GeriSeyahat GS, 100 . doğum gününü kutluyor
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
GS, 100 . doğum gününü kutluyor

GS, 100 . doğum gününü kutluyor

Bu yazıyı, GS’lılardan nefret edenler, koyu FB veya BJK’lı olanlar lütfen okumasınlar. Ne kendilerini sinirlendirsinler, nede tepkileriyle bizim sinirlerimizi ayağa kaldırsınlar. Bu yazı, GS’lılar ve GS’a tarafsız gözle bakanlar için yazılmıştır.GS, dün akşam Dolmabahçe Sarayında 100 üncü yılını kutlamaya başladı. Kutlamalar, 2005’in sonuna kadar da sürecek. Muhteşem bir ortamda, Dolmabahçe sarayının tadına doyum olmaz görkemli manzarası altında, Türkiye’nin eliti bir araya geldi.            Etrafımdakilere baktım ve Galatasaray’ın neden sadece bir futbol kulübü olmadığını, futbolun dışında bu ülkeye neler kattığını çok daha iyi anladım. GS’dan yetişmiş ve GS’lı olmaktan da gurur duydum.            GS’ı  diğer kulüplerden ayıran en önemli fark, dünyaya açık olmasıdır.            Bu olguyu etkileyen en önemli unsur, tabii ki Galatasaray Lisesidir. Lise’nin dünya görüşü ve yetiştirdiği insanlar, Kulübü başkalaştırmıştır. Batıya açılmasını kolaylaştırmıştır. Dikkat edecek olursanız, dünya’nın en iddialı kulüplerinde top koşturanların önemli bir bölümü GS kaynaklıdır. Bunun başlıca nedeni de, kendilerine olan güvenleridir, disiplinleridir, yabancıyı kendinden büyük görmemeleridir. GS,TAM BİR DÜNYA                                                 MARKASIDIR... Dostuna da düşmanına da soralım. Sporda dünya markası kimdir ? İçimizde, GS’dan başka bir dünya markası olmuş bir Türk kulübü gösteren birini bulabilir miyiz? Hayır.            Dünya’nın dört bir yanını dolaştım. Harita’da Türkiye’nin yerini dahi zorlukla gösterecek kişilerle karşılaştım. Afrika’nın çöllerinde veya Güney Amerika’nın ormanlarında, nereden geldiğimi sorduklarında, “Türkiye” deyince hemen “Aa Galatasaray... Hakan Şükür... Hasan Şaş...” sözleriyle karşılaştım. Herhalde bu anektodları daha nice arkadaşınızdan dinlemişinizdir. GS içerde farklılığın simgesi, dışarda da Türkiye’nin simgesidir. Tabii GS’lılar içinde de abuk sobuk olanlarımız vardır. Beraber bulunmaktan hiç hoşlanmayacağınız,hatta bir camiayı lekeleyebilecekler de mevcuttur. Ancak olayın geneline baktığınız elde ettiğiniz izlenim bambaşkadır. İşte bu Galatasaray 100 üncü doğum yılını kutluyor.            Hepimiz, bu doğum yılının bir şampiyonlukla taçlanmasını isterdik.             Ancak olmadı.            Ne yapalım, kısmet değilmiş.            Önemli olan, GS’ın varlığını ve düzeyini sürdürmesidir.            Unutmayalım ki, şampiyonluklar gelip geçicidir.            Önemli olan, kurumların ayakta kalmasıdır.                                                             *                      *                      * PAPADOPULOS, KIBRIS’I BÖLDÜ, FARKINDA DEĞİL... Daha hiçbir şey görmedik. Kıbrıs konusunda öyle kavgalar çıkacak, karşılıklı öyle şantajlar yapılacak ki, bugün yaşananlar devede kulak kalacak. 3 Ekim’de müzakereler, Türkiye Kıbrıs’ı tanımadığını açıkladığından dolayı ertelenemez. Başkentler arasındaki hava böyle değil. Önümüzdeki haftalarda rüzgarlar değişir ve (hiç sanmamakla birlikte) müzakerelerin ertelenmesi gündeme gelirse, Avrupa Birliği kendi içinde yeni bir kriz yaşamaya başlar. Herşeyin başında bir güven krizi çıkar. Türkiye’ ye verilen güvenceler açıktır. Diğer üye ülkeler dışında, Rum lider Papadopulos dahi, Gümrük Birliği protokolünün imzalanmasının bir “tanıma” anlamına gelmeyeceğini defalarca tekrarladı.            Peki nedir bu gürültü ?            Başta Rumlar,  olmak üzere bir çok ülke, Türkiye’nin protokolü imzalamakla yetinmesi ve bir deklarasyon-açıklama yapmaktan kaçınmasını istiyorlardı.. Bu şekilde Rumlar, kendi kamuoyunu tatmin edebilecekler ve ilerde de Türkiye’ye limanlarındaki Rum taşıyıcılarına uygulanan ambargoyu kaldırtarak fiilen bir tanınmaya ulaşmayı planlıyorlardı.            Olmadı.            Başka türlüsü de olamazdı.            Hiçbir Türk hükümeti farklı hareket edemezdi.            Aslında Türkiye, Rumların hazırladıkları tuzağa düşmedi.            Papadopulos, 17 Aralık 2004’ te “tanınma“ fırsatını kaçırmıştı. Bu defa bir şans daha denemek istedi, ancak yine kaybetti.            Rum lider belki farkında değil, ancak her tutumuyla Kıbrıs’ın ikiye bölünmüşlüğüne yeni katkılarda bulunuyor. Bölünmüşlüğün daha da yerleşmesini sağlıyor. Attığı adımlardan hiçbiri ada’nın birleşmesine yaramıyor.            Göreceksiniz, itişip kakışacağız, ancak Kıbrıs sorunu, 10 veya 14 yıl sonra Türkiye’nin AB’ye katılması veya dışarda bırakılması kesinleşince çözülecek.            Türkiye AB’ye katılırsa, yeni bir Annan planı ortaya çıkacak ve iki bölgeli yeni bir Kıbrıs doğacak.            Türkiye AB dışında bırakılırsa, Ada temelinden bölünecek.            Her iki halde de Papadopulos ve onun gibi düşünenler kaybedecekler.
False