James Bond Adası ve Leonardo DiCaprio’nun kumsalı...
Panye köyü kazıklar üzerine kurulmuş. Puket Adası’ndan kalkıp günübirlik körfez turu yapan teknelere öğlen yemeği vererek hayatlarını kazanıyorlar. Sadece camileri ve su kuyuları karada.
Andaman Denizi’ne açılan Puket Körfezi’nin derinlerinde, ünlü James Bond Adası’nın yanı başındaki Panye köyü kazıklar üzerine kurulmuş. 300 yıl önce Java’dan gelen göçmen Müslüman balıkçılar vergi vermemek için evlerini denize inşa etmiş. Puket Adası’ndan kalkıp günübirlik körfez turu yapan teknelere öğlen yemeği vererek hayatlarını kazanıyorlar. Sadece camileri ve su kuyuları karada.
Nisandan hazirana Tayland’ın önemli turistik merkezlerinden Puket Adası’nda yılın en sıcak dönemi. Bu günlerde başlayan muson yağmurları ekime kadar artarak sürüyor, kasımdan sonraki dört ayda ada yılın en güzel günlerini yaşıyor. Ayın ortalama 20 gününün yağmurlu geçtiği, bulutlarla güneşin köşe kapmaca oynadığı bu dönemde beş yıldızlı tatil köylerinin, doğa turlarının fiyatları düşüyor. Ada, fırsatı değerlendiren Avustralyalı turistlerle doluyor. Eğlence ve seks için Tayland’a gelip Pataya’nın gürültüsünden bunalan 60’lık
Avrupalı zampara dedeler zaten her daim Puket’te...
TUHAF ADACIKLAR
Puket’in en popüler günübirlik tur alanlarından biri, doğusundaki Puket Körfezi. Phi Pihi ve James Bond Adası, Maymunlar Sahili, Leonardo DiCaprio’nun kumsalı, meşhur kuş yuvası çorbası için kırlangıç yuvalarının toplandığı Viking Mağarası, kano turlarının düzenlendiği koylar, dalgıçları cezbeden sualtı mağaraları hep burada.
Körfez, Andaman Denizi’nden yaklaşık 70 kilometre içerilere giriyor. Açık denize yakın bölümlerde büyüleyici kumsallara, kanyon gibi koylara sahip büyük adalar yer alıyor. İçerilere girdikçe, denizden bir sütun gibi 20-30 metre yükselen tuhaf adacıklar görülüyor. Kireçtaşından adacıkların bazıları sadece tepesi ağaç kaplı kaya sütunları. Eğimli olarak aşağıya inenleri ise denize kadar sık makiliklerle, ağaçlarla örtülü. Zümrüt yeşili renkleri çok uzaklardan seçiliyor.
SANKİ HEYKEL GALERİSİ
Körfezin kuzeyindeki dip bölgeler subasar ormanlar ve tropik bitkilerle kaplı. Yağmur mevsiminde denize sürüklenen alüvyon geniş bir alana yayılıyor. Kıyıdan yüzlerce metre açıkta bile suyun derinliği birkaç metreye kadar düşüyor. Rengi ise turkuvazdan açık yeşile, nehirlerdeki kahverengiye dönüşüyor. Kum ve çamur tepecikleri gelgit sırasında ortaya çıkacak kadar yüksek. Tekneler uzun çubuklarla işaretlenmiş kanalları kullanmak zorunda. Her biri birer doğa anıtı niteliğindeki yüzlerce ıssız ada bulunuyor bu bölgede. Kimi gruplar oluşturmuş. Aralarından geçerken bir heykel galerisini gezdiğiniz hissine kapılıyorsunuz.
Balıkçı tekneleri nehir tipinde; uzun, kano şeklinde, sualtındaki kesimleri çok az. Kıçtan takma motor şaftları o kadar uzun ki, ucundaki pervanenin yerinden fırlamadan nasıl döndüğünü anlamak zor. Arkalarından şelale gibi su püskürterek ilerliyorlar. Aynı tekneler turistik gezilerde de kullanılıyor.
ÖĞLE YEMEĞİ İZDİHAMI
İşte bu sıradaşı coğrafyada, sıradışı bir köy Panye. Aynı isimli adanın kıyısında, kazıklar üzerine kurulmuş. Denizin ortasına örülmüş bir duvarı anımsatan ada 320 metre uzunluğunda, 80 metre genişliğinde. Kıyısı neredeyse yok. Kuzeyde deniz seviyesinden 110 metre yükseklikten başlayan duvar görünümü, köyün başladığı güney kıyısında 70 metreye iniyor. Su üstünde güneye doğru yapılanan yerleşimin uzunluğu ise 600 metre, genişliği pazar bölgesinde 190 metreye ulaşıyor. Devlet köyün daha fazla genişlemesine izin vermiyor.
İlk bakışta, yüksek uçurumlarla çevrili adanın köylülere denizde yaşamaktan başka seçenek bırakmadığını düşünüyorsunuz. Oysa kazıkların nedeni başka. 18’inci yüzyılda Java’dan gelen iki yoksul Müslüman balıkçı ailesi krala vergi vermemek için deniz üstünde kalmayı tercih etmiş. Bugün Panye, 320 ailenin yaşadığı, 1600 nüfuslu bir yerleşim. Sadece camisi ve artezyen kuyusu sahilde. Evleri, turistik restoranları ve pazarı, hatta futbol sahası beton kazıklar ya da sallar üzerinde. 1980’lerde Dünya Kupası maçlarını TV’den izleyen gençler imeceyle yüzer futbol sahası kurmuş. Güney Tayland’ın en güçlü iki futbol kulübü bu sahadan yetişmiş, gençlerin öyküsü filmlere konu olmuş.
Öğle saatlerinde köyün önündeki rıhtıma sıra sıra turist taşıyan tekneler yanaşıyor. Yolculara, tur fiyatına dahil pilav, balık, tavuk, salatadan oluşan fiks mönü ikram ediliyor. Artan yemekler, lüks ve temiz tuvaletlerin atıkları doğrudan denize gidiyor. Panye’liler asıl gelirlerini muhtemelen yemek sonrasında yapılan alışverişten sağlıyor. Tezgâhlarda Tayland’ın dört bir yanından elişi hediyelik bulmak mümkün.
DERİNDEKİ YAŞAM
Pazar alanını geçip kazıklar üstünde denizden yaklaşık 2 metre yükseltilmiş dar beton yoldan içerilere doğru yürüdüğünüzde karşınıza gerçek köy yaşamı çıkıyor: İç bölmeleri olmayan, zemini muşamba kaplı evler, kapılara bağlanmış tekneler, eşikteki saksılardan yola uzanan begonviller, pencerelere asılı tahta kafeslerde ötücü kuşlar, evlerin arasında oynayan temiz giyimli çocuklar, köyün manavı, bakkalı... Yemekler evin önünde, yere oturulup, komşularla sohbet ederken, elle yeniyor. Günlük hayatı çekip çevirenler hep kadınlar. Kahvede TV seyreden, restoranların kasasında duran birkaç kişi sayılmazsa ortada hiç erkek yok. Erkekler turist teknelerinde çalışıyor.
Köyün en sıradışı yapısı camisi. İnşaatı devam ederken bir yandan ibadete açılan iki katlı, turkuvaz rengi yapının tüm yüzeyleri mozaik kaplı. Altın izlenimi veren taşların pırıltısı çok uzaklardan görülüyor. İkindi namazı öncesinde gittiğimde “selamın aleyküm” diye selamlaştığım yaşlı köylü gönüllü olarak önüme düşüp camiyi gezdiriyor. Şüpheli gözlerle bakan gençlere Müslüman olduğumu söyleyip rahatlatıyor. Ortadoğu’da olduğu gibi burada da cami öğle sıcağından kaçıp, istirahat edilecek bir mekân. Birkaç genç namaz kılıyor, birkaçı yere uzanmış, uyuyor. Rehberim turunu bitirip fısıldayarak “bahşiş” diyor önce. Sonra camiye yardım kutusunun önüne götürüyor...
Bir yanında James Bond Adası, diğer yanında cennet gibi subasar ormanlar, uçsuz bucaksız bereketli bir deniz, sürekli gelir sağlayan yoğun bir turist trafiği... Büyük şehirlerden yorulanlar için cazip bir yaşam gibi görünse de mahrumiyet bölgesinde yaşamanın zor olduğunu söylüyor köylüler. Özellikle muson döneminde fırtınalar ulaşımı aksatıyor, turist trafiğini kesiyor, hatta can güvenliğini tehlikeye sokuyor. Yaşamak için olmasa bile görmeye değer bir ada Ko Panye ve yanıbaşındaki köy...
(Bu yolculuk Coral Travel’ın sponsorluğuyla yapılmıştır)
NASIL GİDİLİR?
Ko Kaeo sahilindeki Royal Marina’dan 20 kişilik güçlü sürat motorlarıyla Puket Körfezi’nde düzenlenen turların rotaları talebe göre değişiyor. Fiyatlar da... Sadece Phi Phi sahillerini görmeye yönelik yarım günlük turların kişi başı fiyatları 200 TL civarında, tüm körfezi tek seferde görmek isterseniz ve tek başınıza motor kiralarsanız 1500 TL’yi gözden çıkarmak gerekiyor. Krabi ve Puket kentlerinden Phi Phi’ye tarifeli gemi seferlerinde ise biletler 20-40 TL arasında.