İsmail SARI / isari@hurriyet.com.tr
Hac yollarında tek başına yürüyen gezgin… Corona virüse rağmen Japonya’da!
Dicle Doğan, koreograf. Şu anda Japonya’da ve 1200 kilometrelik ‘Shikoku Budist Hac Yolu’nu yürüyor. Doğan ile macerasını ve Japonya’daki koronavirüs salgınının günlük hayattaki yansımalarını konuştuk.
Blog’unuzda “2015 yılından beri hiçliğin özgürlüğünü aramak için yürüyorum” yazmışsınız. Bu ne anlama geliyor?
Dünyanın her yerinde isimlerimizin önüne sıfatlar koyuluyor. Sanatçı, mühendis, doktor, vegan... Saymakla bitmez. Kendi adıma basit ve sıradan bir insan olmayı öğrenmek, doğayla uyumlu yaşamak için yürümeyi seçtim. Doğada kim olduğumun, nereli olduğumun hiçbir önemi yok. Böyle düşünmek beni özgürleştiriyor.
3
İlk tecrübeniz de bugün salgın nedeniyle zor günler geçiren İtalya olmuş. Ne kadar zamandır yollardasınız?
Evet, İtalya çok sevdiğim ve her zaman bir bağım olduğunu hissettiğim ülke. Bu yüzden maceraya oradan başladım. Biletimi aldığım gün, iş için Venedik’e davet edildim. Şans bu ya, İtalya resmen beni çağırdı.
Orada ‘Via Francigena’ diye bir hac yolu olduğunu öğrendim. Sonra araştırınca dünyada birçok hac yolu olduğunu gördüm. Bu seyahatimde çantam 19 kiloydu. Yanıma gerekli gereksiz her şeyi aldığımı fark ettiğimde ihtiyacım olmayanları atmaya başladım. Başta çok korkaktım, acemiydim ve yürümeye dair hiçbir bilgim yoktu. Her şeyi yolda öğrendim.
Dünyada koronavirüs tehdidi varken Japonya’ya nasıl girdiniz? Ülkeye giriş-çıkışlarda sorun yok mu?
Japonya’ya geldiğimde ülkemizdeki korona vakası sayısı henüz beşti. Japonya bize kapılarını kapatmamıştı. Aslında müthiş bir kaos ortamıyla karşılaşacağımı düşünmüştüm. Çünkü korona ile iki aydır mücadele ediyorlardı. Ama tam tersi virüsle yaşamayı öğrenmiş bir ülkeyle karşılaştım.
Çadırımda uyuyorum, bağışıklık sistemimi güçlü tutmaya çalışıyorum. Buraya seyahat ettiğimde sosyal medyadan birtakım insanlar beni inanılmaz yargıladılar. Eğer bu kadar çabuk yayılan bir virüs ise zaten istesek bile kaçamayacağız. Ben böyle durumlarda daha çok doğaya sığınmamız gerektiğine inanıyorum.
Ülkede virüse karşı insanların tepkileri nasıl, ne gibi önlemler alıyorlar?
Çok iyi önlemler var mı, açıkçası bilemiyorum. Burada bir sokak festivaliyle karşılaştım mesela. Tokyo’da herkes dışarıda, çocuklar parklarda, seyahat edenler de çok. Yalnız herkes maskesini takıyor ve her yerde dezenfektan var. Zaten Japonlar temas seven bir kültüre sahip değiller. Mesafe algıları biz Akdeniz ülkelerinden çok farklı.
Japonya’da nasıl bir rotada yürüyorsunuz?
1200 kilometrelik bir yolculuk bu. Japonya’nın dördüncü en büyük adası olan Shikoku’da yürüyorum. Yürümeye başladığım yer olan Tokushima’da bitecek ve maksimum 50 gün süreceğini tahmin ediyorum. Umarım bu 50 günlük süreçte tüm dünyada hayat normal akışına döner.
Günde ortalama ne kadar yürüyorsunuz? Hiç bırakmayı düşündüğünüz oluyor mu?
Ortalama 30 kilometre yürüyorum. Yürüyerek seyahat etmek çok sancılı ve ağrılı bir süreç. Çok doğru bir hazırlık süreci istiyor. Aynı zamanda da yol boyunca konsantre olmanız gerekiyor. Dağlarda, ormanlarda bazen çok dik yollar yürüyebiliyorsunuz. Çok yürümekten ayaklar parçalanabiliyor. Haliyle arada bırakmayı düşündüğüm oluyor açıkçası ama vazgeçmiyorum.
Yollarda karşılaştığınız insanların size yaklaşımları nasıl?
Şaşkınlıkla bakıyorlar. Aslında çok fazla insanla da karşılaşmadım. Türk olduğumu öğrendiklerinde tek sordukları Müslüman olup olmadığım. Birini görünce hemen yüzümü kapatıyorum, onlar Müslüman olduğum için bunu yaptığımı düşünüyorlar. Halbuki amacım virüs sebebiyle önlem almak... Yalnız kırsal yerde olduğum için insanlar güler yüzlü ve yardım etmeye açık.
Japonya’da yürüyerek yolculuk yapmanın en büyük zorluğu nedir?
Yemek! Mutfak kültürü bizden çok farklı ve ben et yemiyorum. Hazır şeyler tüketmenin dışında udon (erişte) ve pirinçleri güzel... Bir de ülkede İngilizce bilen neredeyse yok. Bu beni çok zorluyor.