Nihan BORA
Nefes alacağınız bir seyahat: Köyceğiz ve Endemik Sığla Ormanları
Köyceğiz, Türkiye’nin keşfedilmeyi bekleyen, hâlâ bakir kalabilmiş nadir yazlık beldelerinden. Bir de Sığla ormanları var ki, nefes aldığınıza şükredeceksiniz!
Köyceğiz, Türkiye’nin keşfedilmeyi bekleyen, hâlâ bakir kalabilmiş nadir yazlık beldelerinden. Bir de Sığla ormanları var ki, nefes aldığınıza şükredeceksiniz! Köyceğiz'e doğru yola koyulduğumda bir parça nefes alabilecek olmanın huzuru vardı içimde. Köyceğiz Gölü’nün kenarından dünyaya baktığımda ise, huzurun ne demek olduğunu uzun zamandır ilk kez hissettiğimi fark ettim.
Akdeniz ve Ege bölgelerinin birleştiği yerde bulunan Köyceğiz, çevresindeki popüler tatil beldelerinin gölgesinde kalmış gibi görünse de hâlâ Türkiye’de keşfedilmeyi bekleyen yerler olduğunun kanıtı. Köyceğiz’in en önemli özelliği dünyada sadece burada görebileceğiniz sığla ormanlarına evsahipliği yapması. Yıllar içinde bu ormanlar azalsa da, hala korunmaya çalışılıyor ve bu ormanların varlığına dikkat çekmek için çeşitli etkinlikler yapılmaya da devam ediyor.
Bu çalışmalardan biri de, Doğa Koruma Merkezi’nin yıllardır hayalini kurduğu Doğa İçin Sanat Projesi’ydi. Türkiye’den 25, İngiltere’den dört eğitmen-sanatçı, Köyceğiz’de bulunan Sığla Ormanları’nın sesini duyurmak için buluştu ve Sığla Ormanları’ndan aldıkları ilhamla farklı disiplinlerde işler üretti.
Nerede kalmalı? Köyceğiz’de yatak sayısı oldukça sınırlı. İki büyük otel ve 15’e yakın üç yıldızlı otel pansiyon, apart ve ev pansiyonun toplam kapasitesi 500 kişi civarında. Şayet beklentiniz çok yüksek değilse, samimi bir ortam ve manzaralı bir konaklama arıyorsanız Flora Hotel’i tercih edebilirsiniz. Kaunos Otel, Panaroma Otel, Alila Otel, Özay Otel, Tuana Pansiyon, Fulya Pansiyon da alternatiflerden bazıları. Köyceğiz’de günlük 70 TL’den başlayan konaklama imkanları mevcut.
Ne yemeli? Yol kenarlarında sıkça rastlayacağınız duraklarda mutlaka portakal ve nar suyu içilmeli. Yörük kültürünün bir özelliği olan et yemeklerinden olan Muğla Kebabı tadılmalı.
Uygun fiyatlı ev yemekleri için Köyceğiz ve Cömert Lokantası’nı tercih edebilirsiniz. Uygun fiyat derken gerçekten uygun demek istedik. Cömert Lokantası’nda pilav 1 TL.
Nereye gitmeli? Mutlaka tekne turuna çıkmalısınız. Köyceğiz Gölü’nden başlayan turla Sultaniye Kaplıcası’nda çamur banyosu yapabilir, göl içindeki koylarda yüzebilir, Kaunos Antik Kenti’ni görebilir, Dalyan Kanalı’ndan geçerek İztuzu Plajı’nda denize girebilirsiniz.Toparlar Şelalesi, Yuvarlakçay, Gökçeova Göleti, doğal buzul gölü olan Kartal Gölü’nü ziyaret edebilirsiniz.
Yolculuğumuza geri dönelim: Doğa Koruma Merkezi Genel Müdürü Uğur Zeydanlı, sığla ormanlarına dair araştırmalarını uzun yıllardan beri sürdüren bir isim. 1950’lerde 7 bin hektarlık alana sahip olan sığla ormanlarının şu an bin hektarın altında olduğunu söyleyen Zeydanlı, bu miktarın koruma statüsü olmasına rağmen kaybedildiğini anlatıyor. Sığla ağacının yetişmesi için gerekli olan şartlar oldukça basit: Bol yağmur, eğimli olmayan bir arazi, alüvyal bir toprak. Aynı şartlar narenciye için de uygun olduğundan, yerli halk ekonomik açıdan narenciyeyi tercih ediyor.
Köyceğiz’de bulunduğumuz iki gün boyunca Sığla Ormanları’na dair tüm detayları bizimle paylaşan Sığla Ormanları konusunda uzman Ekolog Dr. Okan Ürker ise, parçalanmış sığla ağaçlarını bir araya getirmeyi hedeflediklerini söylüyor. Doğa İçin Sanat Projesi’nin bir amacı da bu bilinci yaratıp kamuoyu oluşturmak. Doğa Koruma Merkezi Toprak ve Su Programı Asistanı Aydan Özkil, etkinlik boyunca en koşturan isimlerden biriydi. Sanatçılarla yakın temasta bulunan Özkil, ilk günün akşamında sanatçıların eskizlerini gördüklerinde ne kadar doğru bir iş yaptıklarını anladıklarını söylüyor. Özkil, Sığla Ormanları’nı sayfalarca bilimsel raporla anlatmak yerine, çağın getirdiklerine ayak uydurarak bu konuya görsellikle dikkat çekmek istediklerini belirtiyor.
Sanatçılar günlerce Sığla Ormanları içinde vakit geçirdi, doğayı yakından tanıdı ve aldıkları ilhamla birbirinden ilginç işler üretti. Kimi resim çizdi, kimi çalılardan bir yuva yaptı, kimi de bir mantar keşfetti ve o mantarın çağrıştırdıklarını arkadaşlarından çizmelerini istedi.
Sergi insanlarda ormana gitme isteği uyandıracak! Birçoğunun yüzünde doğayla kavuşmanın ve Sığla Ormanı’nı tanımanın heyecanı vardı. Doğanın onlara ne kadar iyi geldiğini anlamak zor değildi. Sanatçılardan ilk kez doğada çalışma fırsatı yakaladığını söyleyen Sedat Girgin, duygularını şöyle paylaşıyor: “Özellikle birçok sanatçı ve sanat öğrencisinin beş gün boyunca bir arada, paylaşım içinde olup aynı orman içinde ama bir o kadar da çok sessiz çalışması meditasyon gibiydi.” Girgin’e göre Sığla Ormanları’nı anlatan sergiler serisiyle insanlar doğaya, ormana, dağlara gitme isteği duyacak.
İngiltere’de yıllardır buna benzer doğa ve sanat projeleri gerçekleştiren İngiliz Yaban Hayatı Sanatçıları Derneği üyesi Nik Pollard, projenin katılımcılarından biriydi. Genç sanatçılara eğitmenlik de yapan Pollard, projenin kendilerini çok heyecanlandırdığını ve ortaya çıkacak belge, kitap ve yayınlarla birlikte heyecanlarının devam edeceğini söylüyor. Pollard, öğrencilerle birlikte kendilerini de keşfettiklerini anlatırken Sığla Ormanları’nı artık çok iyi tanıdıklarını ve bundan sonra farklı mevsimlerde de burayı görmek istediklerini belirtiyor.