GeriSeyahat Dağda pedala kuvvet
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Dağda pedala kuvvet

Dağda pedala kuvvet

Geçtiğimiz ağustos ayında Rize Artvin arasındaki Kaçkar Dağlarını bisikletleriyle aşan bu grupta, doktor, yönetici, profesyonel fotoğrafçı, öğretmen, öğrenci var. Ortak özellikleri, bisikleti bir yaşam biçimi olarak benimsemeleri: Cahit Atakan (60), Deniz Kirazcı (50), Arı Balcı (46), Mahmut Gürtuna (45), Gürsel Akay (37), Manuel Çıtak (35) Jake Slodki (27), Sinan Çakmak (19).

ÇOCUK GİBİ HEYECANLI

Ekibin ihtiyar delikanlısı Cahit Atakan (60), bisikletle olan ilişkisini şöyle tarif ediyor: ‘‘Küçük çocuklar yemek masasında sevdikleri yemeği beklerken nasıl heyecanlanırlarsa, ben de bisiklete bineceğim anı beklerken öyle heyecanlanıyorum.’’ Eski bir motosikletçi olan Atakan, bisiklete başladıktan sonra etrafındaki insanların gençleşmiş olmasından hayli memnun.

KİM KİMİN ÜSTÜNDE?

Bisikletçiler doğaya çıkarken her türlü sürprizle karşılaşabileceklerini biliyorlar ve yeryüzü oluşumlarını sükunetle karşılıyorlar. Tırmanamayacakları kadar dik

bir yokuşla, çamurlu bir araziyle ya da fotoğraftaki gibi bir dereyle karşılaştıkları anda yapılacak tek bir şey kalıyor. Bisikleti sırta vurmak ve yola yaya devam etmek.

PALAKÇUR'DAN BAŞLADILAR

Kaçkarlara tırmanışın zorlu etabı, Rize'nin Çamlıhemşin ilçesindeki Palakçur Yaylası'ndan başladı. Dört beş ailenin, ancak yazları yaşayabildiği bu bölgedeki insanlar, önce ekibin Kaçkarları geçme isteğine şaşırmışlar. Manuel Çıtak, ‘‘Genellikle bu işi zevk için yaptığımızı insanlara anlatamıyoruz. Ancak, oradakiler ne yapmak istediğimizi hemen kavradılar’’ diyor.

16 Ağustos 1988 sabahı Atatürk Havalimanı'nın korkunç kalabalığını yararak sırtlarında çantalarıyla ve naylonlara sarılı kocaman kutularıyla ilerlemeye çalışan, insanların şaşkın bakışlarına hedef olan, çoğunluğu orta yaşlı bir grup insan merak konusu olmuştu. Bu kutuların içinde neler vardı acaba? Bunlar kimdi, nereye gidiyorlardı?

Bu merak konusu grup, Yeşil Bisiklet'in gezilerinde yıllar önce tanışmış, bisikletli bir yaşam biçimini benimsemiş, biraz çılgın, çokça neşeli bisiklet delilerinden oluşuyordu. Aralarında doktor, üst düzey yöneticiler, profesyonel fotoğrafçı, memleketinden kalkıp buralarda öğretmenlik yapan bir Amerikalı, öğrenci ve iş sahibi insanlar vardı. Ve Türkiye'de ilk defa bisikletle Rize-Artvin arasındaki Kaçkar Dağları geçişini deneyeceklerdi.

Bu projenin tohumları bir yıl kadar önce aynı ekibin Taz Dağları eteklerinde yaptığı bir gezide atıldı. Ekipten Gürsel Akay ve Manuel Çıtak önceki yıllarda bisikletleriyle Kaçkar Dağlarını aşmaya çalıştılar, ancak tipi nedeniyle bunu başaramadılar. Hazırlıklar aylar öncesinden başladı. Ulaşım, konaklama ve dağ geçişinde gerekli katırlar önceden ayarlandı. Trabzon'a kadar ulaşım uçakla yapıldı. Orada bekleyen kamyonetle minibüs, ekibi Ayder Yaylası'na götürdü. Orada mütevazı bir otele yerleşildi. Akşam yemeğinde, doktor Arı Balcı çiğ alabalığın pişmişinden daha lezzetli olduğunu söyleyince tartışma çıktı. Ama keyifler kaçmadı.

1 Ağustos sabahı yapılan sıkı kahvaltıdan sonra, bisikletle tırmanışın başlangıç noktasında, karanlık kutulardan kurtulmayı bekleyen bisikletler çıkarıldı, montajları yapıldı, son ayarları gözden geçirildi. Ayderlilerin şaşkın bakışları altında pedallar basıldı. İlk etap Ayder-Palaçkur arası dört saat süren bir yokuştu. Bazı bölümler bayağı dikti ve ekiptekileri zorladı. Bu etapta 60 yaşındaki Cahit Atakan yer almadı. Çünkü getirdiği birçok hayati kamp malzemesi keşmekeş içinde Trabzon Havaalanı'nda unutulmuştu. Malzeme bulunup Ayder'de kalan Cahit Bey'e teslim edildi.

Ekip uzunca bir süre, Kaçkarlar'dan doğan azgın Hala Deresi boyunca yol aldı. Bir mola sırasında, 46 yaşındaki Doktor Arı Balcı kendini buz gibi sulara atıp eğlendi. Yaylaya doğru yüksek ağaçlar yerini geniş yapraklı bodur bitkilere bıraktı. Gece yaylada çadır kuruldu ve konaklandı.

18 Ağustos sabahı dağın arkasındaki Hevek Köyü'nden gelen ve son anda fiyatları artan üç adet katıra çadırlar ve kamp malzemesi yüklendi. Katırlar renkli bisiklet çantalarından ürktükleri için bu iş biraz zor oldu. Yaylayı terketmeden önce fotoğrafçı Manuel Çıtak, onları merakla seyreden yayla çocuklarını bisikletiyle birkaç metrelik gezintilere çıkardı.

DÜŞE KALKA, EĞLENEREK

Nem yoğunluğu o kadar yüksekti ki, en güvendikleri, yüksek teknolojili GPS (Global Positioning System; uydular aracılığıyla dünya üzerinde bulunduğunuz noktayı bildiren alet) bile çalışmayı reddetti. Neyse ki biraz fazla hızlı yol alan katırcıları takip ederek yollarını buldular. Devamlı yükselen patikanın son bölümleri iyice dikleşti. Öyle ki katırın biri ancak bazı yükleri azaltarak yoluna devam edebildi.

Üç bin metredeki Palakçur geçidinde Ağustos ayında ısı beş dereceydi ve sulu kar yağıyordu. Bu noktaya ulaşmaları beş saatlerini almıştı. Buradan hemen sonra iniş başladı. Kısa bir süre sonra da hava açıldı ve Kaçkar Dağı tüm görkemiyle karşılarına çıktı. Günler sonra güneş yüzü görmüş oldular. Dağın arkasında geçen yıldan kalan geniş kar parçaları üzerinde bisikletleriyle düşe kalka eğlenerek yol aldılar.

Aşağılara indikçe gökyüzü iyice açıldı ve dağın kuzey yüzünün ıslaklığı yerini kuru bir iklime bıraktı. Dağı aştıktan sonraki ilk köyde onları görenler sanki uzaylı görmüş gibiydiler. Hayatlarında ilk kez Kaçkar Dağı'ndan kopup gelen bisikletliler görüyorlardı. Günün son noktası olan Hevek'e varmadan önce neredeyse 1 saat süren kesintisiz patikada iniş, günün en güzel hediyesi oldu. Müthiş bir ‘‘singletrack’’ (ancak bir bisikletinin geçebileceği genişlikte patika) sonrası, Palakçur yaylasından çıkıştan sekiz saat sonra Hevek (Yaylalar) köyüne ulaştılar.

Uğultuyla akan derelerin üzerinde tahtadan inşa edilmiş köyün tek konaklama tesisine yerleştiler. Yemek yapma işine el atan en gençleri Sinan Çakmak, annesinden öğrendiğini iddia ettiği ‘‘biraz’’ lapa pilavla ekibin çok ‘‘takdirini’’ kazandı. Çay-kahve içme faslından sonra da Mahmut Gürtuna'nın herkesi yerlerde kıvrandıran fıkralarıyla geceyi karşıladılar.

ZORLU VE HEYECANLI

Ertesi gün 25 kilometre boyunca aşağılarda azgın Çoruh'a karışan Barhal deresini takip edip Barhal köyüne ulaştılar. Burası vadide kurulmuş eski bir Gürcü köyüydü. Yeşillikler içinden geçerken karşılarına çıkıveren koca kilise de bunun en güzel yaşayan kanıtıydı. Barhal'da üç günlük ‘‘tatil’’ boyunca her gün bisikletleriyle çevreyi keşfe çıktılar. Saatler süren bıktırıcı yokuşları pedalladıktan sonra karşılarına ancak kartpostallarda görülebilecek güzellikte manzaralar içindeki köye ulaştılar. Zil çalan mideleri için ortalarda insan görmenin pek olası olmadığı köyde zor da olsa bir parça ekmek bulabildiler. Fazla geç kalmamak için dönmeye karar verdiler ve sonra da tırmanması saatler süren yokuşları bir çırpıda indiler. Akşam üzeri Barhal'a ulaştıklarında buz gibi dere sularında serinlemek günün yorgunluğunu yok etti.

Son etapları Barhal-Yusufeli ise genellikle inişti. Geçtikleri köylerdeki çay molalarındaki sohbetler hep gelecekte yapacakları benzer gezilerin nerelerde olabileceği hakkındaydı.

Uçakta İstanbul'a doğru uçarken, yaşanan zorlu fakat müthiş heyecan veren böyle deneyimleri (en azından birazını) aslında herkesin yaşaması gerektiğini düşünüyorlardı.

Modern zamanların ilacı

Bisiklete binmek tansiyonu ve kolestrolü düşürüyor, kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskini azaltıyor, kan dolaşımını düzenliyor, cilde canlılık kazandırıyor, yaşlanmayı yavaşlatıyor. Ve belki de en önemlisi, kent insanının hastalığı olan sıkıntı ve stresi gideriyor. Bisikletin bir diğer özelliği de çevre dostu olması. Diğer taşıtların aksine ne hava ne gürültü kirliliğine yol açıyor. Üstelik park sorunu da yok. Bisiklet seçerken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var: Öncelikle daha hızlı yol almak ve daha az yorulmak için hafif bisikletler tercih edilmeli.

İyi bir bisiklette alüminyum jant, polyamit benzeri sağlam plastikten yapılma pedallar, ‘‘shimano’’ vites takımı olmalı. Bisikletin, kullanıcısının vücuduna uyumlu olmasına da dikkat edilmeli. Kullanıcının rahatlığı açısından bisikletin selesi sert ve ince olmalı. Bir diğer önemli nokta, güvenli bir fren sistemi olmayan bisikletlerle yola çıkılmaması.

False