Dağların yamacına kurulmuş bir Ege masalı
Herkesin tatilden beklentisi farklı; ancak dünya artık çevreye duyarlı, yerel ekonomiye, doğal ve kültürel mirasın korunmasına, bölge halkının yaşam kalitesinin artmasına katkı sağlayan turizmi destekliyor. Yani ‘sürdürülebilir seyahat’i. İzmir’in doğa ve kültür zenginliğiyle şaşırtan ilçesi Tire, tam böyle bir destinasyon.
Coğrafi oluşumlarla medeniyetlerin ilişkisi hep merakımı cezbetmiştir. Bu yüzden yeni bir seyahate çıkmadan önce mutlaka uydu haritalarından bir ön araştırma yaparım. Bunu size de tavsiye ederim. İzmir çevresinde özel bir yer bulmak istersek işe akarsulara ve güvenli körfezlere bakarak başlayalım. Gediz, Büyük Menderes, Bakırçay ve Küçük Menderes nehirleriyle Yamanlar, Spil, Bozdağ ve Aydın dağlarına doğru gidelim. Suyu, ovası, denize kapısı, yani körfezi var. Daha ne olsun! Çevresindeyse Selçuk ve Efes’i göreceğiz. Biraz daha doğuya gittiğimizde de dağların yamacına konuşlanmış Tire’yi bulacağız. Bu özel ilçenin neleri varmış, şimdi birlikte bakalım...
Maki bitki örtüsünün yaygın olduğu Ege Bölgesi’nde bir ilçe ama buna rağmen yemyeşil doğasıyla küçük ölçekli Bursa ve Uludağ etkisi yaratıyor. Üstelik içine girdikçe güzelleşiyor çünkü mimarisi, tarihi ve doğası çok değerli.
Bin yıllardır orada
En güzel tarafı, ara sokaklarına girdiğinizde içinizi ısıtan geleneksel yaşamın tüm canlılığıyla devam ediyor olması. Ege mimarisi özelliği taşıyan bir evin merdivenlerinde bir 15 dakika oturun. Betimlemeye çalıştığım deneyimi iliklerinize kadar hissedeceksiniz.
Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Helen, Roma, Bizans ve nihayetinde Osmanlı dönemlerinde varlığını sürdüren Tire’nin geçmişi yaklaşık MÖ 2000 yıllarına dayanıyor. Yani Anadolu’da bugün bildiğimiz birçok büyük kent yokken Tire orada duruyordu ve bölgenin en önemli yerleşim yerleri arasındaydı. Öyle ki Evliya Çelebi ünlü ‘Seyahatname’sinde ‘Şehri Muazzam Tire’ olarak betimlemiş bu güzel kasabayı.
Tarihte bu kadar önemli bir yer edinmesinin sebebiyse tarım ve ticaret. Küçük Menderes Ovası’nın verimli toprakları ve ticari liman kenti olan Efes’le ilişkisi Tire’yi önemli kılmış. Tarihin cilvesi o ki bölgeyi var eden Küçük Menderes Nehri, taşıdığı alüvyonlarla günbegün körfezi doldurarak bölgenin limanını işlevsiz kılmış. Hal böyle olunca Efes, Birgi ve Tire gibi kasabalar daha fazla büyüyemeden öylece kalakalmış. İyi ki öyle olmuş, yoksa bugün muhtemelen apartmanlarla dolu, ‘Tire Büyükşehri’nden bahsedecektik.
Tire’nin kültürel zenginlikleri arasında camilerin ayrı bir yeri var. İlçe merkezindeki 56 caminin 50’si tarihi eser niteliğinde. Yoğurtluoğlu Külliyesi ya da Yavukluoğlu Camisi öne çıkanlar arasında. Tahtakale Hamamı, Necip Paşa Kütüphanesi ve Ali Baba Türbesi de görülmesi gereken yerlerden.
Özellikle Ege pazarı konseptine meraklı olanlar için Tire sadece bölge veya ülke için değil, küresel ölçekte bir marka. Rivayete göre yeryüzünün en büyük açık pazarı Tire’nin Salı Pazarı. Böyle midir bilemiyorum ama gerçekten ne kadar büyük
olduğunu içine girip kaybolduğunuzda anlayacaksınız. Bir kasabanın iki sokağı değil, sanki bütün kasaba ve sokakları pazaryeri gibi. 2 bine yakın tezgâhtan söz ediliyor. Kılık kıyafet, yeme-içme her şey var. Özellikle Ege otlarının fışkırdığı ilkbahar ve erken yaz döneminde gitmenizi öneririm.
Sukuşları ve orkideler...
Tire’de görmeniz gereken özel yerlerden biri de Derekahve. İlçenin dağ yamacına kurulma durumunu en iyi orada hissedeceksiniz. Yerleşim yerine süzülen bir vadi ve bir derenin bölgeye kattığı hoşluk, yeşillik ve serinlik diye tarif edebilirim bu alanı. Ben henüz göremedim ama giden arkadaşların anlata anlata bitiremediği Kaplan Köyü’nü de listenize ekleyin.
Müze gezmeyi sevenlere özellikle T.C. Tire Belediyesi Kent Müzesi’ni önereceğim. Kasabanın eski zanaatlarına ait örnekleri gerçek üreticilerden direkt görebilirsiniz. Keten iplik, hasır dokumacılık gibi çok sayıda zanaatı pratik olarak da deneyimlemek mümkün. Bu özelliğiyle tam bir yaşayan ve yaşatan müze olmuş.
Tire’nin doğası büyük bir değer taşıyor. Çünkü karşısındaki Bozdağ ve üzerinde oturduğu Aydın Dağları birçok bitki ve canlı için önemli bir yaşam alanı. Özellikle ilkbahar ve erken yaz döneminde çok sayıda yabani orkide türünü ve süsen gibi soğanlı bitkileri görebilirsiniz. Küçük Menderes Deltası’yla gölleri, özellikle kuş gözlemcileri ve fotoğrafçılar için paha biçilmez. Ülkemize Afrika’dan gelen sumrular gibi erguvani balıkçıl ve çok sayıda farklı sukuşu Tire’ye yaklaşık 1 saatlik mesafede. Bozdağ ve Gölcük de doğaseverler için önemli alanlar. Gölcük’te sayısız sukuşu, Bozdağ’da ise kestane ve çam ormanları sizi bekliyor.
Peynirler başınızı döndürecek
Ege otlarını zaten biliyoruz fakat Tire’de hayvancılık ve süt ürünleri de çok zengin. Binbir çeşit peynirle başınızın dönmesine hazır olun. Bölgeye özgü Tire çamur peynirini özellikle tavsiye ediyorum. İlçenin köftesi çok ünlü. Bu lezzeti çevredeki restoranlarda tadabilirsiniz. Diğer tavsiyem de yoğurt. Gerçekten özel bir tat bu, pas geçmeyin. Ayrıca tak tak kebabı (kuyu kebabı) yine denemeniz gerekenler arasında. “Tatlı var mı” diyenler için yörenin lor peyniri ve karadutuyla yapılan lor tatlısı benim favorim.
Çevresi de çok güzel
“Hazır Tire’ye geldim, bir gün konaklayıp Birgi, Efes ve Selçuk’u da görürüm” derseniz tam bir Ege tarih turu yapmış olursunuz. Bu rotanın bir de sürdürülebilirlik ve nostalji boyutu var. Zira ülkemizin ilk tren yolu hattı bu bölgede. İzmir Basmane üzerinden Ödemiş, Tire ve Selçuk’a uzanan, son derece turistik ama birçok kişinin henüz fark etmediği bir güzergâh bu. Şimdiden söylüyorum, turist akınına uğramadan önce keşfedenlerden olun. Malum karşımızda bir Doğu Ekspresi gerçeği var. Ayrıca Adnan Menderes Havaalanı’ndan geçen İZBAN seferleriyle direkt Selçuk’a giderek de rotanızı oluşturabilirsiniz.