İstanbul’dan çok iş çıkar - Seyahat Haberleri
GeriSeyahat İstanbul’dan çok iş çıkar
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
İstanbul’dan çok iş çıkar

İstanbul’dan çok iş çıkar

Yarın bir gün Nişantaşı’nda, Beşiktaş’ta yürüyen gaydalı İskoçları görürseniz şaşırmayın. Kendileri Johnnie Walker’ın Magnum Photos’la işbirliğiyle Galerist’te açtığı fotoğraf sergisini ve Whiskey Festivali’ni tanıtıyor olacak. 23 Mart’a kadar açık kalacak sergiye neredeyse 30 yıl önce çektiği fotoğraflarla katılan Peter Marlow’la görüştük.

Gençliğinizden beri fotoğraf çekiyorsunuz. İlk ne zaman heves ettiniz?
- Altı-yedi yaşlarımdayken babamın sürekli fotoğraflar çekiyor oluşundan etkilenip merak saldım fotoğrafa. Babam ilk jet motorlarıyla uğraşan bir mühendisti. Yukarıdan bakılarak fotoğraf çektiği Exacta marka bir makinası vardı. Objektifi çok hoşuma giderdi. Alman malı ve boyutundan beklenmeyecek şekilde kaliteliydi.

Sizin ilk makinanız neydi?
- Kodak Cresta marka bir makinam vardı. Objektifi dışarı doğru uzuyor diye çok kaliteli zannederdim. İlk fotoğraflarım çok kötü ve kalitesizdi. Hatta fluydu bazıları.

Neleri çekerdiniz?
- Etrafta gördüğüm hoşuma giden şeyleri. Teknik meknik yoktu tabii. Ayrıca bodrum katına kurduğum karanlık oda babamın şarap mahzeninin yanındaydı. Dolayısıyla sürekli içmekten filmleri düzgün banyo edemezdim. O yüzden birçoğu lekeli.

İlk profesyonel işiniz neydi?
- Üniversite bittikten sonra bir cruise gemisinde fotoğrafçılık işi bulmuştum. Hem parası iyiydi hem de dünyayı dolaşma fırsatı bulmuştum.

ASLINDA FOTOĞRAFTAN ÇOK ANLAMIYORMUŞUM

Viski fotoğrafları çekmeye nasıl başladınız?
- Fransız, Sigma isimli bir ajansla çalışıyordum. 1977’de İskoçya’nın kuzeyinden güneyine bir yolculuk yapıp yerel viski imalathanelerini fotoğrafladım. Şimdi biraz pişmanım. O zamanki bakış açım şimdikinden farklıydı elbette. Şimdiki aklım olsa daha fazla fotoğraf çekerdim. Mesela sergideki fıçının içini silen adam fotoğrafını severim ama keşke daha geniş açıyla da alsaymışım.

Bir ara haber fotoğrafçılığı da yaptınız. Neden vazgeçtiniz sonra?
- Orta ve Güney Amerika’da çok çalıştım. Pek çok savaşı gördüm ve fotoğrafladım. Fotoğrafta bir kalaşnikof görünmesi hep iş yapar ama ben istemiyordum. Fotoğraf sanatı olarak ilgimi çekmedi. Daha sonra normal haber fotoğrafları da çektim ama onların da konuları çok sıradandı. Rolls Royce ve skoç viskiyi haber için çekmek çok klişe geliyordu. Haber fotoğrafları çekmekten böylece kaçtım. Şimdi o zamanlara bakıyorum da aslında fotoğraftan çok anlamıyormuşum.

Fotoğraf çekmekte sizi en çok etkileyen şey neydi peki?
- Sanırım hayatımı bu yolla kazanmayı sevdim. Ayrıca dünyayı dolaşmak için de güzel bir bahaneydi. Sanırım benim tavrım hep ben bir şeyden etkilenip çekersem başka birinin de ilgisini oraya yönlendirebilmemdi.

Şu anda fotoğraflarda nelerden zevk alıyorsunuz?
- Artık daha fazla gözlem ve detaylarla ilgileniyorum. İlginç, şaşırtan ve alışılagelmemiş fotoğraflar çekmeyi seviyorum. Her yerde bunlardan bulabilirim. Ağırlıkla doğayla ilgileniyorum. Büyük alanlar ilgimi çekiyor. Bunlar biraz da benim imzam oldu çünkü uzun zamandır böyle çalışıyorum. Artık parayı dert etmiyorum çünkü bir fotoğrafçı olarak çok zengin olmanız pek mümkün değil, hayatımı idare ettiriyorum ve fotoğrafın saf hazzını yaşamaya çalışıyorum.

Fotoğrafçılıkta vizyonunuz en çok değiştiren şey nedir?
- Biraz büyüdüğümde fotoğraf değil ama hayatın nasıl yürüdüğünü öğrendim. Bu da fotoğrafçılığımı değiştirdi elbette. Artık kendime daha çok güveniyorum, kendime inanıp ne istiyorsam onu çekiyorum. Zevklerimin peşinden gidiyorum. O anı yaşayıp, anı kontrol etmekle ilgilenmiyorum. Bir yerde çok fotoğrafçı varsa ben diğer yöne gitmeyi tercih ederim, yapılmayanı yapıp kendi imzamı atmak hoşuma gider. Özgür olmayı seviyorum ve Magnum Photos da bu özgürlüğü sağlıyor.

En hoşunuza giden işleriniz nelerdir?
- Liverpool’la ilgili bir kitap hazırlamıştım. Magnum Photos’un klasik siyah beyaz işlerindendi. Kadınlar, insanlar, Liverpool sokakları, rugby oyuncuları, punklar gibi pek çok kişiyi ve mekanı fotoğraflamıştım. O kitabı seviyorum. Şimdiyse İngiltere katedralleriyle ilgili bir kitap hazırlıyorum. Dindar bir adam değilim ama yapıları beni çok etkiliyor.

Sergide de gördüğümüz viski fotoğrafları çektiğiniz projenizi anlatır mısınız?
- Viski, etkileyici bir fotoğraf projesiydi. Pek param yoktu, en iyi malt viskilerin yapıldığı yere gitmiştim. Param olmadığından arabamda uyumuştum. 1977’de çektiğim fotoğraf bugün İstanbul’da bir galeride sergileniyor. Bu çok etkileyici. Malt çok özel bir içecek. Üç şeyden oluşuyor. Su, turba kömürü ve tahıllar. En çok da bu üçlünün içinde olduğu yapılış aşamasını seviyorum. O yüzden yapım aşamasıyla fotoğraflarımda çok ilgilendim.

İstanbul’a daha önce hiç geldiniz mi?
- Seksen ülke dolaştım ama ilk kez Türkiye’ye geldim. Dün İstanbul’a ilk geldiğimde çok hoşuma gitti burası. “Daha önce nasıl gelmemişim” diye sordum durdum kendi kendime. Dün pek ilgilenemedim ama bugün Haliç ve Tarihi Yarımada’ya gidip biraz fotoğraf çekeceğim. Çokça malzeme çıkacağına eminim.

Bahadır Demir
(Johnnie Walker Marka Müdürü)
AVANTAJLI ÜRÜNLERİ KAÇIRMAYIN


Whisky Festivali’nin farklı ülkelerde farklı kapsamlarda örnekleri var. Biz de onlardan yola çıkarak, örnekleri inceleyerek Türkiye’ye uyguladık. 14-23 Mart arasında bizim için en önemlisi Peter Marlow sergisi. Türk tüketicilerine İskoç viski dünyasını tanıtmaksa asıl amacımız. Belirli sürelerde Yürüyen Adamlar ve gaydacılar anlaşmalı olduğumuz mekanların etrafında olacak. O mekanlarda, avantajlı ürünler ve ikramlar olacak.

False