Her gün bayram
Soğuklar birden bire bastırdı.
Kasım ayında hálá baharı yaşarken bir günde kara kış geldi.
Isının düşmesiyle birlikte de yılbaşı havası iyice kendini göstermiş oldu. Her yer pırıl pırıl aydınlatıldı.
Yılbaşı ağaçları süslendi.
Zaten burada her gün bayram.
Bizde de coşkulu (!) bir şekilde kutlanmaya başlayan Cadılar Bayramı daha bitmeden Şükran Günü'nün hazırlıklarına başlandı.
Şükran Günü'nden sonra da noel ve yılbaşı heyecanı sardı herkesi.
Tabii bu benim ABD'de ilk yılım olduğundan henüz bayramları doğru dürüst kutlamayı beceremiyorum.
Ama öğreniyorum.
Gelecek yıl eminim daha tecrübeli olacağım.
*
Örneğin Cadılar Bayramı'nda kapıya cadı kılığında gelen küçük canavarlar için torbalarca çikolata ve şeker stoklamak gerekliymiş.
Bunu iş işten geçince öğrendim.
Öğrenip de şeker almaya kalktığımda bütün şekerler bitmiş, dükkánlar kapanmıştı. Ben de o günü evimin dışında geçirmek zorunda kaldım.
Yoksa kapımı çalan çocuklara rezil olacaktım.
*
Sonra Şükran Günü geldi çattı.
Amerikalılar'ın, ilk geldiklerinde onlara yemek ve barınak sağlayan yerlilere teşekkür etmek için icat ettikleri bu günü kutlamak üzere Boston şehrine bir tanıdıklara davet edilmiştik.
Annemle birlikte uçaktan daha zevkli olur düşüncesiyle trenle gitmeye karar verdik Boston'a.
Ben İnternetten tren saatlerini öğrenip ne olur ne olmaz diye telefonla yerleri ayırttım ve 24 Kasım için biletleri aldım.
Aslında biletleri İnternetten alabilir, bir saat telefonda dert anlatmaktan kurtulabilirdim. Teknoloji ilerledi ama sanırım ben henüz o kadar ilerlemedim.
*
O gün tren istasyonuna gittiğimizde gözlerimize inanamadık.
İğne atsan yere düşmez.
Sanki bütün New York bu istasyonda toplanmış.
Kuyruğa girip de bir saat sonra gişeye vardığımızda treni kaçırmıştık.
Zaten telefondaki memur bir hata yapmış ve yerlerimiz tam olarak ayrılmamış. Eminim rezervasyonu İnternetten yapsaydım böyle olmazdı.
Artık bilgisayar insanlardan daha güvenli.
Bir sonraki trene tekrar bilet aldık.
Başladık beklemeye.
*
Tren saati geldiğinde insanları yara yara zorla perona varıp kendimizi bir kompartımana attık.
Ama oturmak ne mümkün. İnsanlar üst üste.
Çoğu da ayakta.
Sanki tren Auchtwitz'e gidiyor.
Annemle acıklı bir biçimde birbirimize bakıp dışarı çıkmaya karar verdik, ama imkánsız.
Tren kalkacak ve biz ayakta kalacağız.
Beş saatlik yol.
‘‘Olacak şey değil’’ diyerek en sonunda dirseklerimizin yardımıyla kendimizi dışarı atabildik.
Bu arada ‘‘Lütfen biraz sabırlı olun. Bugün burada beş milyon insan seyahat ediyor’’ diye anonslar yapılıyordu.
Ertesi gün arabayla gitmeye karar verdik.
*
Üçbuçuk saatlik yolu beş saatte aldık.
Yollar ana baba günü.
Herkes hindi yemeye başka şehirlere gidiyor.
Neyse ki biz de en sonunda Boston'a varıp çok lezzetli bir şükran yemeği yiyip harika bir hafta geçirdik.
*
Bu iki tecrübeden aldığım dersler ve beni düşündürenler:
1. Cadılar Bayramı'ndan bir hafta önce bulabildiğin tüm çikolata ve şekerleri al! Sonra kalmıyor. Dükkánlar kapanıyor, rezil oluyorsun!
Türkiye'de neden Cadılar Bayramı kutlanıyor ki? Bizde nasıl olsa her gün Cadılar Bayramı!
2. Şükran Günü ve bir gün öncesi kara, hava ve demiryoluyla ortalama 20 milyon insan seyahat ediyor. Sen en iyisi bir hafta önceden yola çık! Yollarda sefil olma! Amerikalılar buraya ayak bastıktan sonra yerlileri kovmamışlar mıydı? Herhalde bu sadece filmlerdeydi. Baksana her sene yerlilere teşekkür etmek için hindi yiyorlar.
3. Artık İnternetin bir masal olmadığını, gerçekten işe yaradığını kabul et! Hiç kimsenin onun kadar zeki olamayacağına inan!
*
Şimdi sabırsızlıkla yılbaşını bekliyorum.
Bakalım o zaman neler öğreneceğim.
Aslında şimdiden birçok şey öğrendim bile.
İşte bunlardan bazıları:
1. Yılbaşı gecesi her yer bir yıl önceden ayrıldı, hiç yer kalmadı masalına inanmamayı öğrendim. Kulüpler ve restoranlar, 1000 dolara satılan yerleri doldurmak için hálá epey çaba harcıyorlar.
Bazı organizasyonlar ise bilet satılmadığı için iptal ediliyor.
Bunlardan biri, Andrea Bocelli, Sting, Enrico Iglesias ve Aretha Franklin gibi ünlülerin sahne alacağı ve biletlerin 1000 dolardan satıldığı büyük bir konser.
2. Dükkánlarda iğne atsan yere düşmeyeceği için hediye almanın en akıllıca yolunun İnternet aracılığıyla alışveriş olduğunu da öğrendim.
Artık buna alışsam iyi olacak.
Çünkü istediğin her şeyi alabiliyorsun ve iki gün sonra kapında oluyor.
Üstelik daha da ucuz. (Bu da reklam gibi oldu. Vallahi İnterneti bulan akrabam değil!)
3. Asla yılbaşı gecesi New York'un en ünlü meydanı Times Square'e gitmemeyi öğrendim. Bütün sapıklar ve katiller 2000 yılını orada kutlayacaklarmış.
Eğer bu yılbaşını da sağsalim atlatırsam seneye daha neler öğrendiğimi anlatırım.