İstanbul’un orta yeri bostan
İstanbul'un tüm kalabalığına, yokolan yeşiline rağmen geçimini bostancılıkla sağlayan nadir semtlerden biri: Langa. Kastamonu'dan geldikleri 1948 yılından bu yana sebze yetiştiren Uzan ailesi, bahçelerindeki sebzeleriyle Langa nostaljisi yaşatıyor. İşte pazar tezgahlarında gördüğümüz sebzelerin yetiştirilme öyküsü...
YAZAR Murat Belge, Langa için İstanbul Gezi Rehberi'nde şunları anlatıyor:
‘‘Yenikapı, Lykos deresinin denize aktığı yerdi ve Eleutherius adıya anılan liman vardı. Gemi teknolojisinin değişmesiyle limanın önemi azalınca, Lykos'un alüvyonlarının burayı doldurmasına kimse aldırmadı. Bu verimli alüvyonlarla da Langa dediğimiz bölge oluştu. Yakın zamanlara kadar burası İstanbul'un en ünlü bostanlarının bulunduğu yerdi. Daha 1950'lerde sur içinde 30'dan fazla irili ufaklı bostan vardı. Sonra Lykos kuruldu ve kayboldu. Son yıllarda bostanlar yerlerini beton bloklara bıraktı. Arada tek tük bostanlar var...’’
O bostanlardan birindeyiz. Samatya Sahil Sokak'taki tren yolu ve surların arasına sıkışmış, eski Samatya evleriyle çevrili bahçenin sahibi Ahmet Uzan. 1948 yılından bu yana sebze yetiştiriyor. 1953 yılında evlendiği Zekiye Uzan'la birlikte o gün bugündür bahçe içindeki evlerinde yaşıyorlar. Yetiştirdikleri sebzeler ise günümüz İstanbul'unda bir eski zaman masalı yaşatıyor.
Gün boyu bahçede
Bahçeyi çevreleyen kırık dökük çitlerin kenarlarındaki incir ve kavak ağaçlarının dalları yere sarkıyor. Kurşuni renkte tahta çitlerden yapılmış kapıdan içeri girildiğinde bahçeyi ikiye bölen bir yol. Yolun sonunda, sıvaları dökülmüş duvarları, eskimiş pencere pervazlarıyla, kiremitlerine kırmızı ve siyahın hakim olduğu küçücük bir ev...
Bahçeyi ikiye bölen yolun bir tarafında maydanozlar, naneler, yeni ekilmiş sarmısaklar, kırmızı turplar, yeşil soğanlar, tahta kasalar içinde yetiştirilen nergisler, akşam sefaları... Diğer tarafta ise kıvırcık salatalar, tereler, rokalar, ıspanaklar, pazılar, lahanalar... Bahar tüm varlığıyla bahçede.
Ahmet ve Zekiye Uzan'ın günü, güneşin doğmasıyla başlıyor. Sabah ilk işleri bahçeyi kontrol etmek. Kahvaltı yemyeşil bir sofrada doğal ürünlerle yapılıyor. Kahvaltının ardından çalışmaya başlıyorlar ve bahçedeki işleri akşama kadar sürüyor. Langa'da halen yaşayan tek tük sebze yetiştiricilerinin tümünün Kastamonulu olduğunu öğreniyoruz Uzan'dan. ‘‘Sebzeleri çekirdekten itibaren kendimiz yetiştiriyoruz. Toprakla uğraşımız karların erimeye başladığı şubat ayında başlar. Şubat ayındaki ilk ekimlerden sonra sene içinde mayıs ve eylül aylarında da ekim yaparız’’ diyor ve günümüz Langa'sındaki sebzelerin hikayesini anlatıyor.
Toprak çok verimli
‘‘Langa'nın toprakları çok verimli, senede üç kez sebze ekebiliyoruz. Şubat ayında yeşil soğan, kırmızı turp, kırmızı pancarla birlikte mayıs ayında ekebileceğimiz sebzelerin tohumlarını ekiyoruz.
Mayıs ayında ise domates, badem, kapak, patlıcan, biber ekiyoruz. İnek gübresi kullanıyoruz. Ama son dönemde inek gübresi bulmak zorlaştığından at gübresi de kullanıyoruz. Yazları haftada bir su veriyoruz.’’
Bahçenin ortasında duvarları taştan örülmüş, eski bahçelerdeki fıskiyeleri anımsatan küçük bir havuz. Havuza eski bir su motorundan boruyla su taşınıyor. Ahmet Uzan kuyudaki sistemin İstanbul'a geldiği 1948 yılından bu yana çalıştığını söylüyor. Kuyudan çıkan su yazın kavurucu sıcaklardan arklardan akarak, sebzeleri suluyor.
Seyyar satıcıların dışında pazarcılar ve Samatya'da oturan ev hanımları da sebze almak icin burayı tercih ediyorlar. Zekiye Uzan, müşterilerine kıvırcık salataları, maydanozları, yeşil soğanları topraktan sökerek sunuyor.
Mevsimleri hep bahar
Haftasonları sabahları erkenden hummalı bir çalışma başlıyor. Ahmet Uzan ve kardeşi Sabri Uzan başlarına çattıkları mendillerle üzerlerine sabah çiği düşmüş kıvırcık salataları küfelere dolduruyor, kucak kucak rokaları havuz başına omuzlarında taşıyorlar. Bu hummalı çalışmayı bir haftalık mallarını almak için Langa'ya gelen seyyar satıcıların, arabalarını sebzelerle süslemeleri izliyor. Ramazan Kuruçay gelen kıvırvık salataları ve diğer sebzeleri havuzda yıkıyor, arabasına yerleştiriyor. Ne kadar kazandığını sorduğumuzda ‘‘Eh işte geçinecek kadar’’ diyor.
Beton blokların arasında kafamızı kaldırdığımızda mavi gökyüzünü bile göremediğimiz günümüz İstanbul'unda Langa'da kalmış birkaç sebze yetiştiricisinden biri olan Uzan ailesinin iki çocuğu da doktor, yuvadan uçmuşlar. Onların ise mevsimleriyle hep bahar. Her yağmurda toprak kokusu alıyorlar.