GeriSeyahat Dünyanın en büyük kum adası
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Dünyanın en büyük kum adası

Dünyanın en büyük kum adası

UNESCO’nun Dünya Mirası listesindeki Fraser Adası, Avustralya’nın doğu kıyısında. Queensland Eyaleti’ndeki Brisbane’nin 190 kilometre kuzeyinde. Aborjinler ismini Kgari koymuş. İki yıldır dünya turunu sürdüren Halise Baydar’ın yolu yaz aylarında adadan geçti. "Orijinal ismini Türkçe’ye çevirdiğimizde cennet anlamına geliyor. Gerçekten de cennet gibi" diyor.

Adanın uzunluğu 122 kilometre, genişliği 15 kilometre. Adını Fraser Ailesi’nden alıyor. 1836’da gemileri batınca, canlarını zor kurtaran Kaptan James Fraser ile eşi Elisabeth bu adaya sığınmış. Kaptan, yurt edindiği adada ölmüş. Ondan sonra adaya adını vermişler. Böylece ölümsüzleşmiş.

Fraser zaman içinde yerleşim bölgesi olarak gelişememiş. İki küçük köyden ibaret. Her yer kumla kaplı. Toprak yok, buna karşın başta okaliptüs olmak üzere çok farklı türlerde ağaçlarla muhteşem bir orman oluşmuş. Kum zeminde bu kadar ağaç yetişebileceği doğrusu aklımın köşesinden geçmezdi...

Fraser Adası inanılmaz güzelliğiyle, doğal haliyle insanı cezbediyor. Sakin mi sakin. Kafa dinlemek isteyenlerin arayıp bulamadıkları ortam. Doğru düzgün bir yol bile yok. Yollar patika denecek tarzda. Adaya ulaşmak için Sydney ya da Melbourne’den uçakla Maroochydore Havaalanı’na, ardından karayoluyla 100 kilometre kuzeydeki Rainbow Beach ya da daha yukarılardaki Hervey Bay’e geliyorsunuz. Buradan arabalı vapurla adaya geçiyorsunuz. Bazı firmalar otobüsle tur düzenliyor. Adaya yürüyüş turları da yapılıyor. En iyisi otomobil kiralamak.

Üç arkadaş bir otomobil kiraladık, yola koyulduk. Yalnız belirtmekte yarar var, buralarda araç kiralamak çok pahalıya patlıyor. Üç günlüğüne 850 dolar ödedik. Benzin hariç elbette. Ama yine de bu parayı vermeye değer, çünkü otomobil kullanırken sanki dalgalarla yarışıyorsunuz. Kumsalda ve bu kadar denizin dibinde otomobil kullanıldığını hiç görmemiştim.

KUM PATİKALARDA OTO SAFARİ

Sabah saatlerinde deniz bütün kumsalı kaplarken, saat 11.00 sıralarında çekiliyor. Bomboş, ıslak zemin kilometrelerce yola dönüşüyor. Otomobille gezebiliyorsunuz. Dalgalar araca doğru koştukça serin deniz suyuyla kucaklaşmanın keyfini yaşıyorsunuz. Ama direksiyonda çok dikkatli olmak gerek. Kira sözleşmesi "Aracı tuzlu suya sokmayacağım" taahhüdünü içeriyor. Sözünde durmamanın cezası 50 bin dolar!

Adanın iç bölümlerindeki patika genişliğinde yollarda iki araç karşılaşınca ya da biri diğerini sollamak isteyince, araçlardan birinin yolun kenarına açılan ceplere girmesi, beklemesi gerekiyor. Zaten en fazla saatte 15 kilometre sürat yapabiliyorsunuz. Ağaç köklerinin bulunduğu zeminler sert, sağlam. Diğer bölgelerde zemin yumuşak. Kar kadar kaygan. Her an bir çukura düşmek olası. Normal otomobille bu çukurlardan çıkmak da mümkün değil. Direksiyonu teslim edince etrafı seyretmek müthiş keyifli. Beyaz kumlar, karla kaplı bir deniz kıyısını andırıyor. Beyaz zemin ormanda da devam ediyor.

DENİZDEKİ ÖLÜMCÜL TEHLİKE

Yol boyunca sadece 2-3 pansiyon çıktı karşımıza. Yani pek bina yok adada. Ama çadır kurmak için, içinde suyu, tuvaleti olan kamp yerleri var. Zaten çoğu ziyaretçi çadır kurup, doğanın tadını çıkarmayı tercih ediyor. Geceler biraz serin olduğu için çadırda iyi örtünmek lazım. Adanın nadir rastlanan dükkanlarında en temel ihtiyaç maddeleri ve hediyelik eşyalar satılıyor. Tabii ki fiyatlar çok pahalı. Bu nedenle adaya gitmeden otomobilinize ihtiyaç maddelerini koymalısınız. Benzin deponuz da dolu olmalı. Adada yakıt fiyatları iki misli.

Sahilde en çok ilgimi karaya oturmuş bir gemi çekti. Maheno, 1935’ten beri burada. Demirleri çürümüş, her tarafı yosun kaplı. Geçmişte bu gemi yerlilerin eğlence mekanıymış. Rüzgarda çevreye ilginç sesler yayılırmış. Yaşlandıkça sesi azalmış, şimdi tamamen sessiz.

Deniz öylesine berrak, güzel ki, insanın içinden her fırsatta suya atlamak geliyor. Gözleri okşayan, ruhları ferahlatan denize girmek ne yazık ki pek mümkün değil. Zehirli hayvanlar ve köpek balıkları nedeniyle yasaklanmış. Her köşeye bir uyarı yazısı konulmuş. Bazı yerlerde taşların üzerinde son derece zehirli taş balıklarının bulunduğu notlarını gördük. Dikkat edilmesi gereken hayvanlar sadece denizde değil. Karada da yaban köpeği diyebileceğimiz dingolar bulunuyor. Gündüz yol ortasında yatarken rastladığınızda sorun yok. Genellikle zararsız hayvanlar oldukları söyleniyor. Çevredeki tabelalarda, dingolara yemek verilmemesi yolunda uyarılar var. Aksini yapanlar sorunla karşılaşıyormuş. Akşamları da bu hayvanlara yaklaşılmaması tavsiye ediliyor.

GÖL KAR GİBİ BEYAZ

Adanın 100’e yakın tatlısu gölü tek kelimeyle muhteşem. Bence en güzeli Erurong kasabası yakınındaki McKenzie. Denizden 100 metre yükseklikte, 150 hektar genişlikte, en derin yeri beş metre. Tamamen beyaz kumlarla kaplı, içme suyu kadar berrak ve temiz. Göllerde yüzmek serbest. Bir başka gölde ise su kaplumbağaları yaşıyor. Seyretmeye giden çok olduğu için insanlara alışkınlar. Çevrede birileri belirince sudan başlarını çıkarıp, yiyecek atılmasını bekliyorlar. Eli Deresi’nden günde 80 milyon litre tatlı su denize karışıyormuş. İsteyen kanoyla dere boyunca gezebiliyor.

Fraser’in her köşesinde farklı bir çiçek, hayvan keşfetmek mümkün. Kumun portakal renginden, saman sarısına kadar uzanıyor. Ben en çok beyaz kumlardan etkilendim. Gerçekten görülmesi gereken bir yer. Tanrı’ya teşekkür ediyorum bana bu fırsatı verdiği için. Darısı sizin başınıza...
False