Harika bir kış rotası: Viyana
Viyana 2018 yılında The Spectator Index tarafından da dünyanın en yaşanabilir birinci şehri seçilmiş. Bunu ilk okuduğumda çok şaşırmış olsam da sokaklarda sadece bir gün geçirdikten sonra nedenini anlamanız işten bile değil. Birbirlerine inanılmaz saygılılar, oldukça sosyaller ve mutlular. Kısaca yaşamayı biliyor ve seviyorlar. İşte Viyana gezi rehberi...
Bugün Avusturya’nın ve geçmişte birçok imparatorluğun başkenti olan Viyana öyle bir şehir ki, küçücük yüzölçümüne rağmen her köşede tarih ve sanatla karşılaşıyor, adeta keyifli bir zaman yolculuğuna çıkmış gibi hissediyorsunuz. Şehrin dümdüz olması yürümeyi, anlaşılması son derece kolay metro ağı ulaşımı çok kolay bir hale getirmiş. Haliyle insanların karmaşasız, telaşsız, gürültüsüz gündelik yaşamları özel bir dikkat harcamadan fark edilebiliyor ve size de bir huzur geliyor. Kış aylarında dondurucu bir soğuk, bizim İstanbul’da alışık olmadığımız kadar sert bir hava var. Buna rağmen, mesai bitimi saatlerinde herkesin sokaklara akın ettiğini görüyorsunuz. Her akşam seçim yapmakta zorlanacağınız kadar çok sayıda opera, tiyatro, canlı müzik konseri, balo düzenleniyor; gitmeden önce mutlaka programlara bakın ve en az bir etkinliğe gidin derim.
Viyana seyahatimizi planlarken karşıma çıkan pek çok kaynakta şehri gezmek için üç günün yeterli olacağını okumuştum ama buna katılmadığımı söylemeliyim. Her şeyi görmüş olmanın tatminine ulaşmak için belki bir hafta ancak yeter diye düşünüyorum. Bir zamanlar Mozart, Trotsky ve Freud gibi isimlerin bir masanın etrafında hayatın anlamını tartıştığı ve unutulmaz eserler yarattığı, inanılmaz bir ihtişama sahip ünlü Avusturya kafelerinden tutun da Habsburg ailesinin yaşadığı saraylara, dünya savaşlarını görmüş katedrallere, görkemli mimarileriyle kendi hikayelerini anlatan tarihi binalara varana kadar pek çok büyüleyici nokta aklınızı başınızdan alıyor. Viyana’yı ister ilk kez ziyaret ediyor isterse de tanıyor olun, her zaman keşfedilecek yeni yerler bulabilir, yepyeni maceralar yaşayabilirsiniz. Oraya kadar gitmişken eski şehir merkezinde bir fayton turu yaparak, en ünlü binaları bir de dışarıdan görmenizi ve kendinizi tarihin gizemli atmosferine kaptırmanızı öneririm.
Viyana’ya gitmenin bir diğer sebebi de mutfağı olmalı. Baş döndürücü kokuları ve lezzetli aromalarıyla molalarınıza tat katan kahvelere, İmparator Francis Joseph’in favorisi Tafelspitz veya Wiener schitzel gibi dünyaca ünlü yemeklere ve elbette damakta eriyip giden tatlılara bayılacaksınız. Cafe Demel, Hawelka ve Central gibi çok uzun bir geçmişe sahip kafelerin ve adını sık sık duyduğunuz restoranların önünde günün her saati kuyruk var ama bu gözünüzü korkutmasın, hızlı ilerliyor ve çok fazla beklemiyorsunuz. Kahve demişken, “cafe melange" isimli ünlü Avusturya kahvesini de mutlaka denemelisiniz.
Bence Viyana’yı ziyaret etmenin en güzel zamanı Aralık ayı! Kasım’ın ortasından Noel gününe kadar açık olan Christmas pazarları masal kitaplarından fırlamış gibi bir atmosfer sunuyor. Her yer ışıl ışıl; buz pateni pistleri, dönme dolaplar, soğuk havada kanınızı ısıtan sıcak şarap Glühwein, ekmek içinde çorba, sosisli, Noel kurabiyeleri sizi tam olarak yeni yıl havasına sokuyor. Şehirde altı tane büyük pazar kuruluyor ama bana sorarsanız en güzeli Rathaus parkındaki. Bu pazarlardan sevdiklerinize el örgüsü eldivenler, atkılar, Avustuya’ya özgü çerezler, yılbaşı süsleri gibi hediyeler alabilirsiniz.
Nereleri görmeli?
Viyana’da bir yerden bir yere gitmenin en kolay yolu metroyu kullanmak. Gezinize başlamadan önce 72 saatlik bir metro kartı almanızı tavsiye ederim. Her ne kadar kimse bu biletleri okutmasa ve kontrol eden biri olmasa da, ne olur ne olmaz, işinizi sağlama alın.
Österreichische Nationalbibliothek – Ulusal Kütüphane: Bu ihtişamlı yapı, 2. Dünya Savaşı sırasında bir kısmı Hitler’in kişisel kütüphanesine aktarılmış, 12 milyon kitaba sahip. Bu sene 650. yılını kutlayan kütüphanenin mimarisine bayılacak, eski fotoğraflarda kuruluşundan bugüne dek geçirdiği evrimleri göreceksiniz.
Naturhistorisches Museum – Doğa Tarihi Müzesi: Doğaya meraklıysanız, burada bir günün tamamını geçirebilirsiniz. Bu müze özellikle çocuklar için bir hazine niteliğinde.
Führung Wiener Staatsoper – Opera Binası: Mutlaka rehberli turla gezin, tarihini öğrendikten sonra bir gecenizi burada opera izlemeye ayırın. Programına https://www.wiener-staatsoper.at/en/season-tickets/events/ adresinden bakabilir, biletinizi gitmeden alabilirsiniz.
Schönbrunn Palace: İmparatorun yazlık ev olarak kullandığı bu sarayda hanedana ait eşyalar göreceksiniz. Bu saray bahçeleriyle de oldukça ünlü.
Belvedere Palace: Viyana’nın en önemli yapılarından biri olan bu sarayda Orta Çağ’a ve Barok döneme ait eserler sergileniyor.
Mozart’ın Evi: Mozart’ın hayatından sadece birkaç parça eşya olsa da, müzisyenin hayatını merak ediyorsanız görmelisiniz. Sadece bir saat ayırmanız yeterli olacaktır.
St. Stephen Katedrali: Viyana’nın adeta simgesi haline gelen bu katedralin çok önemli ve uzun bir geçmişi var. Osmanlı’nın yaklaştığını haber veren çanlarından tutun da dünya savaşlarında uğradığı hasarlara kadar pek çok tarihi bilgi sizi bekliyor olacak.
Hofburg Palace: Eskiden Habsburg hanedanının kışlık evi olan bu saray şehrin en merkezi konumunda ve günümüzde Avusturya Cumhurbaşkanı’nın resmi karargahı olarak kullanılıyor. Burada da hanedana ait eşyaları görebilirsiniz.
Spanish Riding School: Atlarla yapılan gösterileri mutlaka izlemelisiniz.
Ne yemeli?
Plachutta’da Tafelspitz – Plachutta’nın üç tane şubesi var. Ben Hietzing’dekine gitmenizi öneririm. Hem daha sakin hem de şehir merkezinden çıkarak yerel halkın yaşadığı yerleri görebilirsiniz. Tafelspitz için özel bir broşür bile hazırlamışlar. Nasıl yemeniz gerektiği, bu yemeğin tarihçesi detaylı olarak anlatılıyor.
Figl Müller’de Wiener Schitzel – Buraya mutlaka rezervasyon yaptırmanız gerek yoksa çok sıra bekliyorsunuz. Ama yediğimiz en güzel schitzel buradaydı! Yani beklemenize değiyor.
Cafe Diglas’ta Gulash – Benim en sevdiğim restoran burası oldu. Akşamları canlı müzik var ve Gulash başta olmak üzere her şey çok lezzetli!
Cafe Demel’de Apfelstrudel – Cafe Demel’in üst katında oturmanızı öneririm. Nedense herkes alt kat için sıra beklese de bence asıl güzellik yukarıda ve elmalı tart çok lezzetli.
Hotel Sacher’de Sachertorte – Avusturya’nın en ünlü tatlısı bu olsa gerek. Çikolata seviyorsanız bayılacağınıza emimim. Sakın yemeden dönmeyin.
Fotoğraflar: Nazlı Özgür, Alamy