Havada, karada, denizde yeni hayat: Biz evde yokuz
İki gencecik insan Duygu ve Bilgehan. Kariyerlerine sırtını dönüp maceranın kollarına atıldılar. Bir site kurdular, adı bizevdeyokuz.com. Her şeyi deniyorlar, paraşütle atlıyor, bir simitçiyi Ferrari’ye bindirip mutlu ediyor, fillerin sırtında seyahat ediyorlar. Şimdi bir çobanla sürü güdecekler, akrobasi uçağıyla göklerde bin takla atacaklar. Bu hayat dersi diğerlerinden daha eğlenceli.
Duygu 1983 doğumlu bir dislektik. Kendine böyle diyor: “Hâlâ sağı solu iki kere düşünmeden ayırt edemem, arada d ve b’leri de karıştırırım...” Bilgehan’a soruyorum, peki sen kimsin, “1982 doğumluyum, tantuni düşkünüyüm...” Çok matrak tipler. İkisi de işletme okumuş ve sonra kültür-sanat işlerine bulaşmışlar. İkisi de hayatları boyunca doğa sporlarına heves etmişler, fırsat buldukça yapmışlar. Bilgehan’ın küçüklüğü bisiklet üzerinde geçmiş, büyüyünce de ayrılmamış bisikletinden. Duygu, üniversitede 180 saatlik dağcılık eğitimi almış, dans etmiş. Paralel hayatları, kıpır kıpır ruhları onların yolunu bir yerde birleştirmiş.
Bilgehan, yakın zamana kadar kurumsal bir şirkette kültürel pazarlama müdürü olarak çalışıyor. Müzik, film-TV, sanat, tasarım alanlarında markanın yatırımlarını yönetiyor. Duygu da serbest olarak kültür-sanat projelerinde yer alıyor. Ama akılları hep başka yerde. Macerada, adrenalinde... Bir es vermek istiyorlar, ideallerini daha fazla bekletmek istemiyorlar. Buna imkân tanıyacak bir hayat kurgusunun peşine düşüyorlar. Bir yandan da gençler, ev, aile, finansman gibi konularda herhangi bir hazırlıkları yok. Ama yine o gençliğin cesaretiyle “Hiçbir zaman her şey mükemmel ve hazır olmayacak” diyorlar. Denize girmeden yüzme öğrenilmez misali kıyıda yalancı kulaçlar atacaklarına, kendilerini denize vuruyor, kervanı yolda düzmeye karar veriyorlar. Dört aydır debeleniyorlar ama işte kilit kelime: Mutlular... bizevdeyokuz.com, işte bu sürecin eseri. Duygu ve Bilgehan, “Hayatta deneyimlemek, keşfetmek istediğimiz çok fazla şeyler var: Bambaşka hayat tarzları, adrenalinli aktiviteler, binbir çeşit spor, aynı hayat görüşü ve zevklerdeki insanları bir araya getiren etkinlikler, keşifler... Daha neler, neler” diyorlar heyecanla.
YA TUTTURURSAK!
"Yelpazemize, insanın hayatını renklendiren, aktif yaşamı teşvik eden ve konfor alanını esnetebilecek her şey giriyor."
Ben “Cesaret güzel şey” diye mırıldanırken, gayet net bir ses tonuyla, “İdeal şartların bir araya gelmesini beklemekten sıkılmıştık. Aslında dürüst olmak gerekirse kendimizden bıkmıştık. Doğru şartları oluşturmak, gözümüz köklü bir hayat değişikliğini yemediği için hepimizin sığındığı klasik bahane. İşin doğrusu şu, her şeyin yolunda ve toz pembe olduğu bir düzen yok zaten. Finansal, ailevi, duygusal sorumlulukların buharlaşıp gittiği, siz onu terk etseniz dahi sadık sadık seni bekleyecek bir kariyer planı var mı? Yok, oldurabilenler de çok ileri ki yaşlarda çözebiliyorlar bu uygun şartlar denklemini. Zamansa ellerimizden akıp gidiyor. Yaşamak istediklerimizin peşinden gitmemiz lazımdı. Yüzümüzün kara çıkması da bir ihtimal. Hiç istemesek de belki tıpış tıpış o özgürleşmeye çalıştığımız düzene geri dönmemiz gerekebilir ama denemeden bilemeyiz. Ya gerekmezse? Ya yeni bir kurgunun dikişini tutturursak? Sadece bir ihtimal olması bile o riski alınmaya değer kılıyor bizim için” diyerek beni heyecanlandırıyorlar. Ben de yapabilir miyim acaba? Önce ne istediğime karar vermek zorundayım sanırım.
ÇOBANLA SÜRÜ GÜDECEKLER
Peki ne yapıyorlar? Hayallerindeki maceralara, aktivitelere ve keşiflere yelken açıyorlar. Kabarık bir listeleri var. Bir bir seçip, peşinden gidiyorlar. Bu deneyimlerini daha sonra video ve yazı olarak sitelerinden yayınlıyorlar. Bu kadar değil, sizi ilgilendiren bir kısmı var. Deneyimlerine ortak olmak isterseniz a’dan z’ye yol gösteriyorlar. Onlar için şöyle diyebiliriz: Hayatınıza renk katmak için müthiş bir kaynakça... Hadi biraz onlara kulak verelim: “Bizim yelpazemize insanın hayatını renklendiren, aktif yaşamı teşvik eden ve konfor alanını esnetmeye zorlayan her şey giriyor. Konfor alanı, bizim kendimizi güvende ve rahat hissettiğimiz hayat alanları ve bu alanın genişliği kişiden kişiye değişiyor. Kimisi için sahneye çıkmak, kimisi için yüksek yerler, kimisi için dövme/piercing yaptırmak, kimisi için sakatat yemek, kimisi için hiç tanımadığı biriyle konuşmak bu alanın dışında kalıyor. Konfor alanımızdaki her şey tanıdık ve bilindik. O yüzden, bu alanın dışına çıkınca insan harika sürprizlerle, heyecanlarla karşılaşıyor. Tanıdık şeyler insanı nasıl şaşırtabilir ki? O yüzden konfor alanımızı sürekli zorlamaya, aktif yaşamaya, kendimizi yeni bilgi ve beceriler edinerek geliştirmeye gayret ediyoruz.”
Bugüne kadar neler mi yaptılar. Bu gençler çok çılgın. Serbest paraşüt yaparak 4000 metreden de atladılar, yön bulma (oryantiring) yarışına da katıldılar. Beş günde 300 kilometre yol yaparak bisiklet turu ile Gökova Körfezi’ni de dolandılar. Şimdi yol haritalarında bir çobanla sürü gütmek, akrobasi uçağıyla göklerde bin takla atmak, Doğu Ekspresi ile Kars’a gitmek, sahnede şarkı söylemek, bungee jumping yapmak, atla Anadolu dağlarında safari yapmak ve bir arkeoloji kazısına katılmak var. Hepinizin aklındaki soruyu biliyorum. Bu çocuklar şu anda çalışmıyor, bunları yapacak parayı nereden buluyorlar? İşte cevabı: “Açıkçası biz de yeni yeni çözümler bulmaya başlayabildik. Önce yapacağımız aktivitenin sektöründe önde gelen firmaları araştırıyoruz. Bu firmalara gidip kendimizi anlatıyoruz.bizevdeyokuz.com ile ortak çalışmak isteyenlere sitemizde yer veriyoruz. Şu an sadece masraflarımızı minimize edebilir vaziyetteyiz, dört ay gibi bir sürede gelebildiğimiz mesafe bu. Zaman zaman da masraflarımıza ortak olacak destekçi arayışına giriyoruz. Örneğin şu anda gerçekleştirdiğimiz ‘Biz Evde Yokuz Yollarda’ için bir otomobil firmasından bir aylık araç, bir karavan firmasından bir aylık römork karavan desteği alarak masraflarımızı büyük ölçüde hafifletebildik.
METİN O FERRARİ’YE BİNDİ
Sadece kendi hayallerini değil zaman zaman başkalarının uçuk hayallerini de gerçekleştiriyorlar. sokakroportajlari.com sitesiyle ortak sokaktakilere ölmeden önce en çok ne yapmak isterler diye soruyorlar. Beşiktaş’ta röportaj yaparlarken bir simitçiye mikrofon uzatıyorlar. Simitçi Metin takibinde neler olacağından habersiz heyecanla ne kadar Ferrari’ye binmek istediğini anlatıyor.
Kapı kapı dolaştıktan sonra Metin’in hayaline ortak olacak babacan bir galerici buluyorlar ve Metin o Ferrari’ye biniyor.
Onlarla tanışın. Siteleri bir Çingene atasözüyle açılıyor: Evde oturan erken ölür! Hadi çıkın dışarı, artık bu cesaretiniz var değil mi? Benim var.
Ferrari’ye binen Metin çok mutluydu. Arabada dans edip, keyfini çıkardı, gaza basıp dudağını ısırdı. Duygu ve Bilgehan’ın asıl yola çıkış hedefleri bu olmasa da zaman zaman benzer sürprizler yapacaklarını söylüyorlar.