Daha Fazlasını Hak Eden Kent: NYSA
Cengiz Semercioğlu
Aydın’ın bugünkü modern yüzünü, sokaklardaki pozitif enerjisini geçmişinden bağımsız düşünmek mümkün mü?.. Üzerinde kurulduğu topraklar o kadar güçlü kültürlere sahip ki, bugün Aydın’ı bu kadar zengin yapan etkenlerden biri de bu…
Çünkü bu topraklarda Ayasofya Kilisesi’ni inşa eden mimarlar İsidoros ve Antheimos…
İlk coğrafya haritasını yayınlayan Anaksimandros…
Antik çağın onlarca ünlü filozofu, bilgini, kent planlayıcısı, mühendisi çıkmış…
Bugünün Aydın’ı işte böyle bir kültürün üzerine oturuyor…
Genelde çoğunlukla otobanın kenarından geçip gittiğimiz, zaman ayırmadan geçtiğimiz Aydın’da bugün il sınırları içinde 29 antik kent bulunuyor… Magnesia, Aphrodisias, Miletos, Didyma, Alinda, Nysa, Tralleis diye her 35-40 kilometrede inanılmaz zenginlikte bir antik kent çıkıyor karşınıza Aydın’da…
Biz bunlardan en gelişmişlerinden biri olan Nysa antik kentini ziyaret ettik…
Aydın’ın Sultanhisar ilçesinde bulunan Nysa antik kentinin ilk kuruluşu MÖ 3. Yüzyıla tarihleniyor…
Altın yıllarını ise sonra Roma ve Bizans dönemlerinde yaşıyor…
Bir vadi üzerine kurulan şehirde halen çok iyi durumda bulunan bir tiyatro bulunuyor…
1200 kişilik üç katlı olarak at nail planlı inşa edilmiş bir tiyatro…
Bilmiyordum; Antik çağlarda şehrin yaklaşık nüfusu tiyatro kapasitesi 4’le çarpılarak bulunurmuş…
1200 kişilik tiyatroya sahip Nysa’nın da nüfusunun yaklaşık 40 bin civarında olduğu tahmin ediliyor…
Bugün Avrupa’nın küçük ölçekteki onlarca şehrinin nüfusu kadar…
Zaten çok güçlü bir yapısı olduğu Nysa’daki stadyumdan, meclis binasına, caddelerden kütüphaneye kadar varolan yapılardan belli…
Bir vadiye kurulan şehrin ilginç bir yanı da vadinin iki yakasının üç köprüyle birbirine bağlanıyor olması…
Peki bu kadar büyük bir zenginliğe sahip Nysa hakettiği ilgiyi görüyor mu?..
Ne yazık ki hayır…
Burada son 5 yıldır kazı çalışmalarını sürdüren Doç. Dr. Serdar Hakan Öztaner ve Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’yla birlikte gezdik Nysa’yı…
Hakettiği ilgiyi görmediğini söyleyen bizzat Arkeolog Öztaner…
Burada devam eden kazılara yeterli ödenek ayrılmadığı için genç bir ekiple gerçekten iğneyle kuyu kazıyorlar desem yeridir…
Daha toprak altından çıkarılmayı bekleyen o kadar çok zenginliği var ki Nysa’nın…
Belki bunlar da çıkarılmış olsa vazgeçilmez bi turistik rotaya kısa sürede dönüşecek Nysa…
Ama bugün varolan antik değerler bile Nysa’yı görmeye, görüp şaşırmaya yeter…
“Topuklu Efe” olarak tanınan Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğu geçen yıl Eylül ayında Nysa’ya dikkat çekmek için önemli bir toplantıya imza atmıştı…
Nysa antik kentinde bulunan yaşlılar meclisi binasında Aydın Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 2015 Eylül ayındaki ilk toplantısını yapmıştı…
1800 yıl önce olduğu gibi şehri yöneten meclis yine Nysa antik kentinde toplanmıştı…
Bu tür etkinliklerin devam edeceğini öğrendik Nysa’da…
Çerçioğlu sadece Belediye Meclisi üyelerini toplamakla kalmayacak Nysa’yı tanıtmak için çok daha yoğun bir şekilde çalışacaklarını söyledi… Kazıları yürüten Arkeolog Öztaner’in hem Başkan’dan hem de şehrin valisinden destek gördüklerini söylemesi de Nysa adına sevindirici…
Ama Nysa bundan çok daha fazlasını hakeden bir kent…
Size şu kadarını söyleyeyim, mutlaka yolunuzu bir vesile Aydın’a düşürün ve bu şehre en az 3-4 gün ayırın…
Bayılacaksınız kültürüne, tarihine, denizine ve modern yüzüne…
Söz Aydın’ın antik kentlerinden ve Nysa’dan açılmışken Aydın Arkeoloji Müzesi’ne bir paragraf ayırmamak olmaz…
4 yıl önce açılan bu müzeyi de Başkan Çerçioğlu ve Müze Müdürü Yılmaz Akkan’la birlikte gezdik…
Yaklaşık 16 bin metrekare üzerine kurulmuş bu modern bina içinde bölgeden çıkan tarihi eserler sergileniyor…
60 bin adet tarihi eserin bulunduğu müzede her köşe başında karşınıza o kadar etkileyici parçalar çıkıyor ki…
Bunlardan sadece ikisi Eros ve Nike heykelciği…
Çok hızlı koşma ve uçma yeteneğine sahip Nike tanrısı ve aşk tanrısı Eros’un heykelleri binlerce yıl öncesinden o kadar ince işçiliklere sahip ki dakikalarca başından ayrılmanız mümkün değil…
Sadece ünlü ayakkabı markasına ismini veren tanrıyı değil, buradaki heykellerin üzerindeki elbise desenlerinde Burberry’nin meşhur karelerini bile görmeniz mümkün…
Taştan yapılmış çıngıraklı çocuk oyuncakları, takılar, sunak taşları, heykeller, kabartmalar ne ararsanız var müzede…
Hele o kabartmalarıyla binlerce yıl öncesinden hikayeler anlatan lahitler yok mu…
Ne yazık ki lahitlerin üzerlerindeki motiflerin pek çoğu tarihi eser kaçakçıları tarafından parçalanmış…
Müzenin henüz açılmayan bölümlerde bulunan lahitleri de gösterdi bize Müze Müdürü Yılmaz
Akkan…
Dönemin resimli fotoromanları bu olsa gerek: Mitolojik tanrıların hikayeleri, savaşlar, insanların yaşamları kare kare taşlara işlenmiş…
Ben böyle zenginlikte müze az gördüm…
Mutlaka ve mutlaka liseler, ilköğretim okulları öğrenciler için buraya turlar düzenlemeli…
Tarihi sadece anlatmakla olmaz bu zenginlikler elimizdeyken çocuklara, gençlere göstermemiz lazım…