Hürriyet Seyahat , Anadolu Ajansı | Fotoğraflar: AA, Alamy
Dış dünyadan izole bir coğrafyada 'Kadın Krallığı' kurdular... Evlilik gelenekleri ülkede sorun çıkardı
Yünnan ile Sıçuan eyaletlerinin sınır noktasındaki Lugu Gölü çevresinde yaşayan Mosuo halkı, dünyada ender rastlanan anaerkil toplumların başında geliyor.
Mosuolar, büyük ve geniş evlerde sülalenin tüm fertleriyle bir arada yaşıyor. Evin reisinin, ailenin en büyük kadını olduğu bu toplumda, çocuklar annelerinin soy ismini alıyor.
Bu nedenle soy kavramının kadın üzerinden takip edildiği Mosuolarda miras da anaerkil olarak aktarılıyor. Ailede söz sahibinin kadınlar olduğu bu kabilede, erkekler ömür boyu ‘anne evinde’ yaşıyor. Mosuolarda evlilik kurumu ise alışılmışın dışında işliyor. ‘Gezen evlilik’ adı verilen geleneğe göre erkek, sadece geceleri evlendiği kadının hanesinde konaklıyor ve sabah şafak sökerken buradan ayrılıyor.
ERKEKLER KAZANDIKLARI PARAYI 'EVİN REİSİNE' TESLİM EDİYOR
Erkeklerin, ailenin geçimi, çocukların bakımı gibi alanlarda hiçbir sorumluluğu bulunmuyor. Çocuk için baba rolünü ailenin dayısı üstleniyor. Ev işlerinin ve aile geçindirmenin tamamen kadınların sorumluluğunda olduğu Mosuo kabilesinde, erkekler kazandıkları parayı ‘ailenin reisine’ teslim etmek zorunda.
Erkeklerin, ailenin geçimi, çocukların bakımı gibi alanlarda hiçbir sorumluluğu bulunmuyor. Çocuk için baba rolünü ailenin dayısı üstleniyor. Ev işlerinin ve aile geçindirmenin tamamen kadınların sorumluluğunda olduğu Mosuo kabilesinde, erkekler kazandıkları parayı ‘ailenin reisine’ teslim etmek zorunda.
Politik konularda alınacak kararlarda erkeklerle istişare edilirken, çobanlık, balıkçılık ve hayvan kesimi gibi işlerde yine erkekler çalışıyor. Batı'da ‘Matriyarkal’ olarak adlandırılan bu toplum yapısında, soyun devamını kadınların sağladığına inanıldığından ataerkil kültürün aksine ailedeki kadınlardan kız çocuk sahibi olması bekleniyor.
BABA KELİMESİ SÖZLÜKLERİNDE YOK
Mosuo halkının kullandığı yerel dilde, baba, amca, damat, gelin, kaynana gibi kavramların sözlük karşılığı bulunmuyor. Mosuo kadını Muri Sarlaşi BBC'ye verdiği bir demeçte "Bizim hayatımızda diğer insanların yaşadığı gelin kaynana çekişmesi, miras kavgası, boşanma krizi gibi sorunlar yok" dedi.
Mosuo halkının kullandığı yerel dilde, baba, amca, damat, gelin, kaynana gibi kavramların sözlük karşılığı bulunmuyor. Mosuo kadını Muri Sarlaşi BBC'ye verdiği bir demeçte "Bizim hayatımızda diğer insanların yaşadığı gelin kaynana çekişmesi, miras kavgası, boşanma krizi gibi sorunlar yok" dedi.
Kadınların sorumluluğunda toplumun daha huzurlu olduğunu savunan Sarlaşi, "Anaerkil toplumda şiddet, hırsızlık, tecavüz gibi suçlar da en aza iniyor" değerlendirmesinde bulundu. Mosuo erkeği Ava Arta ise kadın egemen toplumda erkek olmak hakkındaki hislerini paylaşırken, "Kısıtlı sorumlulukla yaşamak, erkek için iyi. Anaerkil bir kültürde erkek olmayı sorun etmiyorum. Kadınlar, gücü elinde tutuyor ancak bu durum erkeklere daha çok özgürlük ve konfor sağlıyor" ifadesini kullandı.
ÇİN DEVLETİ ONLARI TANIMIYOR
Mosuolar, kültürel ve jeneolojik (soy bilimi) açıdan ayrı bir milliyet olmasına rağmen Çin devleti, Mosuoları ülkede resmen tanınan 56 etnik gruptan biri olarak sınıflandırmıyor. Yaklaşık 25 bin nüfusa sahip Mosuo kabilesi, bölgede nüfusu 300 bin civarında olan Nakhi milliyetinin alt kimliğine mensup sayılıyor ancak bu iki halk arasında belirgin farklar bulunuyor.
Mosuolar, kültürel ve jeneolojik (soy bilimi) açıdan ayrı bir milliyet olmasına rağmen Çin devleti, Mosuoları ülkede resmen tanınan 56 etnik gruptan biri olarak sınıflandırmıyor. Yaklaşık 25 bin nüfusa sahip Mosuo kabilesi, bölgede nüfusu 300 bin civarında olan Nakhi milliyetinin alt kimliğine mensup sayılıyor ancak bu iki halk arasında belirgin farklar bulunuyor.
Mosuolar, anaerkil toplum yapısına sahipken, Nakhiler için durum tam tersi seyrediyor. Ayrıca Mosuolar, Tibet budizmine göre yaşarken, Nakhiler "kurbağanın kutsal olduğu" bir inanışına sahip. İki milliyetin kullandıkları yerel diller de tamamen farklılık gösteriyor.
Mosuoların yüzyıllardır yaşadığı Lugu Gölü çevresinde son yıllarda hızla çoğalan pansiyon, restoran ve kafeler, bölgede ekonominin güçlenmesine yardımcı oluyor ancak buradaki işletmelerin çoğunun ülkedeki dominant unsur olan Han Çinlileri tarafından idare edilmesi dikkati çekiyor.
Nesilleri tükenmek üzere olan tıpkı Mosuolar gibi kuytu köşelerde varlıklarını sürdürmeye çalışan birçok kabile var. Her birinin ise farklı gelenekleri bulunuyor. İşte o kabileler ve ilginç yaşamları…
ANTİK ARYAN MEDENİYETİNDEN GERİYE KALAN SON TOPLULUK
Drokpalar, çağlar boyunca işgallere tanık olmuş ve kozmopolit bir kültürle harmanlanan Hindistan'da özünü koruyabilmiş homojen tek halk olarak görülüyor. Orta Asya halklarına oldukça benzer kültürel özelliklere sahip olan Drokpalar’ın en dikkat çekici özellikleri son derece süslü başlıklar kullanmaları. Bu başlıklarda özellikle çiçekler öne çıkan motifler arasında.
Genelde iri ve renkli gözlere sahip olan Drokpa halkı, Hindistan'daki genel nüfusa oranla daha uzun boylu olmalarıyla ilgi çekici bir geçmişe sahipler. Drokpalar’ın köklerinin dayandığı Aryan medeniyeti, ana vatanları Pakistan olan ve Hint-Avrupa dilini konuşan tüm ulusların çıkış noktası olan bir geçmişten geliyor.
Bu özelliğiyle ilginç bir karmayı Drokpalar kültürlerinde barındırıyorlar. Dış görünüşleriyle Ural Altay dil grubuna ait olan Orta Asya Türklerinin ve Moğollarının kopyası gibi olsalar da aslında Hint Avrupa kökenli bir iletişime sahipler. Bu ilginç karma Drokpalar'ı yaşayan halklar arasında çok özel bir noktaya koyuyor. Tibet dilinde göçebe manasına gelen ‘Drokpa’ kelimesi dünya üzerinden silinmek üzere çünkü bu halka mensup insanlar gün geçtikçe azalıyor.
BOYASIZ GEZMİYORLAR
Dış dünyaya en kapalı toplumların başında gelen Huliler, yüksek dağlarla çevrili bir platoda yaşıyorlar. Yüzlerini ve vücutlarını boyama konusunda saplantılı bir topluluk olan Hulileri boyasız görmek neredeyse imkansız. Son derece süslü başlıklarıyla göz alan Huliler, yaşayan en renkli ilkel kabile olarak biliniyor.
AGAÇLARIN TEPESİNDE YAŞIYORLAR
Endonezya'da Güney Papua’da yağmur ormanının derinliklerinde yaşayan ilkel bir kabile Korowailer. Hâlâ taş devrinde gibiler. Üzerlerinde giysi yok. Ağaçların tepesinde yaşıyor, yaprak yiyor ve vahşi hayvanları avlayarak besleniyorlar. Ağaç tepelerinde yaşamalarının sebebi sellerden ve zararlı canlılardan korunmak olan kabile üyelerine bu şekilde düşmanları da erişemiyor. Kille sıvadıkları palmiye yaprakları ve ağaç kabuklarını çatı yapımında kullanıyorlar.
Evin inşasında tüm aile üyeleri çalışıyor, taşınma esnasında ise evcil hayvanlar dahil olmak üzere herkes devasa merdiveni tırmanarak yuvaya kavuşuyor. Yeni evi kutsamak için bir ateş yakılıyor ve orman selamlanıyor.