Liste uzadıkça boğazım düğümleniyor, karım bir kare fotoğraf çekip uzaklaşıyor...

Yakıcı güneş altında şehitlik nedense serin, Dumlupınar ovası sessiz...

Toprak kokusu, mezartaşları ve “biz”...

Nefes alamıyorum...

Derken, gözüm “o mezar taşına” takılıyor.

Üsteğmenlerin arasında nedense bir er...

Beyaz mermere kazılı o 7-8 kelime...

Okuyamıyorum.

Önünde durup boş gözlerle bakıyorum bir müddet.

Düşünüyorum.

Burada yatan ere ne çok şey borçlu olduğumu biliyorum.

Herşey için, mutluluğum için, çocuklarım için, teşekkür ediyorum.

Şehitlikte yatanlar adına, başucunda sessiz bir dua okuyorum

Sonra, artık sıkılmadan, diz çöküyorum önünde, secde edip alnından öpüyorum.

Ağlıyorum!

Herşeyimi borçlu olduğum Zonguldaklı er Kömürcüoğlu Nihat’a ağlıyorum.

Önümdeki mermer taşını bu kez yüksek sesle okuyorum, çıkıyorum:

ZONGULDAK-MERKEZ

KÖMÜRCÜOĞLU NİHAT

DOĞUM 1909

13 YAŞINDA

 

 

 

http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~314@nvid~440805,00.asp


 

False