Tuba KÖSEOĞLU OKÇU
Sinop’un ‘geç olmadan’ görmeniz gereken 13 yeri
Seyahat yazılarının klişe giriş cümlesidir: “Falanca yeri mutlaka görün.”Sinop için bu bir klişe değil artık, gerçekten elinizi çabuk tutun ve mutlaka görün. Zira, hiçbir toplum tepkisinin dikkate alınmadığı coğrafyamızda, Sinopluların pastanelerden kır kahvelerine her yere astıkları ‘Nükleer santral istemiyoruz’ pankartlarına, yaptıkları sayısız yürüyüşe rağmen, çok yakında burada bir nükleer santral yükselecek. Hem de en el değmemiş, en yeşil, en mavi köşesinde. Her yanı doğal güzelliklerle çevrili bu şehir, bir sanayi şehrine dönüşecek. Üstelik on yıllar sonra değil, çok yakında olacak bu gidişle...
‘Tunç Çağı’ndan beri yerleşim olan bir coğrafya. Antikçağdan beri ticari ve kültürel bir merkez. Ünlü filozof Diyojen’in doğduğu kent. 1461’de Osmanlılar’ın hâkimiyetine geçmiş, 15 Eylül 1928’de Harf Devrimi’nin ilanına mekân olmuş bir şehir. Hiçbir trafik ışığının bulunmadığı ama trafiğin sorunsuzca aktığı ve de en önemlisi, yapılan araştırmalara göre, Türkiye’nin en mutlu insanlarının yaşadığı şehir, en azından şimdilik...
Sinop şehir merkezi de, şehrin etrafı da görülecek yerlerle dolu. Şehrin dışındaki mekânlar yaz mevsimi dışında biraz tenha olsa da, turistik hizmet sunmasa da, her mevsim ayrı bir güzellikle karşılıyor gezginleri.
Sinop Cezaevi: 1997’ye kadar cezaevi olarak kullanılmış Türkiye’nin ‘Alkatraz’ı Sinop Cezaevi bugün hüzünlü, kasvetli ama mutlaka görülmesi gereken bir müze. Sabahattin Ali’ye “Başın Öne Eğilmesin, Aldırma Gönül Aldırma” dizelerini yazdıran bu mapushane, Nâzım Hikmet, Burhan Felek, Necip Fazıl Kısakürek, Zekeriya Sertel, Refik Halid Karay gibi ünlü isimleri de ağırlamış.
Sinop Arkeoloji Müzesi: Karadeniz’in en büyüğü olma özelliği taşıyan müzenin bahçesinde, MÖ. 4. yüzyıla tarihlendirilen, Mısır kökenli Güneş Tanrıçası Serapis’e adanmış Serapis Mabedi’nin kalıntıları da yer alıyor. Mabedin hemen yanında ise, 1853’te 2700 şehit verdiğimiz Sinop Baskını’nda ölenler anısına dikilmiş Deniz Şehitleri Anıtı yükseliyor.
Alaaddin Camii: 1214 senesine tarihlendirilen ve Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılmış olan bu cami, erken dönem İslam cami şemasının sadeliğini ve dinginliğini taşıyor. Avlusunda İsfendiyaroğulları’na ait 11 adet sandukadan oluşan bir de türbe yer alıyor.
İnceburun: 42’nci kuzey paralelindeki konumuyla, Türkiye’nin en kuzey noktası. Katılaşmış lav tabakalarının üzerinde yükselen İnceburun’da 1863’te inşa edilmiş bir fener var. Fener, kurulduğu günden bu yana aynı aile tarafından işletiliyor ama heyhat, 2023’ten sonra, nesillerden beri bu fenere bakan aile gitmek zorunda kalacakmış, zira fener de artık otomatik olarak çalışacakmış (alın işte Sinop’a gecikmeden gitmek için bir neden daha). Bu aile besili ineklerinin sütünden ürettikleri nefis ayranları ikram ediyor gezginlere, uçsuz bucaksız Karadeniz, etraftaki yeşil çimenler, tertemiz bir hava. Buradan 1 saatten erken ayrılmanız mümkün değil, öyle bir dinginlik, öyle bir huzur hâkim İnceburun’a.
Hamsilos: Sinopluların ‘Hamsaroz’ da dedikleri bu mavi ve yeşil cennet, nükleer santralın kurulacağı yer. Burayı görüp de, buraya nükleer santral yapmayı düşünebilmek nasıl mümkündür, gerçekten anlamak mümkün değil. Sinop’tan 11 kilometre uzaklıktaki bu cennetin çok yakında ‘var olmayacağını’ bilmek insanın içini öyle böyle değil, çok acıtıyor.
Erfelek Şelaleleri1997 senesine kadar varlığından haberdar olunmayan 28 tane şelale, DSİ’nin baraj inşaatı sırasında keşfedilmiş. Tüm şelaleleri görmek için sıkı bir tırmanış yapmak gerekiyor ama ilk 10 tanesi için güzel bir yürüyüş yolu yapılmış.
Sarıkum: Özellikle kuş gözlemlemeye meraklılar için en doğru adres. Sinop’tan arabayla 25 dakikalık mesafede olan Sarıkum’da hem göl hem de deniz sahili var, ikisi sadece kumlarla birbirinden ayrılıyor. Göl koruma altında ve nesli tükenmekte olan göçmen kuşların uğrak yeri. Kuş gözlemcileri için çok güzel kulübeler, gözlem alanları oluşturulmuş.
SİNOP'TA NE YENİR?Sinopluların ‘göbekli hamur’ ya da ‘kulaklı hamur’ diye adlandırdığı ‘Sinop mantısı’ dillere destan... Tabağın yarısı ceviz, yarısı da yoğurt soslu servis ediliyor. mİçine tereyağı-bal sürüp ‘katlama’yı afiyetle midenize indirin. mBalık restoranlarında hamsili pilav, balık çorbası ve en başta da çarpan balığı mutlaka denenmeli.
İnaltı Mağarası: Yine az bilinen bir doğal güzellik. İçinde karnabahar ve patlamış mısır şekilli damlataşların da bulunduğu bu mağara, her ne kadar çok az ziyaretçisi olsa da, turizm için çok güzel hazır edilmiş: mağaranın 300 metrelik bölümü ışıklandırılmış, yürüme yolları yapılmış. Ulaşması yine zor bir mekân ama gitmişken görmekte fayda var.