GeriSeyahat Ege’nin doğal sanat eseri
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Ege’nin doğal sanat eseri

Ege’nin doğal sanat eseri

Güneşli bir kış günü, marinanın üstündeki Kazımpaşa Mahallesi’nden Ayvalık’a girerseniz, çamların arasından körfez manzarası insanı çarpacak kadar güzeldir. Taş kaplı sokaklarda restore edilmiş Rum evlerinin arasında geçmişe yolculuk yaparsınız.

Ayvalık’ı 1960’lı yılların başında ilkgördüğümde adeta çarpılmıştım. İzmir’den gelen o güzelim yolda sırtı aşıp da Çamlık’tan giriverdiğinizde, Ayvalık önünüzde tabak gibidir. Çarpılınmayacak bir güzellik değildir bu. Şehir kuşbakışı ayaklarınızın altındadır. Karşıda Cunda ve öteki adalar, liman. Yolun solundaki Çamlık ise Kurşun Yarası gibi birçok filme/diziye, Ayvalık’taki başka mekânlar gibi ev sahipliği yapmıştır.
Çamlık’ın arkasındaki orman yolundan girip, Ayvalık’ı bir de oradan seyredin. Eski belediye başkanlarından birinin Şeytan Sofrası’na karşıt olarak âbâd ettiği söylenen Cennet Bahçesi ise, gerçekten Ayvalık’ı ‘yukarıdan’ görebileceğiniz en iyi yerdir.

CİMRİ SOKAKLAR

İskele ve civarındaki güzellikleri yaşayarak başlamalısınız turunuza. Bir broşürde gördüğüm tanımlamayla, ‘Doğal sanat eseri’dir Ayvalık. Sizi derinliklerine çeker. Rüzgârla birlikte çarşıya, kentin büyük çoğunluğunu oluşturan eski mahallelere, dar sokaklara dalın.
Ege kıyılarındaki birçok kasabada sokaklar böyle daracıktır. Tek atlı araba, hatta yüklü beygir zor geçer. Nedenini bilen yoktur. Ayvalık, dar sokaklarını denize ve imbata açarken cimri davranmıştır. Paldır küldür girmesinler, usulca sızsınlar diyedir sanki.
Genişçe çarşı caddesini izleyip içerilere uzandığınızda, Ayvalık’ın eski mahallelerinin yamaçlara saran sokaklarında bulursunuz kendinizi. Eski Ayvalık evlerinden epeycesi, yüz görümlüğü istemeden sizi beklemektedir.
Burada sokakları şaşırmakta serbestsiniz. Şaşırıp da ilerlediğiniz her sokakta sizi bekleyen
bir güzellik vardır mutlaka. Eski bir zeytinyağı fabrikasından çevrilip düzenlenmiş Sanat Fabrikası bunlardan biridir örneğin. Rahmi Koç’un restore ettirdiği ve bugün Sevim ve Necdet Kent Kütüphanesi adıyla hizmet veren Agios Yannis Kilisesi de son yıllarda sanata ve kültüre tutkuyla sarılan Ayvalık’ın böyle bir eseridir. Saatli Cami, eski bir kiliseden bozmadır. Yanına eklenen minare ve kiliselik zamanından kalma saat kulesi kardeşçe bir aradadırlar. Çınarlı Cami de öyledir. Taksiyarhis Kilisesi ise size bir görsel şölen sunar. Buradaki iç resimler (ikonalar) capcanlı karşınızdadır, sizi bütün albenisiyle karşılar. Onda da Cunda’daki Taksiyarhis Kilisesi’nin yanında da
kırmızı taştan yapılmış birer çeşme vardır ki, suyla inancın buluşmasının örneğidirler. Belki de aynı ellerden çıkmışlardır.

ROMAN KAHRAMANLARI

Kurtuluş gününü işaretleyen 13 Nisan Caddesi’nin başındaki Şeytan’ın Kahvesi tarihin yüzü gibidir. Yapısıyla, fotoğraf ve belgelerle, kimi ‘anı eşya’yla dolu duvarlarıyla ilginç bir mekândır burası. Sahibinin anlattığına göre, onların sülalesine Şeytanlar derlermiş. Kahve dededen babaya, babadan oğula devrolmuş.
Eskiden Ayvalık sahilinde, sokak aralarında ilk dikkati çeken zeytinyağı fabrikalarıydı. Çoğu yıkılmış. Otapark yapılmış. Bazıları işlev değiştirmiş. Kırlangıç, bugün belediyenin kültür birimlerini barındırıyor. Kıyıda bir heyula gibi yükselen Sabuncugil fabrikasının bahçesi otopark. Bu fabrikanın benim için yeri ayrıdır. Bilgi Yayınevi’nce yayımlanmış Saklı Kimlik romanımdaki Mustafa’nın kaçıp sığındığı Ayvalık’ta çalıştığı yerdir. Bu kez gidişimde yapıya bir kez daha baktım. Kaçak kahramanımı üst kattaki bir odada yatırıyordum. İzmir’deki yapılarda görülen fevkani oda meğer Sabuncugil’de yokmuş. Bence, olsa yakışırmış.
Ayvalık’tan ayrılmadan Şeytan Sofrası’na çıkıp, 24 adayı ve körfezi kuşbakışı seyretmenizi öneririm. Bu görüntü uzun zaman hafızanızdan silinmeyecektir.

Rakı, balık, Cunda

Ayvalık’ın lezzet merkezi Cunda’da restoranlar kış boyunca açıktır. Acıktığınızda, dolgu yolu aşıp Lale Adası’na ve oradan “Türkiye’nin ilk boğaz köprüsü”nü geçip Cunda’ya atarsınız kendinizi. Girit göçmenlerinin torunları kıyıdaki restoranlarda ahtapottan deniz kestanesine, balıklardan zeytinyağlılara ziyafet sunarlar. Baharda ot yemekleri ünlüdür. “Rakı, balık, Ayvalık” sloganına sığmayacak genişliktedir mutfak kültürü. Papalina yersiniz, sonra ötekiler gelir. Cunda’ya giderseniz, şu sıralar restore edilen tarihi kilisesini görmenizi, ara sokaklarında yürümenizi, Taş Kahve’de adaçayı içip balıkçıları seyretmenizi öneririm. Hafta sonu kaçamağında bile dinlenip arındığınızı fark edersiniz.

False