Hürriyet Seyahat | Fotoğraflar: Alamy
Bu kadarı pes dedirtti! Güzellik uğruna öyle şeyler yapıyorlar ki...
Dünya üzerinde farklı kültürlere, farklı değerlere sahip bilinmeyen kabilelerin şaşırtıcı özellikleri oldukça ilgi çekiyor. Özellikle Mursi kabilesinde kadınların güzel olmak için yaptıkları çok ilginç...
Sıra dışı bir hayat sürüyorlar
Mursi kabilesini diğer kabilelerden ayıran en önemli fark kadınların dudaklarında bulunan tabak veya plakalar. Bu tabaklar ilk olarak 15 veya 16 yaşlarında genç kızlara takılıyor. Alt dudakta bir delik açılıyor ve o deliğe tabak yerleştiriliyor. Bu geleneğin amacı ise çok ilginç…
Mursi kabilesini diğer kabilelerden ayıran en önemli fark kadınların dudaklarında bulunan tabak veya plakalar. Bu tabaklar ilk olarak 15 veya 16 yaşlarında genç kızlara takılıyor. Alt dudakta bir delik açılıyor ve o deliğe tabak yerleştiriliyor. Bu geleneğin amacı ise çok ilginç…
Tabak boyutu kadının değerini gösteriyor. Ne kadar büyük tabak olursa o kadar başlık parası veriliyor. Tabaklar kil ya da tahtadan yapılıyor. Ama en ilginci kadınlar güzelleşmek için vücutlarında şekiller oluşturuyorlar. Vücudunda en fazla şekil olan kadın, en güzel, en alımlı kadın sayılıyor.
Bu şekillerin yapılması da çok ilginç… Önce sarı akasya ağacının dikenleriyle deriye kesik atıyorlar, sonra deriyi kaldırıp, içine kül dolduruyorlar. Bunu yapmalarının nedeni enfeksiyon oluşması ve derinin şişmesi. Deri şişince, bu sefer yaranın iyileşmesi ama iyileşirken de bu şişkin görüntünün muhafaza edilmesi için üzerine mangal kömürü basıyorlar.
Tüm bunlar yapılırken de ağlamamayı koşul koyuyorlar. Erkekler ise yüz ve vücutlarında beyaz boya ya da kireçle desenler uyguluyor. Kadınlar ve erkekler arasındaki birliktelik iki erkek arasında yapılan yarışmada belli oluyor.
Dünyada Mursi Kabilesi gibi ilginç geleneği olan birçok kabile bulunuyor İşte okudukça şaşıracağınız ilginç gelenekler...
Erkekliğe adım dayakla başlıyor
Etiyopya'nın Hamar Kabilesi’nde ise bir erkeğin, erkekliğini göstermesi için dayak yemesi gerekiyor. Herkese açık bir meydanda önce dans ettirilen genç erkek, ardından kız arkadaşları ve ailenin büyükleri tarafından sopayla dövülüyor. Vücudunda yaralar oluşana dek uygulanıyor.
Etiyopya'nın Hamar Kabilesi’nde ise bir erkeğin, erkekliğini göstermesi için dayak yemesi gerekiyor. Herkese açık bir meydanda önce dans ettirilen genç erkek, ardından kız arkadaşları ve ailenin büyükleri tarafından sopayla dövülüyor. Vücudunda yaralar oluşana dek uygulanıyor.
Ölmemek için maske takıyorlar
Kutsal şehri olarak bilinen Varanasi, Ganj Nehri, öle yakma törenleri ve ilginç festivalleriyle Hindistan keşfedilesi bir ülke… Özellikle ülkedeki Sundarbans Milli Parkı’ndaki yaşam oldukça sıra dışı… Bu park Hindistan'ın Batı Bengal bölümünde yer alan kaplan koruma alanı…
İlginç olansa orman içerisinde insan nüfusunun da bulunuyor olması… Yaklaşık 200 kişiden oluşan bir topluluk, orman bölgesi içerisinde yaşamlarını sürdürüyor. Bu insanların kaplan saldırılarına karşı bulunan korunma yöntemi gerçekten çok şaşırtıcı. 1989'lu yıllara dayanan yöntem 60 insanın kaplan saldırısı sonrası ölmesiyle başladığı söyleniyor.
Eğer bir kaplanla göz göze gelirseniz, yaşama şansınız artar. Çünkü kaplanla göz göze gelmeniz demek kaplanın kendisini belli ettiği anlamına gelir ve kaplan başka bir av aranır. Bu yüzden Hindistan'da insanlar kafalarının arkasına yüz olacak şekilde maskeler takıyor. 18 ay içerisinde maske takmayan 29 kişi ise kaplanlar tarafından öldürüldü.
Güzellik uğruna yapılan bir işkence
10. yüzyıl’dan 20. yüzyıl’a kadar süren acı dolu bir gelenek. Yasaklanmasına rağmen hâlâ sürdürenler var. İşte bu ilginç gelenek hakkında tuhaf bilgiler... Tang hanedanına mensup Çin imparatorunun, küçük ayaklarını ipek bezle sararak dans eden bir kadına âşık olmasıyla birlikte bu uygulamanın da fitili ateşlenmiş oldu.
Önceleri güzellik için başlayan ayak bağlama uygulaması, kadınların toplumsal hayatta görünmesinin hoş karşılanmadığı Antik Çin toplumunda kısa sürede özdeşleşti. Ayakları lotus çiçeği şeklinde bağlanan kız çocukları gördükleri saygınlık sayesinde daha zengin eşler buluyor ve daha iyi ailelere gelin oluyorlardı.
Daha sonraları bu durum gelenek haline gelmiş ve küçük ayaklı kadınlar erkekler tarafından ilgi görmeye başlamış. Ayakları normal ya da normalin üzerinde ölçülere sahip kadınlar ise ayaklarını küçültmek için değişik yöntemler geliştirmiş…
Bir tuhaf kabile: Berberiler
Berberiler, bugünkü Mısır, Libya, Tunus, Cezayir ve Fas'ı içine alan Kuzey Afrika'nın bilinen en eski yerli halkı. Bazı mağara resimlerinin bulunmuş olması, Berberiler'in bu paleolotik toplulukların soyundan gelmiş olabileceği tezini güçlendirmekte.
Berberi Kabilesi kadınları gelenekleri gereği yüzlerine, kollarına ve baldırlarına yeşil ve mavi karışımı bir renkle dövme yaptırıyor. Bu geniş coğrafyada göçebe ya da yarı-göçebe olarak yaşayan eski kabile... Berberilerin ‘Berberice’ adını verdikleri bir dile sahipler. Bu dilin alfabesi bugünkü İbraniceye oldukça benzemekte…
Daha sonra karınlarına bambu çubuklar batırıyorlar ve bu şekilde, vücuttaki bütün yağ kuruyup gidiyor. Akan yağları bir yerde topluyorlar. Daha sonra bu yağlarla hayattaki akrabaları yağlayan yerliler bu şekilde ölülerin enerjisini yaşayanlara geçirdiklerine inanıyorlar. Artan yağlar, aynı sebepten, yemek yapımında kullanılıyor. Gözleri ve ağızları kapatılan cesetler tütsülenip ebediyete kadar bambu kafeslerin içinde, köyün çevresini süslemeye devam ediyor.
Dünyanın en uzun boyunlu kadınları burada
Dünyanın en uzun boyunlu kadınları unvanını taşıyan Padaunglar, Red Karen (Karenni) Kabilesi‘nin bir alt gurubu... Shan dilinde uzun boyun anlamına gelen Padaunglar aynı zamanda 'zürafa kızlar' olarak da biliniyor. Bir Padaung kadını hayatı boyunca ortalama 20 halka takmaktadır.
Yaklaşık 10-12 kilogram ağırlığı bulan bu ağır pirinç halkalar zamanla omuzları aşağı bastırarak vücudun şeklini bozarak boynu uzatıyor. 5-6 yaşlarındayken çocukların boyunlarına halkalar takılmaya başlanmakta ve her yıl halkaların sayısı artırılmakta…
Tükürerek selamlaşan kabile
Kenya ve Kuzey Tanzanya bölgelerine yaşayan Masailer, selamlaşırken birbirlerine tükürmeyi tercih ediyor. El sıkışacakları zaman eline tüküren Masailer yeni doğan bebeklerin de yüzüne tükürüyor. Masai erkekleri böylece kötü ruhların bebeklerden uzaklaşacağına inanıyor. Bizdeki nazar anlayışına benzeyen bu gelenek sürdürülmeye devam ediyor.
Aile üyeleri, ölmüş akrabalarının mezarlarını tek tek açıp, cesetleri dışarı çıkarıyorlar. Sonrasında da, ölülerini yeni giysileri ile birlikte kasabanın etrafında yürütüyorlar. Yerel halk, öleli yüzyıllar olsa bile, aile üyelerinin hâlâ kendileriyle birlikte olduğuna inanıyor. Ölümlerinden sonra iyi korunan cesetler mezarlarından çıkarılıp, giysiler değiştirildikten sonra kasabayı geziyor ve sonrasında tekrar mezarlarına dönüyorlar.
Ölüleri mezardan çıkarıp giydiriyorlar
Endonezya'nın Güney Sulawesi Bölgesi'nde ‘Ma'nene’ olarak adlandırılan ritüel, tüyleri diken diken ediyor. Bölgede yaşayanlar, her üç yılda bir ölülerine olan saygılarını göstermek ve onları onurlandırmak için mezarları açıyorlar. Açılan mezarlardan çıkarılan ölülerin üzerlerindeki giysiler temizleniyor, gerekirse yenileri giydiriliyor.
Kafatası avcıları olarak biliniyorlar
Hindistan’ın kuzey doğusundaki Nagaland eyaletinde yaşayan 16 kabilenin en büyüğü olan Konyaklar savaşçı bir kabile. Geçmişte köyler arası kavgalardan yararlanarak toprak ve iktidarı ele geçirmişler. Düşmanlarının saldırısını önceden görmek için de köylerini dağın tepesine kurmuşlar. Konyakların geçmişi yüzyıllar öncesine dayanıyor. 1940’lardaki yasağa değin kafatası avcılıklarıyla meşhur olmuşlar.
Düşmanını öldürüp kafasını koparmak genç erkekler için yetişkinliğe adım atmanın kanıtı olarak görülüyordu. Başarının ödülü ise yüze yapılan dövmeler. Nagaland’da son kafatası avcılığı 1969’da olmuş. Her Konyak evinde avlanan hayvanların kafatasları birer gurur kaynağı olarak sergileniyor. Kafatası avcılığı döneminde insan kafatasları da sergileniyordu fakat yasak yürürlüğe girince geçmişin bu izleri toprağa gömüldü.
Papua Yeni Gine'de korkunç bir gelenek
Papua Yeni Gine’de, Morobe tepelerinde yaşayan kabile halkının çok ilginç bir gelenekleri var. Ölülerini gömmek ya da yakmak yerine, ateşte tütsüleyip, bambu kafeslerle köyün yüksek yerlerine asıyorlar. Köyü ziyaret eden turistlerin dehşetle izlediği bu manzara, aslında onlar için ölülerine verdikleri en büyük onur. Öncelikle ölü hazırlayıcılar, cesetlerin ayaklarında, dizlerinde ve dirseklerinde birer kesik açıyorlar.
Yaptıkları incik boncuk, avcılık malzemeleri ve fil kılından bileklik gibi süslemeleri bölgeyi ziyarete gelen turistlere satıyorlar. Hatta bir marketleri bile var. Erkeklerse ok, mızrak ve avcılıkla zaman geçiriyor. Böylelikle geçimlerini kolaylıkla sağlamış oluyorlar. Kadınlar keçi derisinden yaptıkları kıyafetleri tercih ederken erkekler sadece bellerine bağladıkları ince bezle dolaşıyor.
Savaş karşıtı, pasifist topluluk: Mennonitler
Mennonitler, ismini bugünün Hollanda'sında bulunan Frieslandlı bir rahip olan Menno Simons'dan alıyor. Menno Simons (1496-1561) halihazırdaki Hristiyanlık uygulamalarını beğenmediği için barışsever, şiddet karşıtı bir topluluk kuruyor.
Mennonitler, yüzyıllar önce Almanya ve Hollanda'dan gelerek Meksika, Paraguay ve Bolivya'ya yerleşmişler. En büyük özellikleri, teknolojiyi reddetmeleri ve buna uygun bir yaşam sürmeye çalışmaları. Kendi yaşam tarzlarının en doğrusu olduğuna inanan Mennonitler, bunun yanında sadece kendilerinin cennete gideceğini düşünüyorlar.
Hırsızlık yok, cinayet yok, kavga yok, küfür yok. Birbirlerine karşı son derece saygılı davranıyorlar. Doğruluk ve dürüstlük en büyük öğretilerinden biri. Gençler pazar günleri buluşup tanışıyorlar; böylelikle evlilik öncesi tanışmalar kolaylaşıyor.
En büyük lüksleri ise gaz lambaları kullanmaları... Bu lamba onlar için çok lüks bir teknoloji. Hatta onu bile bazen kullanmayı reddediyorlar. Sadece kendileri ne isterse çocuklara da onu öğretiyorlar. Dünyanın geri kalanı gibi öğretilmesi gerekenler listeleri yok.
Dünyanın geri kalanı gibi televizyon veya bilgisayar kullanarak zamanlarını geçirmiyorlar. Hayvanlarla da iç içe olan Mennonitler, fabrika üretimi hiçbir şeyi tüketmiyorlar. Kendi aralarında evlendikleri için de Alman ve Hollandalı genlerini hâlâ koruyorlar.
Kan için ilginç kabile
Etiyopya’nın Omo Vadisi’nde yaşayan ve yarı göçebe hayatı benimseyen Bodi Kabilesi ‘Engai’ adı verilen Tanrı'ya inanıyor. Hukuk kurallarını ise yaşlılar belirliyor. Aralarında tartışma çıktığında kavga etmek yerine birbirlerine büyükbaş hayvan hediye ediyorlar. Sorunlarını bu şekilde çözüyorlar.
Göçebe yaşamları hayvanlardan almışlar. Hayvanlar mevsim geçişlerinde bölge değiştirerek göç ettikleri sırada Bodi Kabilesi de hayvanları takip ediyor. Bodi Kabilesi küçük çalılar, ağaç dalları ve sığır dışkılarıyla yaptıkları evlerde yaşamını sürdürüyor. Evlerinde bulunan tek göz odada anne, baba ve çocuk kalırken evin hemen girişinde inekler kalıyor.
Genellikle çırılçıplak dolaşan kabile diğer kabileler gibi diğer insanlara karşı savunmacı ve yabani değil. Aksine kendilerini ziyaret eden insanları evlerinde ağırlıyorlar. Turistlere bazen inek kanı bile ikram ettikleri oluyor. Bu ilginç kabilede şişman olmak altın kural.
Kan içiyorlar!
Bodi Kabilesi yılbaşı kutlaması çerçevesinde aralarından seçilen gençlere 'şişman adam' yarışması düzenliyor. Şişmanlamanın formülü ise basit, kan…
Bodi Kabilesi yılbaşı kutlaması çerçevesinde aralarından seçilen gençlere 'şişman adam' yarışması düzenliyor. Şişmanlamanın formülü ise basit, kan…
Gençler altı ay boyunca aralıksız ineklerden elde ettikleri kanı kana kana içiyor ve kilolarını iki katına çıkarıyor. ‘Ka’el’ töreni olarak adlandırılan gün geldiğinde altı ay boyunca en çok şişmanlayan erkek ödüllendiriliyor. Mais, kahve ve sorgum gibi bitkileri yetiştiren sıra dışı kabileyi bu tören boyunca izlemeye gelen onlarca turist oluyor.