GeriSeyahat Goa: Hindistan'ın mücevheri
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Goa: Hindistan'ın mücevheri

Goa: Hindistan'ın mücevheri

Kuveyt Havayolları'nın dev uçağı Bombay'e sabaha karşı şimşekler eşliğinde inerken, ister istemez içimiz titriyor. Hindistan'ın gaddar muson yağmurları henüz sona ermiş değil. Dünya cenneti Goa'ya gidiyoruz, ama koca bir haftayı zırıl zırıl ıslanıp kadere lanet okuyayarak geçirmek var.

Ama, hayır. Bombay'den havalanıp 45 dakika sonra bu muhteşem altkıtanın batı kıyısı üzerinde alçalmaya başladığımızda, Goa'nın binlerce yıllık cömertliği hemen kendini belli ediyor: Pırıl pırıl bir güneş, uçsuz bucaksız bir mavi, bütün tonlarını sergileyen ve kırmızı toprakla yer yer açılan derin yeşillik. İşte Goa. Yeryüzünün bize sunduğu nimet.

Hafızam Goa öyküleriyle dolu. Burasını yerli yabancı 68'lilerden o kadar çok dinledim ki! 68'i Marx ve Mao'dan ziyade, -çok daha doğru bir tercihle- John Lennon, Allen Ginsberg, Jung ve Jimi Hendrix rehberliğinde yaşayan bir kuşak, o yıllarda özgürlüğü bu bölgede bulmuştu. 30 yıl önce Goa, adeta bedava yaşanan, her türlü nimetini yerel halkının tebessüm ve dostluk içinde yaşadığı, şiddet nedir bilmeyen, rengarenk evleriyle ve tapınaklarıyla göz kamaştıran bir 'ütopya' idi. Hippiler, çiçeğin çocukları, sonunda vaadedilmiş toprakları bulduklarını düşünmüşlerdi.

CANLI KALAN ÜTOPYA

Yıllar sonra, bir 78'li olarak, uzun bir rötarla vardığım Goa'da, ütopyanın hala dipdiri olduğunu gördüm. Bir kere, Hindistan, bütünüyle, mutlaka görülmesi gereken, içinizi hemen kuşatan muhteşem bir medeniyet. Batı'ya gitmek zekanızı gıcıklar, ama yüzünüzü bu doğuya döndüğünüzde, bilgeleşebilirsiniz. Hayata bakış tarzı, ilişkilerde her an yaşadığınız imrenilesi güzellik, ortalama 70 yıllık bir gelir-geçer ömrü olduğu gibi kabulleniş, ibadetin doğal varlığın içine belli etmeyen sinmişliği. Öteki canlılarla kurulmuş olan şaşırtıcı denge. Yoksulluk, zenginlik, gürültü, sessizlik, açıklık... İşte Goa'nın derin izlenimleri.

Goa, 3.700 km2'lik yüzölçümüyle, dev Hindistan'ın en küçük ve en yeni eyaletlerinden biri. Beşte dördü tropik ormanlar ve kalın bir bitki örtüsüyle kaplı. Senede ortalama 250 cm yağmur düşüyor bu verimli topraklara. Bolluğu vurgulamak için, sadece mango meyvesinin 78 çeşidi olduğunu vurgulayalım.

Eyaletin doğu mesimindeki dağlık yöreler gerek bitki örtüsü, gerekse hayvanları ile ülkenin en zengin dokusuna sahip. Buradaki bir milli parka motosikletle yaptığım kısa yolculuk bile gözlerimi ve kulaklarımı kamaştırmaya yetti.

Küçük, ama zengin Goa, Hindistan'ın yıllık ihracatının beşte birini sağlıyor. Mineraller önemli bir ticaret malı. Madencilik nedeniyle tropik doku büyük tehdit altında. Yıllık orman kaybı, ortalama 600 hektar dolayında.

Ama asıl geliri, 1980'lerde patlayan turizm sağlıyor. Kesif palmiye ormanlarının içinde kumsala açılan birbirinden lüks tatil köyleri, buraya her yıl 6-700 bin yerli-yabancı turist çekiyor. Her türlü konforu haiz tatil köyleri mükemmel servisiyle, ucuzluğuyla, cömert güneşiyle bir tatil için gerekli güvencelere sahip.

Türkiye gibi yazın nimetlerine fazlasıyla sahip ülke insanları için Goa hem ucuz hem de sezon-dışı alternatif sunuyor. En güzel dönemi, Aralık-Mart arası. Aslında Ekim ortası itibarıyla tam sekiz aylık bir 'güneş sezonu' yaşanıyor burada. Mayıs ayında hava usul usul puslanmaya başlıyor, Haziran-Eylül arasında ise güneybatı musonları eyaleti iyice yıkıyor. Muson döneminde tarım dışında hayat duruyor. Ama sıcaklık daima 25 ile 35 arasında. Muson dönemi dışında yılın her ayında turizm yoğun. Otel fiatları aydan aya değişiyor. Hoş yanı, Goa'nın hemen her gelir grubunu mutlu kılacak seçeneklere sahip olması. Sırt çantalılar için bedavaya yakın pansiyonlar da bol burada, paraya para demeyen büyük zenginler için 'lüks ötesi' tatil köyleri de - örneğin Holiday Inn.

Goa sadece deniz, güneş, kumsal, kokteyl ile sınırlı değil. Alternatif turizmi seçerken çok farklı kültürleri izlemek, tanımak isteyenler için de bir mükemmel tercih. Tarihle kucak kucağa gelişmiş, ilk bakışta pek kolay kendini ele vermeyen üstün bir kültürün beşiği burası. Hem Hindular için önemli bir yer, hem de Katolikler için.

Efsaneye göre, babasının intikamını almak için yıllarca savaşan tanrı Paraşuram, ibadet için tertemiz bir yer ararken, Goa doğusundaki Ghat dağlarına gelmiş. Yayını germiş, ok eyaletin tam ortasında, şimdiki kıyı köyü Benaulim'in bulunduğu yere düşmüş. 96 Brahman ailesini yerleştirmiş buraya Paraşuram.

Aslında mitolojide de bir tatil beldesiymiş burası, öyle anlıyoruz. Mahabarata efsanesine göre, karısı Parvati'ye barbutta don-gömlek ütülen tanrı Şiva, hayata boşverip Goa'ya yerleşmiş, burada gününü gün etmiş. Ta ki, karısı gelip onu alıncaya kadar.

Nüfusun yüzde 60'ını Hindular oluşturuyor. Eyaletin her kesiminde, sık sık, yeşilliklere gömülü, rutubetle rengi iyice koyulmuş Şiva tapınakları var. Yollarda üstü çiçeklerle, içi adaklarla dolu sunaklar peşpeşe sıralanıyor.

PORTEKİZ SÖMÜRGESİ

Goa'yı en ilginç kılan özelliklerden biri, eyalet nüfusunun üçte birini oluşturan Katolik toplulukla ilgili. 15. Yüzyıl ortalarına kadar sık sık kuzeyden gelen müslüman boyların talan saldırılarına hedef olan Goa'da, 1498 yılı, tarihi bir dönüm noktası. Portekizli kaptan Vasco De Gama, tam 500 yıl önce, 20 Mayıs 1498'de, bu sahile ayak basmış. Amacı, 'hristiyan ve baharat bulmak.' İlkinde hayalkırıklığına uğramış, ama ikincisinin açtığı ufuklar, Portekizlilerin bölgeyi hızla sömürgeye dönüştürmesine yetmiş de artmış bile.

1961'e kadar süren Portekiz egemenliğinin etkileri, elbette ki derin izler bırakmış Goa üzerinde. Yaşlı kuşaklar hala Portekizce konuşuyor. Şarkılar bu dilde. Mimari açıdan, dünyada anıt bölge ilan edilen bir yerdesiniz: katolik istilası, birbirinden görkemli kiliseler ve birbirinden alımlı, rengarenk Portekiz konakları bırakmış ardında. Çoğu köy Hindu ve Katolik tapınaklarını yanyana barındırıyor. Bölgede Hindu ve Hristiyan barışı, tarihte yaşanan kanlı didişmeler bir yana bırakılırsa, şimdi dillere destan. Her iki cemaat birbirinin bayramlarına katılıyor, kutsal günleri birlikte kutluyor. Özellikle, anlatıldığına göre, bize göre kış mevsiminde düzenlenen düğünler muhteşem oluyormuş.

Portekizliler, geniş bir deltayla okyanusa açılan Mandovi nehrini kullanmak amacıyla, şimdiki başkent Panaji'yi ve Old Goa'yı kurmuşlar. Old Goa, 400 yıl kadar önce büyük zorluklarla kurulmuş bir katedral (Asya'daki en büyük kilise) ve iki dev kiliseyle (Bom Jesus ve San Francesco) ünlü. Geniş bir alanda yanyana duran bu üç abide, yeryüzünün en çarpıcı görüntülerinden birini oluşturmakta.

Portekiz, 1961'de buradan çekilmek zorunda kalınca, diktatör Salazar, 'yıka yıka çekilin' emri vermiş, ama önemli hiçbir tahribat olmamış. Şimdi, Portekiz'in mirası, Goa'ya ayrı bir gizem, benzerine ancak Amazonlarda rastlanacak türden bir güzellik katıyor.

Goa dinlenmek için olduğu kadar gezmek için de biçilmiş kaftan. Yapmanız gereken, gayet ehven bir ücrete otomobil veya moped kiralamak. Moped günlüğü 1 milyon TL. Böyle bir günde pek çok şey görmek mümkün. Ağaç tünelleri içinde, kıvrım kıvrım yollarda size merhaba diye bağıran insanlar, içinde toplu şarkılar söylene söylene ilerleyen köhne otobüsler, yollara uzanıp milim kımıldamayan kutsal inekler, topluca okula giden çocuklar, bataklıklar, gökte süzülen kartallar, tapınak çanları, çeltik tarlalarında gövdeyi dinlendiren mandalar... İnsanlar, insanlar: dostluk, saygı, tevazu...

Goa'nın izlenimleri, inanın, beş tatile bedel.

Gizli cennet

Hindistan'ın 'mücevheri' Goa, altkıta üçgeninin batı çizgisinin ortasında, okyanusa bakan minik bir eyalet. Portekiz sömürgeliğinden kurtularak bağımsızlığını 1961'de ilan eden Goa, 1987'de Hindistan'ın 25. eyaleti oldu. 105 km boyunda (hemen tümü geniş kumsal), 65 km enindeki (büyük bölümü tropik orman) eyalette yaklaşık 1.5 milyon kişi yaşıyor. Resmi dili, Konkani. Nüfusun yüzde 65'i Hindu, yüzde 30 kadarı Katolik Hristiyan, yüzde 4'ü Budist, kalanı farklı dinlere mensup. Gerek iklimi, gerekse insanlarının karakteri, bu bölgeyi yeryüzünün en barışçı, en güleryüzlü ve sakin yörelerinden biri kılıyor.

False