GeriSeyahat Çok fena sever ve döver
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Çok fena sever ve döver

Çok fena sever ve döver

SEZEN AŞIK

Değil maalesef. Uzun süredir hayatında kimse yok. Beraberliğimiz sırasında, günde 150 defa söyledi bunu. Zaten olsaydı görürdüm. Öyle gizli kapaklı işler yapamaz. Aşıksa, hele taze bir aşksa dizinin dibinden ayırmaz sevdiğini. Birilerinin, başka birilerini sevda yüzünden cezalandırmasından şikáyetçi:

‘‘Sevda suçlusu oluyorsun. Birini sevdiğinden dolayı cezalandırılıyorsun. En büyük ceza, bunun için kesiliyor insana. Kalp denen bir şey var. Senden bağımsız olarak çarpıyor. Nereye kadar durdurursun? Hayatın en temel meselesi sadece buymuş gibi bunu öne çıkartıyor. Yani herkes bir başka insanın aşk, tensel, cinsel, duygusal meselelerine yoğunlaşıyor. Çünkü herkes için en önemli olan şey bu. Tabii kurallar kaideler, şunlar bunlar olunca da herkeste bir ayıplama

başlıyor. Başkalarını ayıpladığın zaman kendin rahatlıyorsun. Kendin o sınıfa dahil olmuyorsun. Kendine bir ayrıcalık, başkalarıyla uzlaşmak için fırsat vermiş oluyorsun. Böyle bir olanak sağlıyor. Benim gibi risk alan, gözü kara insanlar hayat boyu dayak yemeye mahkûmlar. Ama dayak yiye yiye dayak atmayı da öğreniyorsun. Çok da fena döverim. Coşkularını dibine kadar yaşayamayan herkes mutsuz.’’

Sabahları zeytinyağı içer

DEVAMLI SPOR Çok sağlıklı besleniyor ve sporu asla ihmal etmiyor.

SEBZE HASTASI Vakumlu kaplarda maydanoz, roka, taze soğan ve daha birçok yeşillik buzdolabında hazır onu bekliyor. Gecenin bir saatinde bir bakıyorsunuz kucağında maydanoz kabı, tutam tutam maydanoz yiyor. Yanında da Hellim peyniri.

İZMİR TULUMU İzmir tulumunu da çok seviyor. Bir ara kimin evine gitse, kapıdan girerken ‘‘Tulum peyniriyle cola var mı?’’ diye sorardı.

ZEYTİNYAĞI Sezen Aksu, abahları zeytinyağı içiyor.

7.30'DA KALKAR Her sabah 07.30'da sıkı bir kahvaltı ediyor. Simitçi kısmı o saatte, o muhitte kahvaltı eden biri olabileceğini düşünmediğinden kapıdan simit alma imkánları yok. Ama o ne yapıp ne edip her sabah taze simit yiyor.

50 DİŞ SARMISAK Saydım, bir günde tam 50 diş Light sarmısak yedi.

ÖĞLE YEMEĞİ Öğlenleri sadece salata yiyor.

ET VE MAKARNA Etle pilavı veya makarnayı aynı öğünde yemiyor.

YEMEK YAPAR Sezen'in damak zevkini Onno geliştirdiği gibi, yemek yapabilmesine de o sebep olmuş. Bakmış ki Onno yemek yemeyi çok seviyor... Yani erkeğin midesine giden yol hikáyesi. Şimdi 15 dakikada harika şeyler yapıyor. Bana yaptı. İşte bir tanesi:

Her yerde mumlar yanıyor

4 katlı evi tamamen kendi eseri. Zaman içinde değişiklik gösteren yaşam tarzına göre birkaç kez yeniden düzenlemiş. Son olarak, zemin kattaki iki odayı birleştirerek kendisine bir süit oluşturmuş. Sadece yaşanacak değil, müze gibi gezilecek bir mekán yaratmış.

Akşam üzeri evden çıkarken, dönüşte o muhteşem görüntüyle karşılaşabilmek için evin her yerindeki mumları ve abajurları yakıyorlar. Gecenin bir saatinde eve döndüğünde ise, Süheyla'ya sızlanıyor. ‘‘Biz niye yalnızız, bu mumları niye yaktık, hadi herkes gelsin.’’

Evle çok ilgili. Sürekli etrafı düzeltiyor. Her şey yerli yerinde olsa bile, her objeye bir kere dokunarak düzeltiyormuş intibaı yaratıyor.

Sabah saatlerini genellikle evde geçiriyor. Saat 10.00'a kadar okuyor, yazıyor, çiziyor. Ondan sonra günlük programı başlıyor. Hiçbir işini ertelemiyor.

Tilki gibi kısa uykuyu sever

Aslında bu başlık yanlış. Sezen'in uykuda geçen zamanı yok gibi. Günde üç saat uyuyor. O üç saat içinde de en az iki kere mola veriyor. Uykuya geçişi çok enteresan. Kahkahalar atmasıyla uyuması arasında üç saniye var. En enerjik haliyle gülüp oynarken aniden susup saçlarını topuz yapar gibi geriye topluyor ve gidip kanapeye kıvrılıyor. Bir bakıyorsunuz uyumuş.

Bir gece gene böyle kanapeye kıvrılıp uyuyunca Şebnem Ferah, Aykut Gürel'e ‘‘Hadi artık gidelim Sezen uyuyor’’ demiş. Aykut ‘‘Yok biraz sonra uyanacak, 'Bütün konuştuklarınızı duyuyorum' diyecek ve kola isteyecek. Sonra da 'Hadi ne yapıyoruz?' diyecek’’ demiş. Ve Aykut'un söyledikleri sırasıyla gerçekleşmiş. Hem de gece boyunca birçok kez.

Her sabah 05.00'te kalkıyor ve evdekilere bağırıyor: ‘‘Hayat kaçıyor kalkın’’ ve ekliyor: ‘‘Hadi bir şey yapalım.’’

Kendi uyumadığı gibi etrafındakileri de uyutmuyor. Haliyle herkes zaman zaman bu duruma çareler arıyor.

Kuzeni Zehra bir keresinde ‘‘bağırsaklarımdan hastayım, 10 gün İngiltere'de tedavi göreceğim’’ yalanıyla evine kapanıp uyumuş.

Bir konser nedeniyle Antalya'da oldukları bir gece, orkestra elemanları Sezen'in seher vaktindeki sürprizinden korunmak için resepsiyona değişik isimler vererek odalarına yerleşmişler. Sabah başta Garo Mafyan olmak üzere tek tek herkesin odasını anahtarlarla açıp ‘‘Günaydın’’ dediğinde nasıl olup da resepsiyonun Sezen'e dayanabileceği yanılgısına düştüklerine çok hayaflanmışlardır herhalde.

Hemen hemen herkesin Sezen'in uykusuzluğuyla ya da erkenciliğiyle ilgili anısı vardır. Bir gece Gül Oğuz kanapede, o yatakta en derin uykularındayken Gül, Sezen'in sesini duymuş:

- Gülüüüüm.

- Ha Sezen'im?

- Hani benim beyaz bir elbisem vardı ya. Onun şeyi içime sinmiyor.

- Ay hangi elbise olduğunu çıkaramadım Sezen'im.

Gül'ün o saatte Sezen'in elbisesini hatırlaması mümkün mü? Ben olsaydım diyaloğun ‘‘Ha Sezen'im?’’ kısmı bile gerçekleşemezdi.



False