Selim ONAT
Türkiye’nin en lezzetli 10 şehri
Bu coğrafyada yüzlerce yıl yaşamış insanların yaratıcılığının doğanın bereketi ve mutfak kültürlerinin harmanlanmasıyla oluşan zengin mutfaklara sahibiz. Vedat Milor, “Lokantalar evlerdeki lezzetleri tam olarak yansıtmıyor. Nedeniyse ev yemeklerinin çok çok zahmetli olması. Evlerde daha zengin bir mutfak var. Bu da ciddi bir sorun” değerlendirmesini yapıyor. Belki şimdilik size en iyi yemekleri tadabileceğiniz evlerin adreslerini veremezsek de bu konudaki en iyi illerin listesini hazırladık. İşte jürimizin seçtiği yemekleri için bile yola çıkmaya değecek en iyi mutfağa sahip şehirlerimiz…
Osmanlı saray mutfağı, balık çeşitleri, Çerkez, Seferad, Boşnak, Rum ve Ermeni mutfaklarına ait lezzetlerin en iyilerini burada tatmak mümkün. Mehmet Gürs’e göre Türkiye’nin her yerinden en iyiler de buraya geliyor. Ayrıca Boğaz’da lüfer yemenin de tadı bir başka.
2- Mezeler diyarı: ANTAKYA
Kente baktığınızda sadece tarihi, insanların samimiyetini görüyorsanız eksik görüyorsunuz demektir.
Kente baktığınızda sadece tarihi, insanların samimiyetini görüyorsanız eksik görüyorsunuz demektir.
Bir yanı Anadolu, bir yanı Ortadoğu, bir yanı Asya’ya bağlı bu coğrafya muazzam bir doğal zenginliğe sahip… Akdeniz, Karadeniz, Bozkır, yarı çöl iklimlerinin getirdiği bitki ve canlı çeşitliliği yüzlerce yıldır kentte yaşayan Arap, Türk, Ermeni ve Musevi kültürlerinin de iç içe geçmesi ile ortaya eşsiz bir mutfak çıkarıyor. Nohut ve tahine limon suyu, sarımsak, tuz, kimyon, kırmızı biber ve zeytinyağı eklenerek yapılan Humus, zahter (kekik) salatası, döğme ve kemikli etle yapılan aşur ve ceviz parçaları, bayat ekmek içi, acı biber salçası, domates salçası ve baharatlar ile hazırlanan muhammara gibi zengin meze çeşitlerini tadacaksınız.
Didem Şenol, “Kasaplarda hazırlanan, karşı fırında pişirilen tepsi kebabı, ufak humus dükkânları ve ağır kömür ateşinde pişen künefesiyle eşsiz bir diyar” yorumunu yapıyor.
Öyle ki kent, UNESCO tarafından 2016’da gastronomi başkenti ilan edilip bu listede ‘Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil edildi. Kıyma, pirinç ve irmikle hazırlanan minik köftelerin yuvarlanması ile yapılan ‘yuvalaması’, bahara aylarında yapılan ve içinde taze sarımsak ve soğan nedeniyle adeta doğal antibiyotik olan ‘şiveydizi’, şifa çorbası olarak da nitelendirilen ‘beyranı’, kuzu sırtının ortasından, bel kemiğinin iki tarafından kesilen ‘küşlemesi’, ince bulgur, kıyma ve haşlanmış nohutla yapılan ‘analı kızlı çorbası’, hamurun yaklaşık 2 mm kalınlığında açılıp arasına yağ, haşhaş, tahin ya da Antep fıstığı konularak saçta pişirilen ‘katmeri’ ve dünyaca ünlü baklavası akla ilk gelen lezzetler.