Hürriyet Seyahat | Fotoğraflar: Alamy | Kaynak: BBC Travel
Dünyanın en uç noktasında sıra dışı yaşam! Büyük tehlike altındalar…
Svalbard takımadalarında yer alan Longyerbyen kasabası, dünyanın en kuzeyindeki yerleşim yeri olarak biliniyor. Norveç ve Kuzey Kutbu arasında kalan ana kara parçası toplam 2 bin 300 kişilik bir nüfusa ev sahipliği yapıyor. Aşırı uç yaşamın benimsendiği şehir son dönemlerde alışılmışın dışında bir süreçle karşı karşıya kalmış durumda… İşte sıra dışı Longyearbyen kasabası ve hikayesi…
Son zamanlarda dünyayı etkisi altına alan iklim değişiklikleri ve salgın Svalbard takımadalarını büyük ölçüde etkiliyor. Geçen son 10 yıllık süreç içerisinde artan yaz ve kış sıcaklıklarıyla birlikte adalar daha fazla yağmur alıyor ve kışları yağan aşırı yağışlar dağların yamaçlarını fazlaca zarar vermeye başlıyor. 2014 yılından bu yana değişen hava koşulları neticesinde yağan kar yağışları hayatı zorlayıcı çığ felaketlerini de yol açmış durumda.
Araştırmacılar uzun zamandır yaşanan bu sıcaklık artışının ve iklim değişikliğine bağlı oluşan hava koşullarının önce Kuzey Kutbu’nu etkileyeceğini ardından güneye doğru ilerleyeceğini belirtiyor. Norveç Meteoroloji Enstitüsü’nde görev yapan iklim bilimci Ketil İsaksen, ‘1961’den bu yana Svalbard’daki ısınma ortalamaları küresel ortalamaya nazaran beş kat artmış durumda’ dedi. Ayrıca Longyearbyen kasabası geçen yıl Mart ayında geçmiş 100 ayın üzerinde bir sıcaklıkla rekor kırmış.
Sıfır noktasında karanlık yaşam
Longyearbyen, Her yıl 5 Ekim tarihinden Mayıs’a kadar olan süreçte karanlığa bürünüyor. Bu dönemde kasaba sakinlerinin birçoğu evlerinde kalmaktan korkuyor. Çünkü Aralık 2015 tarihinde yaşanan bir çığ felaketi, iki kişinin yaşamını yitirmesine ve Sukkertoppen (Şeker Tepesi)’in yamacında yer alan 11 evin yıkılmasına sebep oldu. 2017 yılında yaşanan çığ felaketi altı konutu daha kasabadan sildi.
Longyearbyen, Her yıl 5 Ekim tarihinden Mayıs’a kadar olan süreçte karanlığa bürünüyor. Bu dönemde kasaba sakinlerinin birçoğu evlerinde kalmaktan korkuyor. Çünkü Aralık 2015 tarihinde yaşanan bir çığ felaketi, iki kişinin yaşamını yitirmesine ve Sukkertoppen (Şeker Tepesi)’in yamacında yer alan 11 evin yıkılmasına sebep oldu. 2017 yılında yaşanan çığ felaketi altı konutu daha kasabadan sildi.
Norveç hükümeti 2018’den bu yana yaklaşık 500 milyon Norveç kronu (yaklaşık 41 milyon avro) değerinde yeni konut yapılanması ve çığ bariyerleri gibi koruyucu önlemler almaya devam ediyor. Şehrin yaklaşık 500 metre kuzey doğusunda inşa edilen 60 yeni ev ile birlikte koruyucu bir alan inşa edilmiş. Ayrıca hükümet yetkilileri tehlikeli gördükleri alandaki 142 konutunda yıkılacağını bildirdi.
5
Görsel hatırlatıcı ipuçları
Her sene yaklaşık 30 binden fazla turist gelen kasabaya, bundan sonra durumdan haberdar edici içerikler hazırlamaya başlanıyor. İlk ipucu olarak dağ yamacına kurulan bazı konutların üzerlerine inşa edilen çığ bariyerleri dikkat çekiyor. Dağdaki en yüksek bariyer 10 metre yüksekliğinde olup 200 metre uzunluğunda.
Her sene yaklaşık 30 binden fazla turist gelen kasabaya, bundan sonra durumdan haberdar edici içerikler hazırlamaya başlanıyor. İlk ipucu olarak dağ yamacına kurulan bazı konutların üzerlerine inşa edilen çığ bariyerleri dikkat çekiyor. Dağdaki en yüksek bariyer 10 metre yüksekliğinde olup 200 metre uzunluğunda.
Dik bir galvanizden yapılmış çelik yapısıyla karın dağ yamacı boyunca şehre doğru gelmesini önlemesi için tasarlanmış. Bir başka Sukkertoppen (Şeker Tepesi) yamacına kurulan çığ bariyerleri ise evleri yıkmasını önlemek için konumlandırılmış. Ancak bu bariyerler Sukkertoppen boyunca uzanamaz çünkü buradaki yamaçlar çok diktir. Bu nedenle dik yamaçlarda yaşayan birçok evin kışın boşaltılması mecburiyeti doğmaktadır.
Yüz bin yıllık kullanım sona eriyor
Dağlardan gelen çığ tehdidinin yanı sıra yaşanan hava sıcaklıkları değişimi daha önce kurulan evlerin temelinde de bazı sıkıntılara yol açıyor. 100 bin yıldır Kuzey Kutup bölgelerindeki evlerin inşası sırasında yaygın olarak bulunan ‘permafrost’ (donmuş toprak) sağlam temeller atmak için kullanılmış. Ancak son dönemde gerçekleşen ortalamanın üstündeki sıcaklıklar yeni evlerin yapımında permafrostun kullanılması büyük risk taşıyor. Svalbard Üniversitesi Teknoloji Bölümü Profesörü Arne Aalberg gelecek dönemde ısınan toprakla beraber permafrost temelli evlerin birçoğu dayanamayıp çökeceğini bildiriyor.
Dağlardan gelen çığ tehdidinin yanı sıra yaşanan hava sıcaklıkları değişimi daha önce kurulan evlerin temelinde de bazı sıkıntılara yol açıyor. 100 bin yıldır Kuzey Kutup bölgelerindeki evlerin inşası sırasında yaygın olarak bulunan ‘permafrost’ (donmuş toprak) sağlam temeller atmak için kullanılmış. Ancak son dönemde gerçekleşen ortalamanın üstündeki sıcaklıklar yeni evlerin yapımında permafrostun kullanılması büyük risk taşıyor. Svalbard Üniversitesi Teknoloji Bölümü Profesörü Arne Aalberg gelecek dönemde ısınan toprakla beraber permafrost temelli evlerin birçoğu dayanamayıp çökeceğini bildiriyor.
Pahalı bir çözüm ve gurur duyulacak bir iş
Norveç’in çığ tehdidinden uzakta inşa ettiği 60 yeni konutun denetlemesini yapan proje yöneticisi Inger-Johanne Tollaas, permafrostun artık güvenilemeyeceği ortamda evleri inşa etmek için çeşitli zorluklarla karşılaştıklarını söyledi. Geleneksel bina yapma yöntemlerinden farklı olarak evlerin temellerinin sağlam olması için çok sayıda çelik kazık kullanıldı. Uçuk sayıda çelik kullanıldığını da belirten Tollaas, ‘’Çok zor ve çok pahalıya bir iş ancak gelecek 60 yıl boyunca burada güvenli bir şekilde yaşam sürülebilecek’’ dedi.
Norveç’in çığ tehdidinden uzakta inşa ettiği 60 yeni konutun denetlemesini yapan proje yöneticisi Inger-Johanne Tollaas, permafrostun artık güvenilemeyeceği ortamda evleri inşa etmek için çeşitli zorluklarla karşılaştıklarını söyledi. Geleneksel bina yapma yöntemlerinden farklı olarak evlerin temellerinin sağlam olması için çok sayıda çelik kazık kullanıldı. Uçuk sayıda çelik kullanıldığını da belirten Tollaas, ‘’Çok zor ve çok pahalıya bir iş ancak gelecek 60 yıl boyunca burada güvenli bir şekilde yaşam sürülebilecek’’ dedi.
Ayrıca inşa edilen evlerin olduğu yerde bulunan bitki örtüsünün korunmasını Tollaas, büyük özen gösterilerek yapılan ‘gurur duyulacak bir iş’ olarak nitelendiriyor. Çünkü Svalbard’ın sahip olduğu Tundra iklimine özgü yetişen 68 farklı ot, liken, cüce çalı ve yosun türleri Norveç anakarasında yetişmiyor.
Dünyada tıpkı Longyerbyen kasabası gibi hikayeleri ve insanların sıra dışı yaşamlarıyla dikkat çeken ilginç yerler bulunuyor. İşte onlardan bazları...
Ellesmere Adası/ Kanada
Kanada’nın Nunava eyaletinde dünyanın hareketli yaşantısından uzak, çok sert iklim koşullarına ve son buzul çağına ait kalıntılara sahip. Yılın yarısından fazla zamanında güneş ışığı adaya uğramıyor. Adanın güney kısmında yer alan Grise fiyortlarında az sayıda kişi yaşamaya devam ediyor.
Ağaç neredeyse hiç yok ve sadece yazları karların erimesiyle açan kuzey kutbu çiçeği denilen yabani bitkiler yetişiyor. Binlerce beyaz kutup tavşanı, öküz sürüleri ve ren geyikleri buralarda otluyor.
Tristan da Cunha Adası, İngiliz Milletler Topluluğu
Dünyada, yerleşim yeri olup da kara parçasına en uzak ada olan Tristan da Cunha… Güney Afrika’dan yaklaşık 2 bin 816 kilometre uzaklıkta yer alıyor. İngiliz adalar grubundan olan yerleşim, Güney Atlantik’te gururlu bir şekilde yalnız başına dimdik ayakta duruyor. Adaya en yakın kara parçası ise doğuda 2 bin 816 kilometre uzaklıkta Güney Afrika ve 3 bin 220 kilometre uzaklıkta Güney Amerika. Dünyanın, kara parçasına en uzak ada dizisi olan Tristan da Cunha’da, 1961 yılında volkanik dağ patladığında, tüm nüfus İngiltere’ye tahliye edilmiş.
Tristan da Cunha’ya ulaşım: Yaklaşık 300 kişinin yaşadığı adaya ulaşımın kolay ve zahmetsiz olduğu söylenemez. Web sitesinde ise ada hakkında şunlar yazılı: “Özgür gezginler için paket turlar, havaalanları, oteller, gece kulüpleri, restoranlar, jet skiler ya da denizde güvenli yüzüş gibi alternatifler, bu adada bulunmamaktadır.” Bu arada tüm ziyaretçiler, gelmeden önce Ada Meclisi’ne varışları hakkında bilgi vermek ve ayrıca bir polis belgesi de edinmek zorundalar. (İzin almada ortalama 40 günlük bir bekleme, normal karşılanıyor.) Cape Town, Güney Afrika ve Namibya’dan, adaya ulaşımın 5 ya da 6 gün sürdüğü, bir sene içerisinde yaklaşık 10 adet gemi seferi düzenleniyor. Bu seferler de gidiş geliş 800 ile 1500 dolar tutuyor.
Bishop Rock Adası, Birleşik Krallık
Guinness Rekorlar Kitabı tarafından, üzerinde bir bina olan en küçük ada olarak kayıtlara geçen Bishop Rock, İngiltere’ye 48 kilometrelik mesafede ve küçük İngiliz takımadaları Scilly Adaları’nın en batı kısmında yer alır. 1847 yılında mühendisler, sağlam bir deniz feneri yapmaya başlamışlar fakat başladıkları yapı, bir fırtınada yıkılmış.
Ardından yapılan sıra dışı mimari ise 1858’de tamamlanarak, sağlıklı bir deniz fenerinin yaptığı gibi etrafa sıkı bir aydınlatma sağlayabilmiş. Böylece ilginç hikâyesi ile günümüze kadar gelen Bishop Rock Adası, tek binası ile dimdik ayakta duruyor.
Bishop Rock Adası’na ulaşım: İngiltere’nin en güneybatı kısmını ziyaret etmek ise diğer adalara göre son derece kolay. St. Mary's Boatsmen Birliği’nin günlük tekne turları ile adaya ulaşım mümkün. Ulaşım kolay görünse de en sakin havada bile yolculuk sırasında ciddi bir dalganın görüldüğü de bilinen zorluklar arasında.
Honshu/ Japonya
Pasifik Okyanusu ile Japonya Denizi arasında yer alan Honshu Adası, Japonya’nın en büyük adası. Tokyo, Kyoto, Hiroşima, Osaka, Yokohama gibi önemli şehirlerin yanı sıra en büyük dağı olan Fuji ve en büyük gölü Biwa burada bulunuyor. Ovalarında ve yeşil alanlarında pirinç, meyve ve sebze üretimi oldukça fazla…
Dünyanın en küçük filleri olan Borneo filleri, dünyanın en büyük çiçeği Rafflesia ve geyik mağaraları bunlardan bazıları. Ayrıca güneydoğu Asya’nın en yüksek zirvesi olan Kinabalu Dağı maceraperest ziyaretçileri yılda birçok kez ağırlıyor.
Kuzey Sentinel Adası, Hindistan
Hint Okyanusu’nun Bengal Körfezi’nde bulunan ve Andaman Zinciri’ni oluşturan 572 adadan biri olan Kuzey Sentinel Adası, Myanmar’a yaklaşık 643 kilometre uzaklıkta yer alır. Tehlikeli resiflerle çevrilmiştir ve bu adada yaşam olduğu göz önüne alındığında, zararlı mercan kayalıklarının bulunması, adayı biraz da olsa korkutucu yapmaya yetmektedir. Modern hayatla herhangi bir bağlantısı olmayan Sentinel’de yaşayan yerli halk, dışarıdan yapılan barışçıl iletişim kurma çabalarını, her seferinde geri çevirmektedir.