GeriSeyahat İşte benim St. Petersburg rehberim
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
İşte benim St. Petersburg rehberim

İşte benim St. Petersburg rehberim

İtalyan mimarlar tarafından inşa edilen bir hayal şehri. Hayali kuran ve gerçekleştiren ise Deli Pedro. Kanallar üzerine inşa edilmiş ama geniş caddeleri ile ferah bir şehir. Hastasıyım... Gezecek, görecek ve yiyecek, içecek çok şey var. Sizin için en önemlileri belirledim. Buyurun.

ERMİTAJ MÜZESİ:
Başta ‘Neva Nehri’ kıyısında bir dizi saraydan meydana gelmiş, dünyanın en önemli müzelerinden biri. Muhakkak rahat bir ayakkabı ile gezmelisiniz.

KANLI KLİSE:

İşte benim St. Petersburg rehberim

‘Dökülmüş Kan Üzerindeki Kurtarıcının Kilisesi’ Çar II. Aleksander’ın suikasta uğradığı sokak üzerine yapılmış. Kanlı ceketi teşhir ediliyor. Çar, at arabasına yapılan bombalı saldırıda önemli yara almamış ama arabasından inince ikinci bir bomba, II. Aleksander’ı yere sermiş. Tam o kaldırım taşlı sokaktan birkaç metre ileride. Müthiş mozaikleri ve soğan kubbeleri ile etkileyici bir Ortodoks kilisesi.

CAFE LİTERATURNOE(EDEBİYAT KAFE):

Girişte Rus edebiyatının temel direklerinden Puşkin’in balmumu heykeli masada oturuyor ve şiir yazıyor. Puşkin 16 yaşında çok güzel bir kıza âşık olur. İki sene boyunca kur yapar ve nihayet evlenirler.

Bu genç kız, şairin sonunu getirecektir. Keskin nişancı bir Fransız subayı olan eniştesi ile genç kadının dedikoduları St. Petersburg sosyetesine günlük mevzu olunca, sarhoş Puşkin bacanağını düelloya davet eder. Son cesaret içkisini ve yemeğini bu kafede alır ve sonrasında düelloda karnından yaralanarak hayata veda eder.

Ben meşhur borş çorbası ve ördek aldım. Ördek tabağı sunumu çok değişikti. Yemekten çok, piyanist ve operacılar müthiş idi. Müşteriler arasından ayağa kalkan iri kıyım kadınlar piyanonun yanına geçip o iri Rus sesleri ile şakıyamaya başlayınca çok keyif aldım yemeğimden.

PETERHOF SARAYI:

İşte benim St. Petersburg rehberim

Peterhof Sarayı

Dünyanın en gösterişli fıskiyelerini görmeye Peterhof Sarayı’na uğramalısınız. 1714-1721 yılları arasında yapılmış. 142 fıskiye, 64 çeşme ve 37 altın yaldızlı bronz heykel ile çok etkileyici bir Deli Pedro yapımı.

L’EUROPE (YEVROPA):

İşte benim St. Petersburg rehberim

L’Europe (Yevropa)

Zengin bir Rus asilzadesi gibi yemek arzu ederseniz, Grand Hotel Europe da L’Europe’daki yer ayırtınız. Osetra havyarlı çırpılmış yumurta yanında bir kup Rus şampanyası alınız.

STROGONOFF STEAKHOUSE:

Meşhur ‘Beuf Strogonoff’un adını aldığı Kont Strogonoff ailesinin malikânelerini gezdikten sonra bir de yemeğini tadalım dedik ama gelen hesabı görünce adamların beni ‘Kont’ zannettiklerine karar verdim.

CAFE SİNGER

1904 yılında ‘Art Nouveau’ tarzında inşa edilmiş çok güzel bir bina. ‘Singer’ dikiş makineleri şirketi, New York’taki binaları gibi bir gökdelen istemiş ama şehir yapı kurulu, en yüksek binanın Çar’ın sarayından 23.5 metreden daha yüksek olamayacağı kuralı gereği izin vermemiş (Hâlâ geçerli bir kural. Huuu, İstanbul şehir planlamacıları...).

“Café Singer, bina içerisindeki Dom Knigi kitapçısının ikinci katı. Atıştırmalıklar ve hamur işi tatlılar var ama kafenin manzarası lezzetlerinden daha iyi.

BİR MÜZE DÜŞÜNÜN : UZUNLUĞU 2 KİLOMETRE

İşte benim St. Petersburg rehberim

Sadece şahsi bir istek idi ve görmem lazımdı. Çaykovski mezarı ziyareti, HASTASIYIMMM...

Pyotr Ilyich Tchaikovsky (1840-1893):

Şu an bu satırları size yazarken, Piyano Konçerto No.1 Op. 23 dinliyorum ve gene ve her seferinde olduğu gibi gözlerim buğulu. Bu eseri St. Petersburg Konservatuvarı’na götürdüğü zaman, konçerto çok uçuk ve kuraldışı bulunmuş. Konservatuvar müdürü Zaremba Rubenstein, Çaykovski’ye, “Düzelt öyle getir, böyle eser olmaz” demiş. Cevap, “Bir notasını dahi değiştirmem” olmuş. Nitekim şu an belki en önemli Rus eseridir...

Çaykovski’nin müziği hayatı gibi fırtınalar içerisinde geçer, kâh sakin, kâh şimşekler... Beni en çok etkileyen ise ölümü olmuştur. Fırtınalar dolu acıklı hayatına daha fazla tahammül edemeyen Pyotr Ilyich Tchaikovsky, kaynatmadan su içmenin kesin yasak olduğu, o kolera salgını zamanlarında bir bardak dere suyunu içmiş, birkaç gün sonra da acılar içerisinde kıvranarak hayata veda etmiş. Belki de annesi gibi ölmek istemiştir diye düşünüyorum... (Şu an ise Çaykovski’den 6. Acıklı Senfoniyi dinlemekteyim)

False