Güneşe dokunan Kazak platosu
Narat, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki dev bir plato. Görkemli Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki alan 1200 metrelik irtifasıyla ülkenin en yüksek otlağı. Genişlik açısından ise ikinci. Milli park statüsünde korunan Narat’a okurumuz Eda Özsoy gitti, Kazakların misafiri oldu. İzlenimlerini yazdı.
Dünyanın en büyük otlaklarından birine sahip olan Narat, Güney Sincan ile Kuzey Sincan’ı bağlayan anayol boyunca uzanıyor. İli Nehir Vadisi’nin doğu ucunda, dağlarla çevrili geniş çayırlardan oluşuyor. Bölge kadim zamanlardan beri bu özellikleriyle ünlü. Dünyanın yüksek dağlardaki nehir vadisinde bulunan en büyük dört otlaktan birisi olarak kabul ediliyor. “Gökyüzündeki otlak” adıyla anılıyor.
Narat (Nalati) 400 kilometrekare genişliğinde. Sessiz akarsuları, taze havası ve verimli topraklarıyla ünlü. Otlağı bitki türleri açısından zengin. Hazirandan eylüle çiçek bahçesine dönüşüyor. Yılda ortalama 800 milimetre yağış alıyor. Bu sayede bitki çeşitliliği korunuyor. Platonun ortalama rakımı 1190 metre. İçinde bulunduğu nehir havzası geniş ve düzgün.
KAZAKLARIN YURDUYDU
10’uncu yüzyıla kadar Kazakların egemenliğinde kalan bölgede hâlâ çoğunluk Kazak nüfusta. Çin’deki yaklaşık 1 milyon Kazak’tan 120 bini Narat’ta. Bazıları hâlâ yaylalarda hayvancılıkla geçiniyor. Büyük kısmı ise köylüler. Kazaklar dışında bölgede Uygur, Hui, Xibo ve Han etnik grupları yaşıyor.
Günümüzde tepeleri süsleyen Kazak çadırlarında konaklamak en popüler etkinliklerden. Otlak geniş ve vahşi vadiler, yüksek dağlar, orman ve geniş çayırlarla bezeli. Narat’ın Kazakları turistlerden çekinen insanlar. Bölge turizme açılmadığı için sahtelikten eser yok.
GÜNÜN İLK IŞIKLARI BU ÇAYIRLARA DÜŞÜYOR
Her köşesinde binlerce yıllık tarihin izlerini görebileceğiniz bu ülkede Narat’ın efsanelerinde tabii ki Cengiz Han’ın da izleri var...
Efsaneye göre Cengiz Han’ın ordusunu batıya doğru kaydırdığı dönemde Moğol askerlerden oluşan bir birlik Yili Vadisi’ni yürüyerek geçmeye çalışmış. Hava dondurucu derecede soğuk, askerler aç ve yorgunmuş. Umutsuzluğa düşüp kaderlerine küstüklerinde bir dağ görmüşler. Ve kendilerini Shangri-la’da yani cennette bulmuşlar. O sırada güneş doğmuş. Askerler “Narat, Narat” diye bağırmış. Narat, güneşi ilk gören yer demekmiş. İşte doğasıyla ve insanlarının sıcaklığıyla sizi içine çeken Narat’ın adı buradan geliyor.
Cengiz Han’a uzanan tarihine rağmen Narat’ın kent merkezi 1981’de kurulmuş... Ve tamamı doğal otlak koruma bölgesi ilan edilmiş. Narat’a Çinliler “havadaki otlak” diyor. 2200 metre yükseklikteki dağ yolunda otomobille ilerlerken rehberimiz bölgenin gıda ve yeraltı zenginliğini anlatıyor. Yemyeşil doğasını, Çap Nehri’ne borçlu. Bölgedeki nehirlerin bazıları dağlardaki karlardan besleniyormuş. Bazıları ise yeraltından çıkıyormuş. Narat’ı gezdikçe Karadeniz yaylaları geliyor aklıma...
AĞAÇLARI 300 YAŞINDA
Uzun ve ince ağaçlar hemen dikkatimizi çekiyor. Boyları 30 metreyi bulan bu tür sadece burada yetişiyormuş. Çok yavaş büyümeleri bir başka özellikleri. Yollarda gördüğümüz ağaçların yaklaşık 300 yıllık olduğunu öğreniyoruz.
Aracımız Tianjietai’de duruyor. Tanrı (Tian Şan) Dağları’nın uzantılarındayız. İnanılmaz heyecan verici. Orta Asya Türkleri’ne vatan olan bu topraklarda doğanın güzelliğine doyamıyoruz. Bol bol fotoğraf çektiriyoruz. Sonra 500 Kazak ailenin yaşadığı yaylaya gidiyoruz. Kazaklar, bizi çok sıcak karşılıyor ve çadırlarına davet ediyor. Bol bol fotoğraf çektirip dünyaca ünlü Kazak atlarına biniyoruz, tabii ki ev sahiplerinin yardımıyla... Kazak gelenekleri şaşırtıcı. Mesela bayramda ailenin en yaşlı kadını eline şeker ve peynirleri alıp havaya fırlatıyor. Bunun insanlara mutluluk ve bereket getireceğine inanılıyor.
AT VE KOYUNLARINA SAYGI GÖSTERİYORLAR
Kazaklar, at ve koyunlarının saygı görmesine büyük önem veriyor. Çocuklarına “aman ne kadar gürbüz” denilmesini istemiyorlar. Bunun çocuğa hastalık getireceğine inanıyorlar. Kazakça ile Türkçe’nin sözcük dağarcığında pek çok ortak kelime var. Bu sayede bol bol sohbet ediyoruz, Türkiye ile ilgili sorularını yanıtlıyoruz...
Sonra birbirinden leziz yiyeceklerle donatılmış çadırdaki yer sofrasının etrafında toplanıyoruz. Yemeğe Kazak dansları eşlik ediyor. Sofrada at eti bulunması dikkatimizi çekiyor. Gece devam ederken, ortaya bir koyun başı yemek olarak geliyor ve sofradaki en kıymetli misafire etin en güzel yeri ikram ediliyor. Koyunun kulak memesi ise küçük çocuklara veriliyor.
YAZIN EN SICAK DÖNEMİNDE KABANLA DONUYORDUK
Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Çin’in batı-kuzeybatı sınırında. Bölgenin batısında Kırgızistan, kuzeybatısında Kazakistan, kuzeyinde kısa bir sınır da olsa Rusya kuzeydoğusunda da Moğolistan var (İnanın, sıcaklığın 40 dereceyi aştığı günlerde Rusya sınırında kabanlarla donuyorduk). Nalati Havalimanı Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde. Sadece yazın açık. Uçsuz bucaksız topraklara sahip bölge, turistlerin uğrak yerlerinden biri. En uygun tur zamanları haziran eylül arası. Havalimanı kent merkezine 58 kilometre uzaklıkta. Yining’den otobüsle Narat’a ulaşmak mümkün. Ayrıca yazın Urumçi’den Narat Havaalanı’na China Southern Airlines’ın uçuşları var.